Leo hala şoktaydı. Tate'in onu kaldırmasına izin verdi. Ayakta zor duruyordu. Tanrı aşkına, az önce neler oldu? Leo ayakta zor duruyordu. Tate, Leo'nun kolunu boynuna attı, yavaş yavaş yürümeye başladılar. Ekibin yanına vardıklarında, Beast her zamanki ciddiyetiyle ayakta bekliyordu. Jade ise duvara yaslanmış ağlıyordu. "Acaba hangimiz için ağlıyor?" diye düşüntü Leo. Jade, Tate ve Leo'yu görünce ayağa kalktı.
-Isırıldınız mı?
Wesley'in bu soruyu sorarken sesi titredi. Gözlerindeki endişe belirgindi.
-Isırılmadım. Görebildiğim kadarıyla Leo da ısırılmadı.
Herkes derin bir nefes aldı. Jade koşup Tate'e sarıldı. Hala ağlamaya devam ediyordu. Tate onu sakinleştirmeye çalışıyordu:
-Geçti, sen yaşadığın sürece seni korumak için hep burada olacağım Jenney.. Asla bırakıp gitmem.
Leo sinirden kıpkırmızı oldu, nefes alışverişi sıklaştı fakat sesini çıkarmadı. Adeta bana laf geçiriyor. Acaba haberi var mı? Eğer olsaydı beni kurtarmazdı. Yoksa kurtarır mıydı? Leo bunları düşünürken, Wesley'in sesi duyuldu.
-Neredeyse öğlen vakti oldu ve hala uzun bir yürüyüş yapmamız gerekli. Leo, yürüyebilecek misin?
Leo hiç düşünmeden cevap verdi:
-Tabi ki. İyiyim.
Umarım bedeni ona ihanet etmezdi bu uzun yürüyüşte. Hızlıca toparlandılar ve harekete geçtiler. Felaketten önce metroların ilerlediği raylarda şimdi bir avuç insan ilerliyorlardı. Metro hattı, artık farelerin yuvası olmuştu. Yol boyunca sık sık farelerle karşılaşıyorlardı.
-Hey, lağım faresi, görüyor musun? Yoksa bunlar senin akrabaların mı?
Beast cümlesini bitirir bitirmez kahkaha atmaya başladı. Leo cevap vermedi, artık bu adamı fazla umursamıyordu. Zaten eline yeterince koz verdim. diye düşündü, yürümeye devam etti. Wesley, Leo'nun yanına yaklaştı:
-Beast adına daha önce senden özür dilemiştim değil mi?
Leo kafasını salladı. Birkaç saatlik bir yürüyüşün ardından metro durağının birinde durdular, Wesley çantasından haritayı çıkardı. Parmağıyla, harita üzerindeki kırmızı M işaretini göstererek:
-Sanırım bu metro durağı banliyölerin başlangıcı. Buradan yeryüzüne çıkmalıyız, fakat yukarıda ne kadar zombi olduğu hakkında bir fikrimiz yok.
Beast cevap vermeden ayağa kalktı. Baltasını ve tüfeğini alıp merdivenlere yöneldi. Sanırım bu "Ben kontrol ederim." demek. diye düşündü Leo. Birkaç dakikalık sessizliğin ardından tüfek ve baltanın metalik sesi duyuldu. Hemen ardından Beast merdivenlerde göründü:
-İlerleyebiliriz.
Hızlıca toparlandılar. Leo da çantasını sırtına taktı. Merdivenlerin tepesindeki Beast'e baktı. Eğer bir gün insanlık yeniden yükselirse, sanırım bu adam yeni tanrımız olacak. Yukarı çıktıklarında güneş yakıcı etkisini yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştı. Çıktıkları yerde yaklaşık 10 adet kafası parçalanmış zombi vardı. Beast... diye geçirdi içinden Leo. Temkinli bir biçimde dışarı çıktılar. Şehrin bu bölgesinde uzun binalar ve gökdelenler yerine bahçeli, en fazla 3 katlı müstakil evler vardı. Şehir merkezinin aksine sokaklardaki zombi sayısı da daha azdı. Banliyölerde de su şebekesi hala çalışır durumdaydı, herkes matarasını doldurdu. Hızlı hareket ederek evlere girip erzak aramaya başladılar.
Hava iyice kararmaya yüz tuttuğunda yaklaşık iki düzine evi yağmalamışlardı ve hatrı sayılır miktarda yiyecekleri vardı. En son girdikleri evin kapı ve pencerelerini barikat kurarak zombilerin giremeyeceği şekilde kapattılar. Hava tamamen karardığında herkes uzun zamandır yemediği kadar yemek yemiş, keyifli şekilde oturuyordu. Beast evin mutfağında bulduğu bıçakla baltasını biliyor, bir yandan da sigarasını içiyordu. Rick ise bir başka bıçağı bulduğu uzun sopaya monte ederek bir tür ilkel mızrak yapmaya çabalıyordu. Wesley ve karısı ise sessiz bir şekilde kendi aralarında bir şeyler konuşuyordu.Fakat ortalıkta Jade ve Tate görünmüyordu. Sessizliği Tate'in içerden gelen bağırışları böldü. Ne söylediği anlaşılmıyordu fakat sinirli olduğu açıktı. Leo hariç herkes sadece kafasını birkaç saniyeliğine o yöne çevirip sonra işine dönmekle yetindi. Leo seslere kulak vermeye çalıştı fakat hiçbir şey anlayamadı. Eğer Jade'in kılına zarar verirse onu öldürürüm, bunu yaparım. diye geçirdi içinden. Sesler kesildi, birkaç dakika sonra Tate odadan çıktı. Yüzü sinirden kıpkırmızıydı, göz bebekleri büyümüştü. Hiçbir şey demeden duvar kenarına geçip bir sigara yaktı. Leo ayağa kalktı, yavaş adımlarla Tate'in yanına yaklaştı.-Dostum, bir problem mi var? İşine karışmam istemem ama sana hayatımı borçluyum, elimden geleni yapabilirim.
Tate, Leo'ya baktı. Şaşırmış görünüyordu. Birkaç saniye durakladıktan sonra:
-Jenney son zamanlarda çok tuhaf davranmaya başladı. Bir sıkıntısı var gibi, bu çok belli. Ama sorduğumda kesinlikle cevap vermiyor. Biliyorum, çok zor zamanlar geçiriyoruz ama... Ama ona yardımcı olmak istiyorum, çünkü bu davranışları çok tuhaf ve ben bir sebep bulamıyorum.
Leo ciddi bir yüz ifadesiyle dinledi. Daha sonra ise suratında şeytani bir gülümseme belirdi:
-Sanırım ben sebebini biliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıyamet Sonrası Aşk
Terror" İşte sevdiğim kız, sevdiğim kadın. Yeniden görebilmek için haftalar boyunca yaşayan ölülerin arasında savaştığım kadın. Soğuk ve bomboş şehirde sırf onun için kalbimi sıcak tuttuğum kadın. Ve şimdi tek yapabildiğim onun yönelttiği soğuk ve boş ba...