8.BÖLÜM: PARMAK İZİ🧬

87 5 39
                                    

Polisler, elimde kelepçelerle beni polis arabasına doğru götürürken Yankı peşimden geliyordu.

Kanlı hırkası olayı daha ilginç hale getirmişti, yanlış anlaşılmıştım. Kahretsin! Böyle olmayacaktı. Leon'un beni hemen ele vermesi hiç iyi olmamıştı, polislere gidip beni mi şikayet etmişti yani. Basit bir olaya girmesi beni şaşkına uğratmıştı, basite kaçacağını düşünmemiştim.

Yankı, polislerin benim binmem için açtığı kapıyı kapatarak "Ne vurmasından bahsediyorsunuz. O benim yarama pansuman yapıyordu, daha öncesinde de zaten ifadesini vermişti. Şimdi gelip o piskolojinin altına tekrar sokuyorsunuz, kız şoktan konuşamıyor." diye polislere beni anlatmaya çalıştı, son cümlesindeki 'kız şoktan konuşamıyor' lafı beni çok etkilemişti.

Polisler, Yankı'ya ifadesiz bir şekilde bakarak "Biz işimizi yapıyoruz beyfendi. Lütfen zorluk çıkartmayın" dediği an gözüm eczaneci kadına çarptı, sırtını kapıya dayamış yüzünde ki zafer sırıtışı ile bizi izliyordu. Beni o mu şikayet etmişti, hemde hiçbir sebep olmadan. Söylediğim laflardan benim bir suçlu olduğumun kanısına mı varmıştı? Kesin ismimi de ben parayı kredi kartından verdiğim için biliyordur.

Adımlarımı durdurup polislere "Beni o mu şikayet etti?" dedim kadını göz ucuyla işaret ederek.

"Bu konuda bilgi veremeyiz, lütfen arabaya biner misiniz?"

O şikayet etmişti. Bende diyorum Leon'un beni hemen ele vermesi normal mi? Değilmiş. Çünkü: Leon şikayet etmemiş. Bu eczaneci kadın şikayet etmiş, gece çok Sherlock holmes izlemiş olabilir mi? Benim suçlu olduğumu şıp diye anladı fakat elinde kanıt olmadan bunu kanıtlayamaz.

Polisler, bir kez daha kapıyı açmaya çalışması ve ne yazıkki benim sayemde kapıyı açamayarak sinirlendiklerini fark etmiştim, ben de sinirleniyordum. Zorluk çıkartmasın diye Yankı'yı polisler tutuyordu ama o yine ileri geri konuşuyordu polislere.

Yok. 'Siz kimsiniz de tutukluyorsunuz, elinizde bir kanıt olmadan tutuklayamazsınız' Onlar polis canım, ne zaman isterse tutuklayabilir. Şahsen ben olsam kafamı eseni tutuklardım.

Polislerin kapıyı açmasına izin vermeden bir adım geriledim ve "Bir dakika" dedim. "Arkadaşım haklı. Elinizde bir kanıt olmadan tutuklayamazsınız." Kadını sinirle işaret ettim. "Hele şu kadının lafıyla hiç tutuklayamazsınız. O sıradan bir çalışan, söyledikleri ne belli doğru olduğu. Hem birbirimizi tanımıyoruz bile."

Haklıydım, birbirimizi tanımıyorduk. Kadın, yanımıza gelip uzaktan izlemeye devam etmeyip beni işaret parmağıyla gösterdi. "Bu kadın bir suçlu, arkadaşına öküz diyor. Yetmezmiş gibi kurşun yarasını gülerek anlatıyor, hem şu elindeki eldivene bir bakın. Yaz günününde eldiven mi takılır be? Kesin birşeyler karıştırıyor."

Yanlış tanımlamıştım. Pardon, gece Sherlock izlediği için değil salak olduğu için böyle bir kanıya varmıştı. Yankı, oradan "N-Ne dedi. Öküz mü dedi?" diye şaşırırken onu umursamayıp eldivenime laf edişine kızdım.

GİZLİ GÖREV:KİMLİKSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin