[Bu bölüm cinsellik içermektedir! Rahatsız olanlar atlayabilir!]
"Siktiğimin çocuğu yanağına dokunurken aklın neredeydi senin?"
Jisung kucağında olan Minho'nun aletinin üstünde yavaşça zıplamasına yardımcı olurken sinirle bunu söyledi. Zevk noktasına yapılan bu art arda baskılar kızıl olanın daha çok ağlamasına sebep oldu.
"Lütfen babacığım,"diyerek mavi saçlının sırtına tırnaklarıyla izler bırakmaya devam etti. "Daha hızlı yapamaz mısın? Benim bir suçum yok ki, söz veriyorum bir daha bana dokunmasına izin vermeyeceğim."
Minho kızarmış ve ıslanmış dudaklarını ısırmaya devam ederken Jisung diliyle dudaklarının üstünden geçti. Minho'yu bu şekilde, yavaş ama sert davranarak cezalandırıyordu.
"Sana bir daha dokunmayacak, Minho."diyerek temposunu biraz hızlandırdı. Elleriyle kızılın kalçasını iyice kavrarken hareketini kesmedi.
"Onun seni altına alma düşüncesi bile—Siktir!" Minho'nun bir anda aletinin tamamını içine almasıyla inledi. Ardından birkaç saniyelik Minho'nun içinden çıkıp onu yatağa tamamen yatırdı. Üstündeki pozisyonunu alırken birbirlerinin terli vücutlarını daha rahat görebilmek için.
Tekrar Minho'nun içine girerken kızıl olan gözlerini zevkle kapattı. Sızlanmaları artmaya devam ederken Jisung altındaki bedenin nasıl dağıldığını izlemeye başladı.
Kızıl ve ıslak saçlar, kapanmış gözler, ısırmaktan şişen dudaklar ve beyaz ten. Minho kesinlikle bir tanrıya benziyordu.
Dudaklarına kapanmaya karar verdi Jisung. Hissettiği bu çift taraflı baskıyla şaşırdı kızıl olan. Seks sırasında ikisinin öpüşmesi nadir olan bir şeydi.
Duygular değil, bedenler sevişiyordu.
Ama yine de babacığının isteğini reddetmedi ve dudakları birbirini ezmeye başladı. İkisi de alışık olmadıkları bu teması vahşileştirirken Jisung, Minho'nun da rahatlamasına yardımcı olmak adına onun aletini çekmeye başladı.
Bu kızılın, mavi saçlı olanın ağzına bir inleme bırakmasına neden olurken ikisi de kızgınlıklarını unutmuş gibilerdi. Sadece tenlerine odaklanmış bir şekilde sevişiyorlardı.
Jisung ve Minho birkaç dakika sonra birbirlerinin adıyla menilerini bıraktılar. Yorgunlukla içinden çıktı beyaz tenli olanın ve kendini yanına attı. İkisi de nefeslerini düzenlemeye çalışırken şarap kırmızısına boyatmış odanın loş ışığı bedenlerini aydınlatıyordu.
__
Jisung kantine girdiği sırada hissettiği kıskançlığın bedenine yayıldığından bir haberdi. Öyle ki bedeni sinirle kasılıyor, derin derin nefesler alıp kendini sakinleştirmeye çalışıyordu.
Dün gördüğü görüntü aklının en ücra köşelerine kazınmıştı. O aptal yeni çocuğun Minho'ya dokunması fitili ateşlemiş, mavi saçlının onu dövmesi için sebep vermişti.
İlk dersin başlamasına kısa bir süre vardı. Jisung, Minho'yu sınıfa bıraktıktan sonra onu bulmak için tüm okulu aramış, en sonunda rotasını kantine çevirmişti. Büyük kantinden içeri girdiği sırada etrafına bakındı. Oradaydı, arkadaşlarının yanında oturmuş, kurnaz gülümsemesi ile kendisine anlatılanları dinliyordu.
Masanın yanına ulaştığında arkadaşları ona dönüp konuşacağı sırada o kimsenin ummadığı bir şey yaptı. Sırtı kendisine dönük olan çocuğu kolundan tutup ayağa kaldırdı.
Hyunjin, aniden gelişen olayla dengesini kaybedip ellerini onun göğsüne koydu. Jisung onun ellerine kısa bir bakış atıp gözlerini yüzüne çevirdi.
"Amacın ne yeni çocuk?"
Hyunjin aniden gelişen olayı kavramaya çalışıyordu. Büyük tepkiler vermemek adına sadece kaşlarını kaldırmakla yetindi. Anlamadığını belirten ifadesiyle ona baktı.
"Amacım..?"dedi soru sorar gibi.
Jisung onları şok içinde izleyen arkadaşlarını umursamadan tuttuğu kola daha fazla baskı uyguladı ve onu kendisine çekti.
Yüzüne doğru yaklaştı. "Evet, amacın. Ne yapmaya çalışıyorsun?"
"Hesap sormaya çalışıyorsun, fakat şifreli konuşman yüzünden hiçbir şey anlamıyorum. Üzgünüm, soruyu biraz daha açarsan sana istediğin cevabı verebilirim." diyerek yüzüne masum olduğuna inandığı ifadesini yerleştirdi.
Jisung derin bir nefes aldı. Sakin olması gerektiğini kendisine hatırlattı. Arkadaşının kuzenine vurmak, arkadaşıyla arasını bozabilirdi.
"Minho'dan bahsediyorum. Onu tanıyorsun değil mi?"
Mavi saçlı, asıl meseleye giriş yaptığında Hyunjin sırıtmamak için kendini sıktı.
Başıyla onaylarken dudaklarını ıslatıp, "Evet, evet tanıyorum." dedi.
Jisung'un gözleri önündeki ıslak, dolgun duran dudaklara kaydı. Sarı saçlı çocuk bunu gördüğünde kendini tutmayı bırakıp alayla sırıttı. Yakışıklı ve dayanılmaz biri olduğunun farkındaydı. Ayrıca bunu kullanmaktan asla çekinmezdi.
Hâlâ mavi saçlı çocuğun göğsünde duran ellerini oynattı. "Neden bu kadar gerginsin? Ona sadece arkadaş olmak istediğimi söylemiştim."
Jisung ise göğsünde haraket eden ve aklını karıştıran elleri avuçlarının arasına hapsetti. "Onu becermek mi istiyorsun? Hedefin bu mu?"
Sarı saçlı çocuk, ortamın etkisine tezat şirin bir kahkaha atıp ellerini kendisine çekti. "Güzel olabilirdi."
Mavi saçlı oğlan sinirle elini kaldırıp ona vuracağında araya giren beden sayesinde durmak zorunda kaldı.
"Jisung, ne yapıyorsun?" Changbin onu geri çekerken kendisine bağırıyordu.
Jisung onu umursamadan sarı saçlıya doğru baktı.
"Ondan uzak duracaksın. Beni anladın mı? O benim."
Changbin derin bir nefes verip onu zapt etmeye çalışırken, "Tamam dostum anladık, o senin. Saçma sapan şeyler yapmayı kesin. Jisung dur artık sende!" diye bağırdı.
Tüm öğrenciler şu an film izler gibi onları izliyordu.
Onu tutan elleri ittirip, sarışın çocuğa son kez göz attı. Hyunjin, sanki bunlardan keyif alıyormuş gibi gülerek kendisine bakıyordu.
Kendi kendine homurdanıp gitmek için arkasını döndü. Bu iş burasıyla sınırlı kalmayacaktı.
—
diana & rain
❗️slm bu kurgu diana sayesinde var eğer bu kurguyu okuyabiliyorsanız diana'ya teşekkür edin bekliyorum lovely (ew) readers🛐 —rain
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love is (not) easy •hyunhosung
Fanfiction"minho ve jisung, okula yeni gelen hyunjin ile ilişkilerini gözden geçirmek zorunda kalır." -threesome tops! hyunjin & jisung bottom! minho [wattpaddeki ilk Türkçe hyunhosung ficidir]