"Canın hâlâ yanıyor mu?"
Tüm okul onları izlerken Jisung bunu umursamamış, karşısındaki çocuğun gözlerinin içine bakmaya devam etmişti.
"Hayır, iyiyim," oturmakta bir tık zorluk çeken genç sırada rahat pozisyon almaya çalışıyordu.
"Emin misin Minho? İstersen revire gidip ağrı kesici alabiliriz bebeğim, hmm?" Minho kendisiyle ilginen mavi saçlı bedene ufak bir şekilde tebessüm edip başını iki yana salladı.
"Hayır Jisung, gayet iyiyim."
İkisi de geceden kalmaydı. Seksin ve yoğun alkolün getirdiği yorgunluk bedenlerini tümüyle ele geçirmişti. Fakat bundan etkilenen daha çok Minho olmuştu.
"Ağrın azalmazsa söyle." diyerek önüne döndü.
Lee Minho ve Han Jisung ikilisi. Öyle ateşli bir çiftlerdi ki, okuldaki herkes onlara içten içe hayrandı. Hayır, onlar sevgili değildi, sadece basit 'arkadaşlık' adı altında birbirlerinin yatak arkadaşı olan iki ateşli erkekti. Okuldaki kimse onların neden sevgili olmadığını bilmiyordu, fazlasıyla yakışan seksi insanlardı onlar. Fakar onların ilişkisine o kadar alıştılar ki, bir zaman sonra bunları önemsemediler.
Herkes Lee Minho'ya dokunmaya korkardı. İnsanlar gerekmedikçe onunla muhattap bile olmaz, yanından geçerken dikkatli davranırlardı. Çünkü Han Jisung'un zaaflarının tamamını o kapsıyordu.
Han Jisung, okulun genel olarak kötü çocuğu olarak bilinse de, ortada büyük bir gerçek vardı. Lee Minho. İnsanlar ikisini gördüklerinde Jisung'un ona olan tavırlarına şaşırıyordu. Onunlayken daima şevkatli ve sevecendi. Onu mutlu etmek önceliğiydi.
Okulda bilinen ve insanlar tarafından benimsenen bir başka deyiş ise, Jisung'un Minho'nun 'babacığı' olduğuydu. Arkadaşları da dahil, herkes onların ilişkilerini böyle betimliyordu.
Bu olay patlak verdiğinde ikisi de lisenin üçüncü senesindeydiler. Aralarındaki cinsel gerilimin farkında olarak böyle bir anlaşmaya başvurmuş, bunu uzun zaman devam ettirmişlerdi. Aşk yoktu, sadece bedenleri sevişiyordu.
"Okuldan sonra ne yapacaksın?" diye soran kızıl saçlı çocuğa döndü Jisung.
"Bilmiyorum. Senin bir planın var mı? Birlikte takılabiliriz."
Minho dudaklarını büzüp elini çenesine dayadı. Bir süre düşündü.
"Aslında diğerleriyle buluşmayı düşünüyordum, sen de gelmek ister misin?" şirin ve ikna edici ses tonuyla konuştuğunda mavi saçlı çocuğun itiraz edemeyeceğini biliyordu, bu yüzden bunu kullanmıştı.
Jisung onun beline kollarını sarıp başını boynuna gömdü. Kokusunu içine çekerken, "Olabilir, gelebilirim." dedi boğuk sesiyle.
Minho abartılı bir şekilde sevinip yanaklarına öpücük kondurdu. Jisung onun tatlı hallerine dayanamayıp yanağını ısırdığında elleriyle onun yüzünü ittirip, kaşlarını çatarak ona baktı.
"Yah! Han Jisung! Isırma demiyor muyum ben sana? İz kalıyor sonra." ardından yanağını ovuşturdu.
Mavi saçlı olansa onun sitemine gülüp göz devirmişti.
"Üzgünüm bebeğim ama biliyorsun, bu hallerin oldukça dayanılmaz." deyip tekrar ısırmak için ona yöneleceği sırada sınıfta yankılanan ses yüzünden durmak zorunda kaldı.
"Merhaba ben Hwang Hyunjin, Gimpo lisesinden geldim. İyi anlaşalım."
İkisi de ne ara geldiğini çözemedikleri öğretmene ve yanındaki bedene bakmaya başladılar. Sarı saçlı, uzun boyuyla güzel yüzlü bir çocuktu. Gözleri kısık bir şekilde onların üzerinde gezse de fazla uzun sürmedi.
Hyunjin kendisine bakan ikiliye dönmüş, sırıtıp göz kırptıktan sonra öğretmenin gösterdiği sıraya yerleşmişti.
"Farklı biri," diye mırıldandı Minho sessizce. Gözleri Hyunjin'in üzerindeydi.
"Öyle gözüküyor." Jisung'un elleri kızıl çocuğun saçlarında geziyordu.
"Sakın saçlarımı dağıtayım deme Jisung! Seni çok fena s-"
Jisung kahkaha atıp onun saçlarını dağıtırken kendisine vurmasını engellemek adına ellerini önüne siper etmişti.
"Sen zahmet etme, ben onu memnuniyetle yapıyorum zaten."
Onlar gülerek kimseyi umursamadan birbirleriyle uğraşmaya devam ederken, bu sırada Hyunjin arka sıradan onları izliyordu.
Bu okulda, çok daha fazla eğlenebilirdi.
—
"Bir şey istiyor musun, bebeğim?"diyerek kantine inmek üzere ayağa kalktı Jisung. Minho onun sorusuna karşılık başını olumsuzca salladı ve kafasını sıraya iyice gömdü.
Yorulmuş bebeğinin saçını okşadıktan sonra sınıfa kısa bir bakış atıp kapıya ilerledi. O merdivenlere doğru ilerlerken Minho'nun radarına yeni biri girdi.
"Hey, selam!"diyerek sarı, uzun saçlı olan yeni çocuk Minho'nun yanındaki sıraya yaklaştı. Gelen sesle gözlerini kırpıştırıp doğruldu kızıl saçlı olan da.
"Uhm, selam..?"sorar gibi cevapladığı bu kelimeler Hyunjin'in dudaklarını kıvırmasına neden oldu.
"Ben Hyunjin,"diyerek sarı saçlarını geriye ettı ve elini uzattı Minho'ya. Bir Hyunjin'e bir de ona uzatılan ele baktı Minho.
"Söylemiştin, duydum." diyerek tepkisizce ona bakmaya devam etti. Arada kapıyı da kontrol ediyordu çünkü babacığı onları görüp yanlış anlamaktan kesinlikle çekinmezdi.
"Öyle mi? Yanındaki ateşli çocukla ilgilenirken beni dinlediğini sanmıyordum." diye eğlenen bir sesle konuştu. Minho dudaklarını duyduğu 'ateşli' tabiri ile sinirle yaladı ve gözlerini sinirle açıp kapadı.
Ama umduğunun aksine dolgun dudakların sahibi gözlerini tam da onun dudaklarına çevirdi.
"Arkadaş mı edinmeye çalışıyorsun, yeni çocuk?" üçüncü ve sinirli bir ses araya girerken Minho irkildi ve yanına oturan mavi saçlı çocuğun kolunu hafifçe sardı.
"Ah, evet."diyerek Minho'ya gülümsedi Hyunjin, Jisung gözlerini sarı saçlıya dikerken uyarıyı alan çocuk da kendi sırasına dönmek adına ayağa kalktı.
"Tanıştığıma memnun oldum, Minho." Adını duymuştu, onlar o kadar sesli birbirlerine hitap ederken duymamak imkansız olurdu asıl.
Hyunjin sırasına geri otururken sınıfın çoğu gözlerini bile kırpmadan bu üçlüyü izliyordu.
Fazlaca gerginlik, öfke ve seksi çocuklar. Bu yıl hem hareketli hem de eğlenceli geçecekti.
- diana & rain
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love is (not) easy •hyunhosung
Fanfiction"minho ve jisung, okula yeni gelen hyunjin ile ilişkilerini gözden geçirmek zorunda kalır." -threesome tops! hyunjin & jisung bottom! minho [wattpaddeki ilk Türkçe hyunhosung ficidir]