Jim kendine geldiğinde titriyordu. Sırtına ıslak birşeyin değdiğini hissediyordu. Hafifçe gözlerini araladı. Karanlık. Sadece karanlık vardı.Gözlerinin karanlığa alışmasını bekledi. Kulakları çınlıyor, beyni patlayacakmış gibi ağrıyordu.Gözleri hafif de olsa bir kaç cisim seçebilmeye başladığında yaklaşık beş dakika geçmişti.
Sırt üstü ıslak bir zeminde yatıyordu. Tek duyabildiği tavandan damlayan su sesiydi.Suyun damlama aralıklarına bakılırsa, dışarda çok şiddetli bir yağmur yağıyor olmalıydı.Tavan ise simsiyah olmuştu ve her an çökebilecekmiş gibi duruyordu.Hafifçe doğrulmayı denedi ama kasları isyan etti.Neredeyse vücüdundaki her bir eklem ağrıyor ve bir daha asla dinmeyecek gibi geliyordu.Yaptığı bu hareket bile nefes nefese kalmasına neden olmuştu.
Tekrar sırt üstü uzandı ve birinin gelip onu kurtarmasını diledi.Ne yazıkki kimse gelmemişti. Seslenmeyi denedi ama sesi çıkmıyordu.Ne yapmaya çalışsa başındaki ağrı daha da şiddetleniyordu. Sanki kafasında dolaşan ve onu ağrıdan öldürmeye çalışan birşey vardı.Bir süre daha yerde hareketsiz yattı.Nihayet biraz gücünü topladığını hissettiğinde tekrar doğrulmayı denedi.
Muazzam bir çaba harcayarak doğrulup oturur pozisyona geçti.Nefes nefese kalmıştı ve başını dahi kaldıracak gücü kendinde bulamıyordu.Bir süre daha öyle bekledi.Ne kadar beklemişti ? Belki 10 dakika belki de 2 saat. Zaman kavramını yitirmişti.Kendinde biraz daha güç bulduğunda kafasını kaldırdı.
Tavanı oldukça yüksek eski bir odadaydı.Oda rutubet kokuyordu.Etrafına bakındığında odanın fazlasıyla küçük olduğunu gördü. Odadaki tek eşya bir ayağı kırılmış eski bir tahta masaydı. Üstüne tahtalar çakılmış küçük bir pencerenin önünde duruyordu.Pencereden az da olsa ışık giriyodu. Jim, gelen ışığın zayıflığına bakarak gece olduğunu anladı.
Masa ve pencerenin tam karşısında eski tahta bir kapı vardı ve kapalıydı. Jim, kapıyı açmaya çalışırsa kapı üstüne yıkılacakmış gibi bir hisse kapıldı. Daha sonra zeminin ıslak olduğunu hatırladı.Zeminde büyük ölçüde su birikmişti. Sanki bu kadar su yetmezmiş gibi tavandan damlayan su daha fazlasını getiriyordu.
Daha sonra nasıl buraya geldiğini hatırlamaya çalıştı ama birşey hatırlayamadı.Herhangi birşey hatırlamaya çalıştı ama hiç birşey hatırlayamadı. Yaşı, uyruğu, ailesi, arkadaşları, okulu, evi; hiç birşey hatırlayamadı.Paniğe kapıldı.Nefes alışverişi hızlandı ve bu ciğerlerinde inanılmaz bir acıya yol açtı. Hafifçe inledi. Neredeydi ? Kimdi ? Onu buraya kim getirmişti ?
Sonra bişey hatırladı.Adı. Adının Jim olduğunu hatırladı.Panik duygusu azalmıştı.Tekrar birşeyler hatırlamayı denedi. Ama başındaki dayanılmaz ağrı buna izin vermedi.Başını ellerinin arasına alarak inledi.Bir şekilde burdan çıkmalıydı.Doğrulmaya çalışırken bir anda bir anı beynine hücüm etti.
Bir kız yüzü. Küçük bir kızın masum sevimli suratı.Koyu yeşil harika gözleri ve küçücük bir burnu olan minik sevimli bir kız.Jim kendini çok huzurlu hissetti. Kız ona çok tanıdık geliyordu ama kim olduğunu hatırlamıyordu.Sonra hatırladığı ses tüm huzuru yok etti.
"Yardım et! Yardım et! Beni kurtar,lütfen"
Başındaki ağrı bağırmasına yol açınca düşünmeyi bıraktı.Islak zeminde masanın sağlam olmayan eski ayağından güç alarak doğruldu. Tüm yükü masadaydı. Şaşırtıcı derecede sağlam çıkan masaya bir süre dayandı. Biraz daha güç topladığında masadan güç alarak ayaklarının üstünde doğruldu.Pencereye dönük olan yüzünü kapıya çevirdi.Zar zor da olsa bir adım atarak kapıya doğru yürümeye çalıştı.Önce bir adım,sonra bir tane daha.Nihayet kapıya ulaştı.Gücünün yavaş yavaş geri geldiğini hissediyordu. Kapının yuvarlak olan kolunu kavrayıp kapıyı kendine çekti.
Sanki ölüyormuş gibi feryat eden kapı büyük bir gürültüyle açıldı. Kapının arkasıda içerisi gibi karanlıktı.Oldukça geniş bir koridora çıktı. Eski ve çürümekte olan tahta duvardan güç alarak ilerlemeye başladı. Tavan aynı odadaki gibi çok yüksekti.Sol tarafında başka kapısı kapalı bir oda vardı.Adım attıkça gıcırdayan tahtalar ortamdaki sessizliği bozuyordu.Sol tarafındaki odanın yanında aşağı inen, trabzanları çürüyüp parçalanmış,bir kaç basamağı eksik, eski mi eski bir merdiven vardı.Aşağısı zifiri karanlıktı ve hiç birşey gözükmüyordu.
Sonra bir ses duydu. Yada ona öyle gelmişti. Ama bir tıkırtı duyduğundan emindi.Belki de zihni ona oyun oynuyordu. Merdivenlerden gelen ses tekrar edince Jim emin oldu. Aşağıda biri yada bişey vardı.Dikkatli adımlarla merdivene doğru ilerledi.Ama ayaklarının altındaki tahtadan çıkan gıcırtı onu ele veriyordu. Mümkün olduğunca sessiz giderek merdivene vardı. Hafifçe eğilip bakmaya çalışırken kuvvetli bir çift el onun boynunu kavrayıp merdivenden aşağı çekti.
O "şey" ondan önce davranmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyanın Sonu: Hayatta Kal!
FantasyUyandığınızda hiç birşey hatırlamadığınızı düşünün.Hiç bir açıklama yapmadan sizi öldürüp öldürmemek için tartışan bir grup insan düşünün.Dışarının korkunç olduğunu ve kaçmanız gerektiğini, dünyanın tamamen değiştiğini ve bütün bunların arasında hay...