Sonunda eve gelmiştim.
Ne kadar çok uzağa gitmişim. Fakat bu siteyi dolaşsam iyi olacak. Daha kim bilir kimlerle karşılaşacağım. Hatta daha Talia'nın yanına uğrayacağım. E tabi onu da buraya getireceğim.
Saatlerdir koşup yorgun düştükten sonra bir de tıka basa yemek yemiştim. Sanırım biraz tavanla bakışsam iyi olacak.
Yatağımda her zaman huzur dolu hissediyorum. Yumuşacık yastığıma sarılıyorum ve her şey geçiyor. Evet bu da geçecekti.
Zil çalıyor. Sanırım annem geldi. Ama daha erkendi. O zaman öğrenelim bakalım kimmiş.
Bir demet mavi gül mü?
***Ben bu hayatta en çok seninle yürümeyi seviyordum. Çünkü gözlerine hapsolmadan yanında olabiliyordum. Denizinde boğulmuyordum. Seyredebiliyordum seni. Kafanı önüne eğişini ve saçlarının alnına düşüşünü... Seni seviyordum.
— Aaa güle bak!
— Sana mı?
Tamam sensin Semih, sensiinnn!
— Yaa şapşal! Şurdaki güle diyorum.
— Bakayım.
— Gözlerin gibi...
— Mavi.
— Çok güzeller.
— Gözlerim mi?
— Hayır yani evet ama güller güzeller...
— Benim gözlerim mi yoksa güller mi daha güzel?
— Yani illa zorlayacaksın. Ben daha güzelim bi kere.
— O zaman ikimizi de ezdin geçtin prenses.
— Ama benim gözlerim renkli değil ki. Kahverengi sadece. Dümdüz bir kahverengi.
— Değil prenses, değil. Dümdüz bi kahverengiyse de eğer ben baktıkça rengarenk oluyor o gözler.
— Meselaa bak bakalım hangi renk oluyormuş gözlerim.
— Şu an sadece mavi görüyorum. Fena hâlde takmış durumdasın o güle.
— Hahahaha! Evet! Yaa ama gerçekten çok güzel değiller mi?
— Fatma Teyze'nin evi değil mi burası? O görmeden alayım şurdan senin için bekle.
— Hayır hayır sakın. Neden dalından koparıyorsun. O zaman solar o güller.
— E napıcaz ya o zaman. Sana bir gül bahçesi mi ekelim prenses.
— Daha güzel fikir sunuyorum o zaman hazır mısın? Bahçemiz yapalım onu. Sadece ikimizin olsun. Ve bir sürü mavi güllerimiz olsun. Olur mu?
— Olmaz olur mu prenses? Sen istersin de ben sana yapmaz mıyım o bahçeyi? Yaparım yani yaparız. Beraber.
— O zaman hadi nasıl yetiştirilmiş öğrenelim hemen!
Çok heyecanlıydım. O mavi güllerin yeri bende apayrı. Çünkü çocukluğumun tek renkli kalan yanıydı o güller. Ve Semih in bendeki en güzel anısıydı o bahçe. Sahi hâlâ yerinde mi ki? Yoksa basit bir çiçekçiden mi göndermişti o gülleri?
***
Gülleri yüzünün hizasından indirdi ve kendini gösterdi.
— Sinem, lütfen konuşabilir miyiz?
Öylece bakıyordum. Beraber yetiştirdiğimiz mavi gülleri koparıp özür dilemeye mi gelmişti? Buna nasıl bir tepki bekliyordu ki ?
— Konuşulacak bir şey yok. Ayrıca güllere yazık etmişsin. Dalında güzeldi. Koparıp ziyan etmişsin onları.
— Bana da yazık değil mi ? İkinizin arasında kaldım. O sadece ...
— Tek kelime etme. Her ne olduysa oldu. O kız seni öptü mü, öptü.
— Sadece teşekkür için yanağıma ufak bi buse kondurdu o kadar. Neden bu kadar kafana takıyorsun bitanem?
Gülleri bir eline aldı. Diğer elini yanağıma koydu. Uzunca baktı bana.
— Ben sadece sana aşığım bilmiyor musun? Sensiz nasıl nefes alırım ben? Ben sensizliği bilmiyorum ki! Öğretme de lütfen... Affet beni. Eğer konuşmamı istemiyorsan da konuşmam. Söz.
Sabaha kadar ona dair ne varsa yakıp yıktığımı ona nasıl açıklayacaktım acaba?
— İyi de ben her şeyi yaktım dün. Çok sinirliydim sana.
Elini alnına vurdu. Bekliyormuş gibiydi bunu. Önce ufak bir gülümseme, sonra da kocaman bir kahkaha.
— Dert değil güzelim. Sen ol benim yanımda. Yeniden biriktiririz anıları, fotoğrafları. Yeniden başlarız. Olmaz mı?
Bir demet mavi gül değildi beni yumuşatan. İki çift mavi gözdü. Sen bana öyle bakarsan hatta öyle gülersen nasıl öfkeli kalacaktım ki ben sana?
—Buna da peki. Ama bir daha selamını almak bile yok o kızın. Tamam mı?
— Emredersiniz komutanım başüstüne.
— Ya dalga geçme.
Astım suratımı. Biraz da mızmızlanayım ne olacak.
— Ve bir sorun daha var tabi. O güllerin hepsini koparmadın inşallah?
— Şey... Yani... Yarısı gitmiş olabilir.
— Aferin sana. Bir daha dikmem senle gül falan. Hep koparmışsın işte. Ver şunları vazoya koyayım.
— Senin için feda olsun tüm güller aşkım benim.
— Gülleri kopardığın gibi beni de feda etme de sonra...
— Aşk olsun sen benim en kıymetlimsin. Sana kıyar mıyım ben hiç?
— Ya kıyarsan o zaman sorarım sana hesabını.
Durup durup bakma be öyle zalim. İçim gidiyor görmüyorsun.
— Kıymam. Kıyamam. Kıyarsam da kendime de kıyarım. Yeter ki sen mutlu ol. Ben mutsuz olsam da olur.
Hani bitmişti her şey, hani silmiştin, yakmıştın, yıkmıştın her şeyi ? Bitmezmiş demek ki. Çocuk kalbim benim. Saman alevi gibisin. Öfken de sevgin de bir. Farklıydı bu mevzu tabi. Konu sensen ve bensem bitmezmiş bu aramızdaki. Hem, aşk bu biter mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALIN HÂL
ChickLitbirçok ruha ev sahipliği yapmıştı bedeni fakat şimdi en güzel halindeydi kendiyleydi yalın hâl deydi uzun hikaye ama sonuna kadar gülümsemeyi unutma :)