Jeongguk okuldan ayrıldıktan sonra doğruca evine gitmiş, son anda yönünü değiştirip yakınlardaki sahile inmişti. Burası hep sakindi, kendi başınıza düşünmek ya da sevdiğiniz kişiyle ravdevuya çıkabilmek için güzel bir yerdi. Jeongguk bu yaşına kadar sadece düşünebilmek için gelmişti, bu bile durumunu açıklıyordu aslında. Olmuyordu bir türlü, yapamıyordu işte. Şu ilişki denen şey her ne ise beceremiyordu onu. Büyük bir sorun değildi elbet ama Jeongguk o anlık şımarık olmayı seçti, yoldan geçen pamuk şekerciden birkaç tane pamuk şeker aldı ve ağlaya ağlaya yedi hepsini.
Anlamıyordu, henüz 17 yaşındaydı. İnsanların bazen doğru düzgün bir ilişkisinin olması yıllarını alıyordu, şu an burada düşünmesi gereken en son konuydu bu.
Düşünmesi gereken konuyu iyi biliyordu o, arkadaşının ondan hoşlandığını ciddi ciddi düşünüyordu artık. Minsung sırasına geldiğinde Taehyung'un tepkisini hatırlıyordu hatta, o gün de anlam verememişti bir anda değişmesine. O gün mü olmuştu her şey? Hyunjin'le kendisini gördüğünde gözlerinin neredeyse kırmızı olduğuna emindi Jeongguk, öyle ki omegası her şeyi bırakıp kaçması gerektiğini söylemişti.
O gün, hasta olduğu gün de istemsiz feromonlarını salmıştı. Taehyung uyarılmıştı bu yüzden ve Yoongi Jeongguk'un ateşini ölçmeye kalktığında Taehyung hırlamıştı ona. Bunun nedenini yeni anladığı için geri zekalı hissediyordu, acaba Jimin ve Yoongi anlamış mıydı?
İçindeki berbat hisle kusmak istedi, öyle de yaptı. Neredeyse yediği her şeyi çıkarırken içindeki kötü hissin de gitmesini istedi, sadece yanılıyor olmayı diledi. Çünkü Taehyung ve Jeongguk arkadaştı, ondan ötesi de olmazdı.
Bir yandan Taehyung'un başka bir nedenden ötürü böyle davrandığını düşündü belki özel bir sebebi vardır bize söyleyemediği, kendi kendini kandırdı. Taehyung'la konuşmalıyım diye düşündü, hemen şimdi. Bana neler olduğunu hiçbir şeyi saklamadan söylemeli. Bu yüzden telefonunu çıkardı ve tereddütte kalarak Taehyung'u aradı. Telefon ikinci çalışta açılmıştı ve karşıdakinin sesi saklayamadığı bir heyecanla doluydu, belli ki tam bir şeylerden vazgeçmişken aramıştı Jeongguk.
"Efendim Jeongguk?"
Jeongguk ne diyeceğini bilemedi, kelimelerini toparlamayı denedi ama yapamayınca sadece "yanıma gel," dedi. "konuşmalıyız." Taehyung hemen kafasını salladı ama göremeyeceğini bildiği için "tamam, neredesin?" dedi. Jeongguk bulunduğu yeri tarif ettikten sonra Taehyung'un "görüşürüz" deyişine karşılık vermedi ve telefonu kapattı. Midesinin tekrar bulanmaması için yakınlardaki marketten naneli şeker ve su aldı, tekrar kayalıklardan birine oturdu ve birazdan konuşacaklarını düşünmeye başladı. Buradan ya beraber sorunları çözmüş bir şekilde ya da ikisi de dağılmış ayrılacaklardı, ikinci seçenek Jeongguk'un karın ağrısını arttırmıştı.
Yanına oturan bedene baktı ve iç çekti. "Çabuk geldin." Taehyung gülümseyerek gözlerine baktı küçüğünün. "Zaten evinin önündeydim, burayı tarif edince hemen gelebildim." Bakışlarının yoğunluğunda kayboldu Jeongguk, boğulur gibi oldu. Bu yüzden gözlerini denize çevirdi ve söyleyeceklerini düşünmeye başladı.
"Taehyung, neden yaptın?" dedi düz bir şekilde. Süslü cümlelere gerek yoktu, konuya dalmıştı belki ama umrunda değildi. Taehyung sanki daha fazla içinde tutamıyormuş gibi iç çekti. Kendisine bakmayacağını bile bile saçlarına baktı yanındakinin, gözlerine, yumuşak ve tatlı yanaklarına, aşağılara indi sonra. Şekilli ve kiraz rengi dudaklarına, boynuna ve ah, oradaki benine baktı. Sadece bakabilirdi işte, o kadardı. Yanındaki çocuk daha fazlasına izin vermezdi çünkü biliyordu, Jeongguk'un şu anki sinirli tavrı da şahidiydi buna.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chaude pluie, taekook omegaverse
FanficTaehyung'un alfası, 4 yıldır arkadaşı olan Jeongguk'un omegasını sahiplenmeye başlar ve arkadaşlıkları bozulur. Taehyung, Jeongguk'un arkadaşlığını tekrar kazanmaya çalışır fakat Jeongguk artık Taehyung'a arkadaş gözüyle bakamıyordur.