yorumlarınızı okumakta çok keyif alan diana kraliçemiz🛐🛐 yorum istiyor :3 yani ne kadar yorum o kadar hızlı bölüm amk —rain
"Evin gerçekten çok güzel," dedi sarışın çocuk, gri duvarda asılı olan tablolara hayranlıkla bakarken. Kendisini izleyen kızıldan habersizdi. Her yeri öyle dikkatli inceliyordu ki,yeni tanıştığı birinin evini böyle kurcalamak saygısızlık gibi gözükse de o umursamadı. Eğer bu evi dekore eden kişi kızıl saçlı çocuksa, zevkleri oldukça benzerdi. "Ailen ile mi yaşıyorsun?"
Minho üzerindeki ceketi salondaki koltuğa bırakırken, "Hayır, ailem yurt dışında." Bu konu hakkında konuşmak istemediği için, "Ne içersin?" diye sordu ardından. Hyunjin onun ne yapmak istediğini anladı. Bu yüzden üzerine gitmedi.
Dolgun dudaklarını aşağı doğru sarkıtıp bir süre düşündü. "Kahve olabilir..." diye mırıldandı kararsızca. Kızıl saçlı olan bakışlarını bir kaç saniye yüzünde tutup onu izledi. Sonra kahveleri yapmak için salonun karşısındaki mutfağa girdi.
Kahve makinesını çalıştırırken nasıl bu hale gelebildiklerini sorguluyordu içten içe.
Hyunjin, okulda yaşanan o olaydan sonra kendisine eşlik edebileceğini söylemişti. Minho başta onu reddetmek istese de, daha sonra kabul etmişti.
Birlikte onun evinin önüne geldiklerinde kızıl saçlı nezaketen ona içeride bir seyler içmeyi teklif etmiş, sarışın çocuk ise bu teklife balıklama atlamıştı.
Minho fazlasıyla gergindi. Hyunjin iyi biri olabilirdi, fakat Jisung ile kavga etmesi aralarındaki arkadaşlığı imkansız hale getiriyordu. Yani Minho onunla arkadaş olmak istese bile, bugünkü olaydan sonra olamazdı.
Çünkü sevgili arkadaşı bunu onun burnundan getirirdi. Bundan emindi.
Derin nefes alıp, eliyle anlını kaşıdı. Bu durum iyice saçma yerlere gitmeye başlamıştı. Jisung'un aşırı korumacı halleri, Hyunjin'in birden hayatlarına dahil olup, kendisini tamamen ilişkilerinin ortasına atması...
"İlişki..." diye mırıldandı, Minho. Onların arasında yatak arkadaşlığı dışında bir ilişki yoktu. Minho bunu kabullenmeliydi.
Arkasından gelen sesle irkildi. "Makine durdu, Minho." sarışın çocuk kapıya yaslanmış, dakikalardır boş gözlerle duvarı izleyen kızıl saçlıya bakıyordu. Beyaz gömleğinin kollarını dirseklerine kadar kıvırmış, üzerindeki paraşüt kumaş olan ceketini çıkarmıştı.
Minho yalan olduğu belli olan gülümsemesiyle onu onaylayıp, kahveleri bardaklar döktü. Bardağı kendisine yaklaşan gence uzatıp, kalçasını tezgaha yasladı. Diğer genç de masaya oturmuştu.
Hyunjin kahveden bir yudum aldıp, gülümseyerek diğer çocuğa baktı. "Eline sağlık, güzel olmuş." Minho onun tepkisine göz devirmek istesede kendisini tuttu. "Ben sadece kahveyi ve suyu koydum, Hyunjin."
Hyunjin cevap vermek yerine omuz silkmekle yetindi. Bu önemli değildi, sonuçta o yapmıştı.
Aralarında garip bir sessizlik olurken, ikiside önlerindeki bardakla ilgileniyordu.
Sarı saçlı olan dudaklarını birbirine bastırıp, konuşmakla konuşmamak arasında kaldı. Minho onun can çekişen halini gördüğünde, "Bir şey mi söyleyeceksin?" dedi.
"O..." deyip duraksadı. "Hep böyle midir?"
Minho onun kimden bahsettiğini anlamak için uzun süre düşünmedi. Çünkü zaten kimden bahsettiği belliydi.
"Neden soruyorsun?" dedi tek kaşını kaldırarak.
Hyunjin'in tanıştıkları günden beri ikisi arasındaki ilişkiyle ilgilendiği bariz belliydi. Bu merak mıydı, yoksa başka durum muydu çözemiyordu Minho.
"Merak." dedi umursamaz ifadesiyle. Kızıl saçlı olan dili bardağın köşesinde gezdirip çektikten sonra, "Çoğu zaman." diyerek kestirip attı.
Jisung hakkında konuşmak istemiyordu. Onun hakkında, Hyunjin ile konuşmak istemiyordu. Çünkü o gerçekten de mavi saçlı çocuğun dediği gibi değişik biriydi. Kafa yapısının nasıl çalıştığını hâlâ çözememişti minho.
Hyunjin gözlerini Minho'nun dudaklarından çekti. "Seni benden kıskanıyor... Arkadaş olduğunuzu sanıyordum?" Kaşlarını havaya kaldırdı.
Minho, yabancı biri tarafından sorgulamanın verdiği sinirle kahve kupasını avcunun içinde sıktı. Sinirini yatıştırmazsa eğer, karşısındaki çocuğun üzerine atlayabilirdi. "Sevgili değiliz, Hyunjin. Biz sadece yakın arkadaşız."
Hyunjin onu başıyla onaylarken, "Arkadaşlık kavramınız oldukça değişik." dedi alayla. Gözlerindeki sinsi pırıltılar yerli yerindeydi.
Gözlerini onun üzerine dikti. "Amacın ne? Neden ilişkimiz hakkında sorular sorup duruyorsun, Hyunjin?" 'ilişkimiz' kısmını bastırarak söylemişti.
Hyunjin ellerini havaya kaldırıp, iki yana salladı. "Beni yanlış anlama Minho, amacım sizi sorgulamak değil. Aranızdaki ilişkiyi zaten anladım, fakat anlamadığım şey onun bu abartılı kıskançlığı." Kızıl saçlı gibi bastırarak konuştu. "Basit, arkadaşça bir dokunuşu neden bu kadar abarttığını merak ediyorum sadece." dedi geçen gün ki temastan ve bugünkü kavgadan bahsederek.
Minho onun söylediklerini düşündü. Aslında Hyunjin'in dedikleri doğruydu. İşte gerilediği nokta da burasıydı. Nasıl olurda birkaç günde kimsenin çözemediğini çözebilirdi?
Yada neden bunu çözmeye çalışıyordu?
Kızıl saçlarını geriye doğru ittirdi ve sarışın çocuğa atabileceği en umursamaz bakışı attı. İlgisiz gözükmek şimdilik en iyisiydi. "Bu konuyla fazla ilgileniyorsun. Sana tavsiyem, kurcalama."
Ardından ikisi de kahveleriyle ilgilenmeye geri döndü.
—
"Çok hızlı gidiyorsun, dostum!" Chan, bilmem kaçıncı shotunu atan Jisung'u uyardı. Fakat belliydi ki, mavi saçlı olan onu zerre umursamıyordu.
Jisung kafasını dağıtmak için Chan'a bara gitmeyi teklif etmişti, yakın arkadaşı da bunu kabul etmişti. İkisinin de zevkleri ortaktı.
"Onu anlayamıyorum...Hayır, kendimi de anlayamıyorum..." Yüzüklü elleriyle yüzünü ovuşturdu. Ardından kısık gözleri ile yarısı bitmiş küçük bardağa bakmaya devam etti.
"Minho'dan mı bahsediyorsun?" Chan kaşları çatılmış bir şekilde sordu. İkilinin yakın ilişkisinden elbetteki herkes gibi haberi vardı. Yine de sorgulamadan geçmeyecekti.
"Çok sinir bozucu davranıyor...Benden uzaklaşıyormuş gibi hissediyorum." İçkili olduğu için uyuşuk hissediyor, bazı kelimeleri ağzında yuvarlıyordu.
"Uzaklaşmak mı? Jisung daha sabah okula beraber geldiniz,"gülerek konuştu Chan. Ama bu açıklama mavi saçlı olanı tatmin etmedi.
Evet, beraber gelmiş olabilirlerdi ama Minho geldiklerinde hemen arabadan inmiş ve onunla konuşmamıştı bile. Tam konuşurlarken de sarı saçlı piç gelip onları bölmüştü.
Dolgun dudakları sinir bozuculukla kıvrılan ve sarı saçları özenle şekillendirilmiş genç, kızıl saçlarıyla insanı büyüleyen ve güzel bebeğini ondan çalmaya çalışıyordu.
"Senin şu kuzenin,"diyerek Chan'a döndü Jisung. "Nasıl biri?" Kendisine yönetilen soruyla afallasa da beklemeden soruyu cevapladı.
"Hyunjin mi?"ardından normalmişçesine kafasını salladı. "Sosyal ve fazlasıyla cana yakın biri, herkesle iyi anlaşır neredeyse. Neden ki?"
Jisung duyduklarına alaylı bir şekilde gülümsedi. "Minho'ya da fazlasıyla cana yakın şekilde yaklaşıyor da, ondan sormak istedim." Chan bu söze karşı yutkundu ve hemen açıklamaya çalıştı.
"Senin düşündüğünün aksine öyle bir yakınlık olmadığına eminim, Jisung. Hyunjin sadece arkadaş edinmeye çalışıyor." Dudaklarını yalayan mavi saçlı bu açıklamadan yeterince memnun olmasa da konuyu uzatmak istemedi.
"O zaman edinsin bakalım," ağzının içinde mırıldanmaya devam etti Jisung. "Sadece arkadaş."
—
diana & rain
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love is (not) easy •hyunhosung
Fanfiction"minho ve jisung, okula yeni gelen hyunjin ile ilişkilerini gözden geçirmek zorunda kalır." -threesome tops! hyunjin & jisung bottom! minho [wattpaddeki ilk Türkçe hyunhosung ficidir]