3

25 5 1
                                    

Bazen elindeki ile yetinmek zorundadır insan. Eksik veya fazla, kendini tutmak zorundadır. Bile bile hata yapmaktansa elindekini kullanıp hiç olaylara karışmamak en iyisiydi. İşte bu Erhan için çok zordu. Aslan ne zaman avından vazgeçmişti ki? Erhan da önüne gelen avına acımayacaktı. Kendi eliyle kafese gelmiş bir kuşu serbest bırakamazdı. O kuşu önce besleyecek sonra özgür bırakacak ve en sonunda onu en beklemediği, kendini özgür sandığı anda vuracaktı. Kafasında öyle güzel intikam planları vardı ki kendisi bile korkmuştu.

Tozlu yoldan çıkıp ana yola girdiklerinde Erhan arabayı daha rahat kullanmaya başladı. Dikiz aynasından arkadaki çocuğa baktığında çocuğun heyecanla camdan baktığını gördü. Minik bedeni zayıf ve çelimsizdi. Normal bir insan bu çocuğa acıyabilirdi. Nihayetinde zavallı küçük bir çocuktu ama Erhan'ın içinde bu çocuğa karşı olan tek duygu intikamdı. Onu üzmek, ağlatmak, inim inim inletmek ve ona dehşeti yaşatmak istiyordu. Aslında çocuğun bir suçu yoktu ama Erhan abisinden intikam alamayacağı için oğlundan alacaktı. Gençliğinde Erhan'ı çok aşağılamışlardı. Onun iğrenç bir insan olduğunu söylemişlerdi. Abisi de Erhandan nefret ediyordu ama bir gün kardeşinin bu denli vicdansız olup oğluna göz dikeceği aklına bile gelmezdi.

"Amca, sen çok yakışıklı biriymişsin. Seni görünce aşık oldum resmen." dedi ve gülümsedi küçük Ömer. Erhan ifadesiz bir şekilde baktı çocuğa. Ondan iğreniyordu, sevmiyordu, nefret ediyordu.

"Öyle mi? Sende yakışıklıymışsın bayağı." dediğinde küçük Ömer o kadar sevinmişti ki otuz iki diş sırıtmıştı. "Beni beğenmeyeceksin sanmıştım amca." dedi Ömer. İçindeki heyecanı daha atamamıştı.

"Seni beğendim küçük sevimsiz." dedi Erhan ifadesiz suratıyla. Tuttuğu direksiyonu sıkmıştı sinirden. Abisinin yaptıkları aklına gelmişti. Sinirden elleri titrerken arabayı sağa çekip durdu. Arabadan inip temiz havayı içine çekti.

"Abi, beni duyuyor musun? Çocuğun elimde. Belki de şuan beni izliyorsun. İzliyorsan yattığın yerde kudur. Bana yaşattığın her şeyi oğluna da yaşatacağım. Onu mahvedeceğim ve bu hikayenin sonunda birimiz ölecek. Eğer tahminin güçlüyse oğlunun öleceğini anlamışsındır." dedi Erhan ve sustu. Derin bir nefes aldı ve gözlerini hafif karlı olan dağa çevirdi. Küçük Ömer amcasının garip hareketlerine bakıp endişelensede yanına gitmedi. Korkmuştu bu halinden.

Erhan sırıttı ve "Ah be abi, sen bir aralar namuslu bir adam numarası yapıyordun. Ahh! Umarım köylüler yememiştir bu numarayı. Senin de ne haltlar yediğini sadece ben biliyorum işte ama senin gibi olmayacağım. Ben senin gibi insanların yüzüne gülen bir karaktersiz olmayacağım. Çok sevdiğin Oğlunun ruhunu 20-25 yaşlarına geldiğinde gönderirim belki. O zaman kavuşursun." dedi ve kahkaha attı. Kafayı yemişti ama mutluydu. İntikam alacaktı. İçindeki şeytana engel olamıyordu. Gözlerini korkuyla camdan kendisine bakan küçük çocuğa çevirdi. Gülümsedi hatta otuz iki diş sırıttı. Şuan bu durumda olmasına gülüyordu aslında. Suratına tekrar soğuk bir ifade yerleştirip araya yürüdü.

Erhan tekrar arabaya binip motoru çalıştırdı. Ardından yüzündeki soğuk ifadeyi bozmadan aynadan küçük çocuğa baktı. Kendisine korkuyla bakıyordu. Korkması da gerekti aslında. Daha neler yaşayacağı dan haberi yoktu bu çocuğun.

"Babanı biliyor musun sen?" dedi Erhan, küçük çocuğa sinirle. Küçük Ömer korkusundan dolayı konuşmadı. Erhan derin bir nefes alıp tekrar sordu. "Babanı biliyor musun sen?" dedi. Küçük Ömer başını aşağı yukarı salladı ve gözlerini cama çevirdi.

"Baban dünyanın en yalancı insanı." dedi Erhan, nefret dolu bir sesle. Küçük Ömer hemen kafasını olumsuz anlamda salladı. "Hayır, babam dünyanın en dürüst insanı." dediğinde Erhan kahkaha attı. Bu çocuk mu masumdu yani? diye düşündü.

KÜÇÜK ÖMERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin