Son kez evde bir hareketlilik olmadığını kontrol ettiğimde daha fazla zaman kaybetmemek için koşmaya başladım.
Evet, gitmek istemiyordum ama evde kalıp düşünmekten kafayı yiyecektim yoksa. İç sesim susmuyor ve canım çok yanıyordu. Uyku beni çoktan terk ettiği için daha fazla yalnız kalamayacaktım. Bu yüzden hazırlanmış ve yola koyulmuştum.
Emir beni birkaç defa aramıştı. Son defa çaldırdığında dayanamayıp açmıştım ama çoktan pişman olmuştum bile.
Sarhoştu ve ne dediğini bilmiyordu bile. Ya da ben kabullenmek istemedim.
"Artık vakti geldi." demişti ve sarhoş halinden iğrendiğim için telefonu suratına kapatıp daha fazla dinleyememiştim.
Uzun saçlarımı yolda topuz yaparken sonunda mekana adımladım.
Kapıda Angut vardı ve sessizce kapıyı açıp geçmemi bekledi.
Ah Cengiz abi... Sen yokken çok sessiz buralar.
Bomboş mekanda bir tek Utku vardı ve oturmuş birşeyler içiyordu.
"İyi misin?" diye sordum maskemi düzeltirken.
Gözlerinin etrafındaki morlukları gördüğümde elimi dudaklarıma kapattım. Beni gördüğünde şaşırmış, eli ayağı birbirine dolanmıştı.
"Ne oldu sana?!"
"Asıl sen söyle Lena! Nereye kayboldun sen? Birşey geldi diye başına çok korktum! Aklını mı kaçırdın?"
Hatamın farkındaydım. Bu yüzden başımı öne eğip bekledim.
"Özür dilerim. Sonra anlatırım da... Boşver sene sen beni! Kim yaptı bunu?" diyerek elimle yüzündeki morluğu gösterdim.
"Seninki de pek masum sayılmaz." diyerek elini alnıma işaret etti. Maskemden gözüken yarabandına dokundum.
"Kapıya çarptım ya. Sana kim yaptı diyorum söylesene mal!"
Önündeki bardaktan koca bir yudum alıp masaya sertçe bıraktı.
"Fırat Doğan."
İçimi tarifsiz bir sinir doldurdu. Nasıl böyle bir şeye cesaret ederdi?! Bu kendini ne sanıyordu ya?!
Hiçbirşey demeden hızla arkamı dönüp merdivenleri çıktım.
"Lena!"
Şerefsiz! Hangi hakla bir çalışana böyle davranırdı?! Muhtemelen adamlarına dövdürmüştür! Ah, bir elime geçsin!
"Seni manyak herif!" diye bağırdım kapıyı çarpıp.
Herkes şaşkınca bana dönüp baktığında güvenim tavan yaptı ve masaya doğru sert adımlar attım. Hızımı alamayıp yumruğumu masaya geçirdiğimde kaşlarını çatıp ne oluyoruz der gibi bakıyordu.
"Seni gebertirim lan! Hangi hakla bir çalışanı dövdürtüyorsun?! Kimsin sen ya?!"
Üzerine atılacağım sırada belime sarılan kollarla geriye sendeledim.
"Bırak beni! Bırak da Fırat yumruğumun tadına baksın!"
"Lena! Sakin ol!" diye fısıldadı kulağıma aynı ses. Bugün beni sakinleştiren ses.
"Bırak Doruk! Gelsin bakalım bırak." diye bağırdı.
Sonunda kollarından kurtulduğumda üzerimi silkeleyip masanın önünde durdum.
"Niye Utku'yu dövdürdün?! Söylesene! Bakma bana öyle cevap ver!" pis pis sırıtıyor beni daha da deli ediyordu. Bu adam beni ciddiye almıyordu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEKA (Direniş)
أدب المراهقينSert bir kayaya çarptım. Gözlerimi, burnumu, dudaklarımı ve bedenemin her yerini... Her yerini kanattı. En çok da kalbimde bıraktığı hasardı beni direnmeye zorlayan. Çünkü ben, direnen kızdım. Direnişten doğan, tüm kırgınlıkları gücümle yok edendim...