GİRİŞ

20 2 0
                                    

Yaşamak ve ölüm kavramını herkese öğretildi peki hakkettikleri gibi yaşatıldı mı insanlara? Ya da ben bu kavramı yaşıyor muyum yoksa her gün ölüyor muyum? Her geçen gün aldığım nefese daha fazla hesap sorar oldum peki buna hakkım var mı? Yaşamaya bile hakkım yokken ölmek için hakkım var mı? Sorularıma karşı sadece alabildiğim aynadaki yansıyan acı gülümsemem. düşünüyorum da ben bu dünyanın neyin parçasıyım ya da parçası mıyım? Sorularımın cevabı bende yokken her gün itinasız bir şekilde kendimle yüzleşiyorum peki neden yaşamayı istemiyorsam ölmüyorum ölmekten korkuyorsam neden yaşamayı beceremiyorum bedenim zeminin soğukluğunu unutup sorularımın keskinliğiyle birleşti.

Her zamanki günlerden biriydi tek farkı diğer günlerden daha kötü durumda olmamdı ne zamana kadar devam eder bilmiyorum ama son bulması için elimden geleni yapıyor olacağım. yapıyorum da avucumun içindeki yerini belli eden jiletin keskinliğiyle düşüncelerimden bir kez daha ayrıldım bu küçük keskin bıçak mı beni lanetli hayatımdan kurtaracaktı? ama es geçtiğim en önemli nokta şu ki hayatımdaki en büyük lanet kendimdim ve her nefes aldıkça lanetimi daha da güçlendiriyordum kendime olan nefretimden mi yoksa bana bunu yaşatan insanlara olan kinimden mi bilmiyorum ama çoktan jiletin acısını tenimde hissetmeye başlamıştım. durmam gereken yerde vücuduma istila eden acıyı daha fazla hissetmek istedim. belki de içimde kendi kendime verdiğim acıyı bastırmasını istedim nabzımın kulaklarımda attığını hissediyordum lanetli nefesim git gide gücünü yitiriyordu belki de ilk defa istediğim noktaya ulaştım sırtımda hissettiğim zeminin soğukluğu aynadaki zayıf yansıması kadar bedenime ürperti vermedi gözlerim yavaşca kısıldı lanetimden kaçmak için...

Margaret'in sesi kulaklarımı tırmalarken anladım ki yine becerememiştim yine dipsiz kuyunun içinde hapsolmuştum hayatıma inat gözlerimi daha sıkı yumdum açmak yüzleşmek istemedim. biraz olsun kurtuldum bu lanetten yalanına kanmak istedim yaşamama izin vermedikleri gibi bunada izin vermediler. Vücudumun sarsılmasıyla pes edip gözlerimi yavaşça açtım işte yine aynı gözler yine aynı yüz çizgileri ezberlediğim hayat çizgileri hayatımda olan tek kişi bakıcım hizmetçim sağım , solum , kolum benliğimden daha çok ben Margaret. Hala intihar girişimlerime alışamamış yüzündeki korku vücudundaki soğukluk ilk günkü gibi annem babam alışmışken kanım olmayan birinin benim için böyle korkması hoşuma gidiyor bir nebze olsun varlığımın değerini hissediyorum ama sadece bir nebze. " Benim küçük kızım yetmedi mi kendine ettiğin eziyet" yetmedi yetmeyecek diyemedim ne değişecektik hislerimi kelimelere dökünce arkamı dönüp sessizce ağlamaya başladım göz yaşlarım koluma dökülen lav parçası gibi canımı yaktı yanmak kül olmak istiyordum. Kapının kapanma sesi duyunca odada yalnız kaldığımı idrak ettim yavaşça doğruldum puslanmış aynamın karşısına geçip lanetime bir kez daha baktım ben buydum işte bir hata kafamı hafifçe sağa kaldırıp odamın köşesine yerleştirilen kameraya baktım biliyordum ki sevgili anneciğim beni oradan izleyip kahroluyor görüş açımı rahatlatmak için bedenimi tamamen kameraya döndüm ve eserlerini görmeleri için yavaş yavaş soyunup hayatın bana verdiği izleri teker teker göstermek istedim biliyordum ki bana verdikleri acı şu an gördüklerinden daha ağır devam ettim "Lanetinizle gurur duyun sizin eseriniz bu" deyip yalnız kalabildiğim banyomda buldum kendimi hızlıca suyun altına girip suyun soğukluğunu hissetmek istedim.

Suyun altında Ne kadar kaldım bilmiyorum ama dişlerimin birbirine vurmalarından çıkma zamanım geldiğini anladım yavaş yavaş giyinip klasik rutinleri yapıp aşağı indim ev sessiz ve karanlıktı tam istediğim gibi gün ışığı bile bana küstü koridordan ilerleyip mutfağa vardım. Margaret yine döktürmüştü beni fark edince yüzündeki gülümsemesi daha da çoğaldı " vanessa kızım otur sen ben hemen yemeğini koyuyorum" komutlarla çalışan robot misali dediğini yapıp oturdum yemeğim önüme gelince bekletmeden yedim ağzımdaki sıcak sebzeler içimi ısıtan tek şeydi hızlıca yemeğimi bitirip tekrar odana geçtim hayatımdaki gezintim bu kadardı oda ve mutfak nasılda yürümeyi unutmuyorum bilmiyorum aşağıdan sesler çoğalınca dinlemek için kapıya yaklaştım " size kaç kere dedim gözünüz ondan ayrılmayacak diye" tok sesten anlaşılıyor ki bağıran babamdı yoksa sözde babam mı demem lazımdı Margaret'e bağırıyor olmalıydı yüzündeki çaresizliği tahmin edebiliyordum benimle beraber başkalarında yakıyordum göğsümdeki suçluluk duygusu bedenimi hapsetmeden kapıyı açıp dışarıya çıktım tahmin ettiğim gibi Margaret sanki annesinin en sevdiği bibloyu kırmış gibi kafası eğik af diliyordu. Babamın görüş alışına girdiğimde sanki yaratık görmüşler gibi irkildiler benden çekiniyordu Babam belki de lanetimi ona da bulaştıracağım diye korkuyordu ama çok iyi biliyordu ki kendi rahatlığı için lanetini bana enjekte etmişti babama olan kinim gözlerim gözleriyle buluşunca daha da arttı hızlanan kan akışım boynumdaki damarları saklamama engel oldu " asla vazgeçmeyeceksin dimi" dediği cümleye karşılık sadece alaycı gülümsemeyle cevap verme gereği duydum bu bile fazlaydı ona "cevap ver bana" beni böyle korkutabileceğini sanıyordu komik daha da yaklaştım ben yaklaştıkça o geriledi odadaki herkes bir hareketime odaklanıyordu sanki elimi kaldırsam hepsi düşüp bayılacak gibilerdi istediklerini de verdim. " bu gözlere iyi bak bak ki beni hapsettiğin kuyunun karanlığında boğul" bu sözler yeterde artarda yüzündeki mimik değişikliklerini dahi izlemek istemedim odama dönmek için beynime komut verdim " hepsi senin için keyfimden mi seni bu iğrenç hayata sürükledim niye anlamıyorsun?'' sinir benliğimi eline geçirmişti artık " kendini bununla kandırmayı bırak her şey benim için değil her şey o inandığınız boktan tarikatınız için sırf kendinizi güvene almak için beni hapsettiniz ama ne sen ne de o tarikatın unutmasın ki bir gün er ya da geç buradan kurtulacağım ve o zaman sizi kendi ellerimle boğacağım. " Sözlerim ağırlıyla yerin dibine sokmuştum babamı biraz olsun bu his içimi rahatlatmıştı. Diyecek bir şeyi olmadığı için arkasına dönüp gitti onunla beraber köpeği olan adamlarda yine koca kraliyette yalnız kalmıştım yalnız kalmaya mahkum bırakılmıştım. 

ODİN'NİN DÜĞÜMÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin