7. Bölüm

60 5 1
                                    

Farkında olmadan yediğim altı dilim pizza, Taner'in diline düşmeme sebep olmuştu.

"Arkadaşlar, hazırlanın. Buradan ya kemiklerimiz kırık çıkacağız ya da soluğu bulaşık yıkarken alacağız." dediğinde sözünün bana olduğunu anlamıştım. Elimdeki yedinci dilimi ısırmak üzereyken, aldığım yere bıraktım ve yüzümü buruşturup Taner'e bir bakış attım.

"Demek öyle. Peki, anladım ben. Belin kim ki zaten? İster sokaklarda kedi köpekle birlikte aç yatsın, isterse insan olsun ama her şeyden sadece tadımlık yesin. Lakin karnı doymasın. Anladım yani... Anladım. Daha ne diyeyim ki?" diyip dudaklarımı büktüm. Çocuklar gülmeye başladılar.

"Belin sana tapıyorum! Ya iki saniyede nasıl kurdun bee! Şunu da söylemeliyim ki; geleceğin Fundamental başrolü seni de ekibinde görmekten onur duyacaktır."

"Kıvırma Taner." diyerek gülmeye başladım. İnternete yüklenen videosuyla idol haline gelen çocuğu taklit ederek;

"Biliydim böyle olucahını." dedi. O an hepimiz gülme krizine girdik. Çocuk o kadar mükemmeldi ki, konsepti her olaya, her duruma uyuyordu.

   Kafeden ayrılmak için ayaklandığımızda iki masa sağımızda oturan Ilgar'ı gördüm. Ne ara buraya gelmişti ki? Hiç fark etmemiştim. Hatta sadece gülümsemekle yetinen ben, nedense bugün dudaklarımı kahkahalarla tanıştırmıştım. Bende, kişiliğimde değişen bir şeyler vardı. Belki de çevremden gördüğüm sevgi, beni mutlu olmaya iteliyordu. Sonuçta ilk defa böyle arkadaşlarım olmuştu. Ya da onların yanında kendimi ifade edebildiğim için benliğim ifşa olmuştu. Gerçekten nasıl biri olduğum hakkında fikirlerim birbirine girmişti. İşte bundan çok korkuyordum. Kendimi kaybetmekten...

   Göz ucuyla onu incelemeye başladım. Üstünde hala okul gömleği ve siyah deri ceketi vardı. Demek eve uğramamıştı. Bu zamana kadar tonunu çözemediğim mavi gözlerine bakmak için kafamı kaldırdığımda göz göze geldik. Bana bakıyordu. Belki de izliyordu. Okulun siyah kapısının önünde karşılaştığımızda da aynı sahneyi sergilemişti. Ne olduğunu, nasıl olduğunu tam anlamasam da o an gözleri gözlerime değiyordu. Bu sefer gözlerimi kaçırma isteğince bulunmadım ama Zeynep koluma girdi ve hep beraber kafeden çıktık. 'Şimdi ne yapabiliriz?' toplantısı için bir yuvarlak oluşturduk ve herkes fikrini söylemeye başladı.

   Sinema, bovling gibi klasik şeyler söylendi. Açıkçası hiçbirini yapmak istemiyordum. Sıklıkla yapılan şeylerdi ve beni baymıştı. Farklı olmalıydı. Birden;

"Buz patenine ne dersiniz beyler ve bayanlar?" dedim. Ağır bir alkış ritmi tutturan Engin;

"Wowowowow. Belin'in yediği pizzalar midesine değil beynine gidiyormuş arkadaşlar. Ben varım." dediğinde gülmeye başladık. Fikrimi herkes kabul etmişti ve gerçekleştirmek için taksiye bindik. Yerleşmekte biraz zorlanmıştık. Sonuçta altı kişi bir taksiye biniyorduk. Öne Engin ve Taner, arkaya kızlar, Görkem ve ben bindik. Daha oturur oturmaz Taner;

"Oğlum napıyorsun? Fırsattan yararlanmaya çalışma bak! İnince ipler benim elimde." dedi.

"Kızlar, göz boyamak için yapıyor bakmayın şuna." Taner;

"Ne göz boyaması oğlum makyöz müyüm ben, her şey apaçık ortada. Namusum elden gidiyor gomşular!" derken 'her şey'in üstünde durarak konuşmuştu. Nefes alarak konuşmasına devam etti.

"Allah kahretmesin. Alın beni bunun yanında yoksa ben bu utançla yaşayamam." Görkem araya girdi.

"Kesin sesinizi lan! Sizinle mi uğraşacağım ben? Adam gibi durun işte."

   Taksici bey amca dikiz aynasından olan biteni şaşkınlıkla izliyordu. AVM'ye geldiğimizde arabadan indik. Parayı Görkem ödedi. Bugün bize -kızlara- masraf çıkartmayacaklarmış...

   Daha önce bir kez dayımla buz pateni yapmıştık. O çok iyi kayıyordu. Bana da öğretmeye çalışmıştı ve benim ilk deneyimim yere yapışmak olmuştu. Tekrar düşmemek temennisiyle kenarlardan tutunarak paten sahasına girdim. Sadece Zeynep iyi kayıyordu. O ve Engin hariç diğerleri ilk deneyimlerini yaşıyorlardı. Cesaret edip bir türlü tutunmadan, serbest bir şekilde kayamıyordum. Görkem de benim yanımdaydı. Aslında ona tutunarak kaymayı deneyebilirdim ama o kenarda tutunurken gayet mutlu görünüyordu. Sonunda canım cesaretimi, endişeli keyfimi ve onun sevgili kahyasını da alıp açılmaya karar verdim. Başta her şey mükemmeldi. Lakin ayaklarım birbirine dolanıp kendimi yerde bulana kadar. Aslında o da eğlenceli olabilirdi, kafamı Taner'in ayağına çarpıp bayılmasaydım. Son söylediğim şey;

"Oooğğ!" oldu.

ÖyleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin