Bazen insan ne yaparsa yapsın olacakları değiştiremiyordu. Hayatın kendisine getireceği sürprizleri bilmezken bunlar için tedbir alıyordu insanlar. Alınan tedbirler ne olacakları değiştiriyordu ne sonuçları. Reşat Ağa oğlunun güvenli, huzurlu ve sevgi dolu bir aile ortamında büyümesi için çok uğraşmış hatta gözlerine günlerce uyku girmemişti. Sırf oğlu daha iyi büyüsün diye çabalamıştı. Ama ne kadar oğlunun geleceği için çalışmış olsa da geride bıraktığı birikintiler Ömer'in iki şeytanın eline düşmesini engelleyememişti. Peki ya şimdi ne olacaktı bu küçük çocuğa? Bunu Reşat Ağa düşünmeden göçüp gitmişti. Oğlunu tek başına bırakarak.
"Bana bir çay yapar mısın?" diye sordu küçük Ömer. Karşısındaki kıza gülümseyerek bakıp bardağını uzattı. Zeliha ise Ömer'in uzattığı küçük kahve fincanına bakıp elindeki oyuncak çaydanlıktan çay koymuş gibi yaptı.
"Bugün çay çok güzel olmuş. Tıpkı senin gibi." dedi küçük Ömer gülümseyerek. Zeliha ise Ömer'e teşekkür edip oyuna devam etti. Şu an ikisi de güzelce oyun oynuyorlardı. Birbirlerine karşı yabancılık çekmemiş hatta çok iyi anlaşmışlardı. Abla kardeş ilişkisi içerisinde sürekli oyun oynuyorlardı. Zeliha eskiden bu koca konakta hizmetçilerle uğraşır onlarla oyun oynamaya çalışırdı. Hizmetçiler onunla oynayacak vakit olmadığı için ilgilenemezlerdi. Zeliha ise tekrar kendi odasında yalnızlığı ile baş başa kalırdı. Odasında o kadar çok oyuncak vardı ki neredeyse bir sokağı dolduracak kadardı. Bebeğini alıyordu eline biraz onunla oynuyordu ama tek başına oyun oynamak onu çok sıkıyordu. Bir türlü vakit geçiremiyordu. Bu yüzden Allah'a dua etti. Dedi ki: "Allah'ım bana anlaşabileceğim bir oyun arkadaşı gönder." bunun üstüne karşısında Ömer'i bulmuştu. Ömer'i çok sevmişti. İstediği gibi bir oyun arkadaşı olmuştu. Ömer ona her konuda ayak uyduruyor, her türlü aktiviteyi birlikte yapıyorlardı.
"Ömer! Sen işe geç kaldın. Hadi git bir an önce. Geç kalırsan patronun çok kızar." dedi Zeliha. Sesi o kadar tatlı ve güzel çıkmıştı ki Ömer anında gülmüştü bu sese. Ömer her geçen gün Zelihaya çok bağlanıyordu. Onun içindeki boşlukları kapattığını hissediyordu. Kalbindeki acıları bile unutuyordu onun yanında. Sanki Zeliha kendisini tamamlamıştı. İçindeki o derin boşluğu doldurmuştu.
"Tamam canım. Sen bana ceketimi getir de ben de gideyim." dedi Ömer sesini kalınlaştırmaya çalışarak. Zeliha anında başını sallayıp eline hayali bir ceket alıp Ömer'e giydirdi. Ömer ise hayali ceketin fermuarını çekerek Zelihaya baktı. Zeliha ona gülümsedi ve "Çabuk dön olur mu?" diye fısıldadı. Ömer başını sallayıp işe gidiyormuş gibi yapıp kendi odasına çıktı. Zeliha ise arkasından gülümseyerek bakıyordu. İstediği oyun arkadaşını bulmuştu.
*****
Muhtar korkuyla belediyeye yürüyordu. Alnındaki boncuk boncuk terleri mendiliyle silerek hızlı adımlarla ilerlemeye devam etti. Korktuğu şey başına gelmişti ve şuan muhtar çok endişeliydi. Altındaki kumaş pantolonu bile terden bacağına yapışmıştı. Korku vardı tüm vücudunda. Eğer muhtarlığı elinden giderse geriye kalan tek şey bir hiç olurdu. Bu köye kendisinden başka bakan adam olmazdı. Zaten yirmi yılda zar zor adam etmişti köyü. Derin bir nefes alarak devam etti yoluna.
Toprak yoldan çıkıp ana yola geldiğinde dolmuş durağının olduğu yere gitti. Saatine baktığında dolmuşun beş dakikası olduğunu gördü. Derin bir oh çekti. Dolmuşu kaçırmadığı için çok mutluydu.
"Muhtar! nabıyon sen burda?" diyerek gelen Galip'e döndü. Galip köyün kahvecisiydi ve her dedikodudan haberi olurdu. Muhtar gülümseyerek baktı Galip'e. Belki de bir şeyler biliyordur diye düşündü.
"Ne yapayım be Galip, muhtarlıktan almışlar beni. Onu öğrenmeye gidiyordum." dedi muhtar. Galip ise biliyormuş gibi kafasını sallayıp "Doğrudur, dün haberim oldu benim de." dedi. Muhtar gözlerini açarak baktı Galip'e. "Ne demek dün öğrendim. Ben bile bugün aldım haberi." dedi muhtar. Galip şaşkınlıkla baktı muhtara. "Ağam dün yabancı bir adam gelip haber etti. Muhtar görevden alınmış dedi bize." dedi Galip. Muhtar ağzı açık bakıyordu Galip'e. Tahmin ettiği gibi planlı bir işti bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK ÖMER
Teen Fiction-Peki ya bunu kaldırabilecek misin küçük Ömer? -Ben her şeyi kaldırabilirim. - O öldü peki bunu kaldırabilecek misin? İşkence sahneleri vardır. Küçük çocukların ve etkileneceklerin okumamasını tavsiye ederim.