Bugün 14 yaşındayım. Doğum günüm bugün. Güzel şeyler oluyor. Belki de bunun üzerinden seneler geçtiğinde aklımda kalan en mutlu anım olarak kalacak bugün.
Sağımda ve solumda 8 senedir birlikte okuduğum dostlarım var, hemen önümde ise benim pastam.
Onlarla birlikte huzurlu ve mutlu geçirebileceğim son gün bugün.
O kadar güzel gülüyor ki hepsi...
Sanki hiç kırmayacak, kırılmayacak; üzmeyecek, üzülmeyecek ve en önemlisi hep bir arada olacakmışız gibi.
Mira; benim en yakın arkadaşım. Sadık dostum. En başta ısınamamıştık birbirimize ama şimdi canciğer gibiyiz.
Adaletsizliğe haksızlığa gelemez, her şeyi dobra dobra söyler, sinirlendiğinde hiçbir şeyi gözü görmez.Esmer tenli; çenesine kadar uzanan düz ve simsiyah saçları, zeytin gibi bakan gözleri ve kocaman sevgi dolu bir yüreği var.
Boyu benden kısa olduğu için hep dalga geçerim onunla. Hatta bazen fazla kızdırıyorum galiba ama onun o ponçik kalbi bana kıyamıyor tabii ki.Gözlerinin içi gülüyor yine ve gülerken oluşan o çukura düşüyorum. Gamzenden öperim seni ya.
Gaye; Bir yıl oldu okulumuza geleli. Her şeyi hakkında bilgim var ama yeni yeni tanıyorum gerçek yüzünü.
Mira'yla ona ilk geldiğine neler neler yapmıştık. Şimdi ise üç kişilik bir grubuz.
Ama onun derdi dostluk değil. Onun derdi benim olan her şeyi elimden almak.
Bana yakın davranıyor, hemde haddinden fazla. Arkadaşlarımdan soyutlamaya çalışıyor beni sadece onunla olayım istiyor.
Bu hareketiyle de beni en çok da Mira' dan uzaklaştırıyor.
Kumral kıvırcık ve uzun saçlarını savurarak yine keskin gözlerle etrafına sahte gülücükler saçıyor.
13 kişiyiz sınıfta. Bana sürpriz yapmışlar bugün için. Sınıftan içeri girdiğimde çok mutlu olmuştum.
Beni düşünen güzel yürekli insanlar var ve ben onları çok seviyorum.
Mumlarımı üflemede sıra. Dilek tutmalıyım ama burada asıl olması gereken kişi yok. O olmadan dilek dileyemem ki.
Kapı aralandı. Ve beklenen kişi geldi.
Bir çift mavi göz beni izliyordu. Dalgalı dudaklarını saran o masum tebessüme bakıyordum.
Alnına düşen dalgalı sarı saçlarını geriye doğru ellerinin arasına aldı ve bana doğru yürümeye başladı.
Deniz mavisi gözlerine odaklanmıştım. Çok güzellerdi.
O mavi gözlere derin derin bakan biri daha vardı; Gaye.
- Sevgilim.
- Meleğim. Yine çok güzel görünüyorsun. Bir kanatların bi de tacın eksik.
- Hadi ama Semih abartma. Üzerimde her gün giydiğim okul formam var neresi çok güzel. Hadi gel üfleyelim mumları seninle.
Semih, elini belime sardı ve önce uzun ve kıvırcık saçlarımın kokusunu içine çekti. Sonra burnuma minik bi öpücük kondurdu. Bizimkiler coşturdu ortalığı.
- İyi ki doğdun Sinem. İyi ki doğdun Sinem. İyi ki doğdun, iyi ki doğdun, mutlu yıllar sana.
Semih onlara eşlik etmek yerine gözlerini gözlerime kenetlemişti. Beraber eğildik ve mumları üfledik.
- Sen şimdi bana ne dilediğini de söylemezsin.
- Söylersem eğer gerçekleşmez ki.
- Senin tek gerçeğin benim zaten başka bir gerçeğe gerek var mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALIN HÂL
ChickLitbirçok ruha ev sahipliği yapmıştı bedeni fakat şimdi en güzel halindeydi kendiyleydi yalın hâl deydi uzun hikaye ama sonuna kadar gülümsemeyi unutma :)