3. Bölüm

127 4 0
                                    

Mavi gözler beni yavaşça süzdü. Gözleri gözlerimi bulunca duraksadı fakat yüzünde mimik oynamadı. Elleri ceplerinde , umursamaz tavrıyla önüne dönerek konuşmasına devam etti.Yüzündeki ciddiyetten ve kıyafetlerinden müdür olduğunu belli eden orta yaşlı adam ;

" Ilgar Doruk, en kısa zamanda velini buraya bekliyorum. Şimdi çıkabilirsin." dedikten sonra nefes alarak konuşmasına devam etti.

"Evet kızım ?" O sırada adının Ilgar olduğunu öğrendiğim çocuk sallanarak dışarı çıktı.

"İzmir'de Deniz Sezgin'le görüşmüştüm.Sınıfımı öğrenmek için geldim." dediğimde ciddileşerek omuzlarını kaldırdı.

"Belin Acar değil mi ?" onaylarcasına başımı salladım.

"11/B 513 " dedikten sonra kafamı sallayarak dışarı çıktım.Koridorlar boşalmış, herkes sınıflarına dağılmıştı.Bir üst kattaki sınıfıma doğru yürümeye başladım.Okuldakilerin çoğu baba parasıyla gelen öğrencilerle doluydu. Üzerinde 11/B yazılı kapıyı gördüğümde yavaşça tıklatarak içeri girdim . Bütün kafaların bana doğru çevrildiğini fark edince yerimde huzursuzca kıpırdandım.Öğretmen başını kaldırarak beni baştan aşağı süzdükten sonra yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Kendimi tanıtıp , arkalarda boş bir sıraya oturdum. Yanımda siyah saçlı, beyaz tenli şirin bir kız oturuyordu. Ders bitine kadar kimse tek kelime etmedi. Teneffüs zili çaldığında kafamı sıradan kaldırdım ve etrafıma bir göz gezdirdim. Cam kenarında oturan kız dikkatlice beni inceliyordu. Yanımdaki ince ses;

"İster misin?" dedi elindeki çikolatayı göstererek.Hayır anlamında kafamı sallayarak gülümsedim.

"Sen bilirsin. " diyerek koca bir ısırık aldıktan sonra konuşmasına devam etti.

"Afra ben  ." dedi. En sıcak gülümsememi yüzüme takınarak ;

"Belin. " dedim. Güldü ve ;

"Evet sınıfa girdiğinde söylemiştin ." dedi. Tekrar zilin sesini duyduğumuzda muhabbetimizi keserek yerimize sindik.

 Son ders zili de çaldığında yerimizden kalkarak Afra'yla çıkışa doğru ilerledik. Ben servise bindiğimde o, onu bekleyen şoförünün yanına gitti. Geldiğimi anladığımda toparlanarak aşağı indim. Yurdun kapanma saatine daha çok olduğu için sahile inmeye karar verdim. Paten süren, bisiklete binen çocukların gülüşme sesleri yükseliyordu.Bir banka oturdum, kulaklığımı takıp Shawn Mendes-Show you dinlemeye başladım.Yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.İnsanları izlemeye devam ettiğimde zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Hava kararmaya başladığında tanıdık bir yüz yanımdaki banka oturdu. Bu o dün ki mavi gözlüydü ya da Ilgar her neyse artık.Tekrar önceki gibi cebindeki sigarayı çıkardı. Dudaklarının arasına yerleştirdiğinde havanın tam kararmamasından dolayı havaya süzülen gri duman belli oluyordu. Gerçekten kimdi bu ? İzmir'de böyle tuhaf bir hayatım yoktu ama burada her şey değişmişti . Benim olmayan bir hayatı yaşıyormuş gibi hissediyordum. Sol  tarafımdaki kulaklığın kulağımdan çıkarıldığını hissettiğimde kafamı çevirerek o yöne doğru baktım. Bu mavi gözlüydü. Ne kadar da rahattı böyle! Hiçbir şey olmamış gibi kulaklığı kulağına takarak yüzünü  denize doğru döndü. O sırada Lana Del Rey - Never let me go çalmaya başladı. Ondan bana bulaşan umursamazlığa bürünerek önüme döndüm. Bitmeyen sigarasını bankın kenarına bastırarak söndürdü.

Elini saçlarının arasından geçirerek kafasını arkaya doğru yatırdı.Dışarıdan ne kadar çekici göründüğünün farkında mıydı acaba ? Serin havada aniden bir titreme geldiğinde kolum koluna değdi. Gözlerimiz birbirini bulunca merak edercesine yüzümü incelediğinde gözlerimi bu sefer ben kaçırdım.Hala bana baktığını hissediyordum . Listedeki şarkılar bittiğinde yüzümü ona çevirdim . Ağzını açtığında bir şeyler söyleyeceğini anladım;

" Bazen ciğerlerine dolan hava bile canını yakar insanın. Dünya bu kadar adaletsizken yaşamak önemini kaybediyor. Düşünmeden edilen laflar belki en çok söylenen keşkeler ... " sustu. Derin bir nefes alarak konuşmasına devam etti.

"Herkes herkesi aynı sevemez. Yaktığın her sigaranın bir sebebi olmalı ki gereksiz yere acı çektirmeyesin kendine. "Bunları neden anlatıyordu şimdi ? Alakaya maydanoz gel bize bazı bazı ...

Ne diyeceğimi bilemedim. "Bunları bana neden anlatıyorsun ? " diye sordum .

Alaycı bir gülümsemeyle "Bilmiyorum sadece hiç tanımadığın birine bunları anlatmak rahatlatıcı gelir diye düşündüm ." dedi.

" Belki de sadece kendini üzüyorsun. Senin yerinde olmak isteyen birçok kişinin olduğuna eminim. Hayat dikkate alınmayacak kadar kısa ve bu kadar felsefi konuşman can sıkıcı. "  dediğimde bana baktı.

"Saçın. " dedi. Elini saçıma götürdü. Yaprağı alıp dizine koydu. Çok tuhaf bir çocuktu . Siyah saçları ve mavi gözleriyle ilgi çekici bir güzelliği vardı. Açıkçası biraz utanmıştım. Yüzüne bakmadan kafamı denize doğru çevirdim. Onun da denize döndüğünü hissedebiliyordum. Telefonumu çıkarıp saate baktım ve ona dönüp;

"Benim artık kalkmam lazım." dedim. Hiçbir şey söylemedi. Toparlanıp ayaklandığımda;

"Adımı biliyorsun." dedi.

"Biliyorum." dedim sadece. Yine onu ilk görüşümdeki sessizliğine büründü. Belki de ondaki ilgi çekici şey yaşıtlarına karşın olan sessizliği ve olgun duruşuydu. Hayattan nasibini almış, ağır abi pozunda gibiydi. Okul çantamı da sırtlandıktan sonra;

"Hoşça kal Ilgar." dedim. Gözlerimin içine bakıp dudaklarına ona çok yakışan yamuk gülümsemesini yerleştirdi. Yüzünde aptal bir ifade vardı. Bu, onun karizmatikliğini eksiltmek yerine artırıyordu.

O halini görünce dayanamadım ve adımı söyleme gereksiniminde bulundum. "Belin ben." . Ayağa kalkıp "Peki Belin. Hoşça kal. Sonra görüşürüz." dedi. Görüşürüz dedi. Görüşürüz.

Arkamı dönüp rotamı yurda çevirdim. Bir süre yürüdükten sonra arkama baktım ve Ilgar'ın orda olmadığını gördüm.

Merhaba arkadaşlar. Hikayemizi beğenip beğenmediğinizi, eksik gördüğünüz yanlarımızı yorumlarsanız daha iyi işler çıkaracağımızı düşünüyoruz :) Teşekkür ederiz :) 

ÖyleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin