-bölüm 13-

1.7K 134 30
                                    

🐰🐥

jungkook ile dans etmesi gereken konuları vardı...

ayağa kalktığı gibi jungkook'un da elinden tutup, onun da kalkmasına yardım etmişti. "hyuung... wildest dreams söylersin di mi? lütfen lüütfen." jimin, dudaklarını büzerek kabul etmesi için uğraşıyordu. jungkook ise gülümseyerek, kafası ile onaylamıştı. ikisinin de sevdiği şarkıyı söylemeyi reddedecek değildi değil mi...

"ben-ben teşekkür ederim çok. o zaman hadi başla sen söylemeye."

minik ellerinden birini omzuna diğerini ise sırtına koymuştu. ama bu ona yetmemişti. daha yakın olmak istiyordu! sırtındaki elini hareket ettirip sıkıca kendine çekti.

sırtındaki yara izlerini bilmeden...

jungkook, o anki mutluluktan acısını bile hissedememişti. çünkü küçük beden onunla yakın olmak istiyordu bunu anlayınca ona itaat etti. bedenindeki her detayı özlemişti. küçük tatlı benlerini bile...

karşısındaki küçük beden ile yıllardır bu kadar yakın temasta değildi. uzun yıllar geçse de, yine aynı hissi hissettirmesi hoşuna gitmişti. sıcak nefesinin yüzüne vurması... evet, fazlaca hoşuna gidiyordu!

ve jimin o anki havayı bozan cümleyi kurmuştu.

"sen-sen neden bu kadar uzunsun ki? baksana ayaklarım ağrıdı sana yetişmek içi- gül-gülmesene sana diyorum komik değil." jimin, huysuzca söylendi ondan çokça uzun olan jungkook'a. jungkook ise ona tavşan dişlerini sunarak gülüyordu sadece. onu sinirlendirmeyi seviyordu...

"böyle yaparsan küseriz. sonra-sonra bir daha hiç hiç konuşmayız ona göre." jimin tekrardan huysuzca söylenip, yatağın üzerinde olan yastıkları almıştı ayağının altına koymak için. küçük ve büyük olan yastıkları alt alta koyup üstüne çıkmıştı.
işte şimdi uzundu! artık ona gülemezdi.

jungkook onu sessizce izliyor, dinliyordu. bebekçe tavırlarını özleyeli çok olmuştu. o yüzden gülerek seyrediyordu sadece. bir başkası olsa yastıklarını yere koydu diye kızabilirdi ama karşısındaki jimindi...

bu odaya kimseyi almazdı. bir keresinde hasta olduğu için yoongi gelmek zorunda kalmıştı. meraktan eşyalara bakmak istese de, jungkook'un sert tavırlarıyla vaz geçmişti çünkü biliyordu oradan ayrılana kadar laf işiteceğini. nefret ediyordu jimin'i ve onun eşyalarını insanlarla paylaşmaktan.

"ama hyung hadi hadi hadi söyle. yoksa... yoksa kızdın mı bana?" jimin korkulu gözlerle jungkook'a bakarak bekliyordu onu. jungkook anlamayan gözlerle 'ne' dercesine yüzüne bakıyordu. "y-yani yastıklarını koydum ya hani ondan. ama-ama tamam bir daha söz koymam tamam mı? hem... hem uzunsun sen ama ne yapsaydım ki? küsmedin di mi... çünkü ben küsmedim sana. sadece... sadece küçücük şakaydı o."son cümleyi söylerken işaret ve baş parmağını birleştirerek kendisini ifade etmeye çalışıyordu. onu anlaması için hiç duraklamadan konuşmak istemişti çünkü ona kızabilirdi ya da eskisi gibi soğuk davranabilirdi...

jungkook, kocaman olan gözleriyle karşısındaki minik bedeni dinliyordu şaşkınca. sanki karşısında misafirlikte yaramazlık yapıp, annesine açıklama yapan küçük çocuk gibi görünüyordu gözünde. ayrıca böyle saçma şeyi sorması çok saçmaydı. burada odayı yerle bir etse de sesini çıkarmazdı ki zaten. bu düşünceleri silip, minik bedene odaklanmıştı. daha fazla yanlış anlamaması için ağzını açmıştı.

"buna neden kızayım ki? sadece aklıma bir şey gelmişti onu düşünüyordum. şimdi başlayabiliriz." jimin bu sözlerle rahatlamışken uysalca başını sallamakla yetinmişti. keyifle gülümseyen jungkook, şarkıyı söylemeye başlamıştı.

don't ignore me・jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin