- PEŞİMDELER -

109 12 3
                                    

" Acele et Kübra, gelmek üzereler, " diyen Nur'a dönüp " Öyleyse yardım et şapşal, " deyip tutması için gelinliğimin kuyruğunu arkaya doğru ittirdim. Nur, gelinliğimin kuyruğunu tutunca henüz birinci katta olan balkonun demir parmaklıklarını zor da olsa atlatmıştım.

Atlatmıştım derken ciddi anlamda atladığımı fark ettiğimde kendimi yerde buldum. Acele ile bu düğünden kaçtığım için her şey birbirine dolanıyordu ve aksilikler beni buluyordu ama pes etmeyecektim. Benim de adım Kübra ise bu düğün olmayacaktı.

Ellerimi birbirine çırpıp tozlardan arındırdıktan sonra ayağa kalkmaya çalışıp hemen ardımdan atlayan Nur'a döndüm. Dolu gözler ile bana bakıyordu. Gözümden bir damla yaş düşünce dayanamayıp o da ağlamaya başladı. Birbirimize sarıldıktan sonra " Kübra, kendine çok dikkat et, olur mu? " derken gözlerindeki yaşları siliyordu bir yandan.

" Edeceğim, söz veriyorum bana bir şey olmayacak. Bir gün geri gelebilirsem seni de yanıma aldıracağım, tamam mı? "

Kafasını olumlu anlamda salladıktan sonra elinde bulunan çantamı bana uzatıp " İçine söylediğin her şeyi koydum, " dedi. Çantamı elinden aldığım sırada bahçenin giriş tarafından bir silah sesi yükselmesi bir oldu.

Silah sesinin geldiği tarafa baktığımda telaşla bana bakan Nur korkudan panikleyerek " Koş ve kurtar kendini Kübra, " dediği sırada kendisi de balkonun girişini tırmanmaya çoktan koyulmuştu. Var gücümle bahçenin giriş tarafının aksine doğru hışımla koşmaya başladım. Ayağımdaki topuklu ayakkabılardan çoktan kurtulmuştum ve peşimden silahla gelen babamın adamları varken şu an ayağıma batan dikenli otlar en son kurtulmam gereken şey olabilirdi.

Daha önce hiç koşmadığım kadar hızlı koşarken bahçenin arka tarafına çoktan varmıştım. Gelinliğimi acele ile toplayıp önümde bulunan minik çitlerden atlamaya koyuldum. Minik ama sivri olan çitler açıkta kalan bacağımı kestiğinde sinirle tısladım. Bir yandan kaçışa devam etmem gerektiğini düşünüp vakit geçmeden devam ettim. Mahalleye çıkan sokağa geldiğimde köşede bulunan bir grup insanı umursamayıp koşmaya devam ettim. Hızlıca köşeyi dönerken karşıdan araba ile gelen babamın adamlarını görünce korkudan ne yapacağımı bilemedim.

Arkaya doğru adımlarken sırtım dar sokaklı mahallenin duvarı ile buluştuğunda bittiğimi anladım. Hemen köşede kalan arabayı fark ettiğimde yanına doğru hızlıca koşarak ilerledim. Babamın adamlarından biri kesinlikle değildi ki zaten simasından buranın yabancısı olduğu çok belliydi. Hızlıca yanına geldiğimde " Lütfen, " deyip soluklandım bir kaç saniye ve ardından devam ettim. " Lütfen bana yardım et, peşimdeler... onlar... peşimde. " Karşımdaki muhtemelen benim yaşlarımda olan genç adam şaşkın bakışları ile bana bakarken diğer yandan konuşmak için ağzını araladı.

" Dur, sakin ol bakalım. Kimler... ne, neden senin peşindeler? "

Zamanımın asla kalmadığını fark ettiğimde eğer sorduğu soruları cevaplamaya kalkarsam muhtemelen bir kaç dakika sonra ikimizi de kurşuna dizdiklerine izin vermiş olacaktım. Bu yüzden cümleleri art arda sıraladım ve başka soru sormaması için içten içe dua etmeye başladım bir yandan ona yalvaran bakışlar atarken.

" Bak, tam arkamızdalar ve ben kurtulmak istiyorum. Zorla evlendiriliyorum anladın mı, lütfen? "

Arabanın geldiği yöne bakan ve adını bile bilmeden şu durumda güvenmek zorunda kaldığım genç adam bir arabaya bir de bana bakınca hiç beklemediğim bir anda " Bin, çabuk, " deyince sevinçten havalara uçtum.

Sevinçten ördek dansı yapacağım sırada peşimde olan babamın adamları aklıma gelince bir solukta arabaya adeta fırlattım kendimi.

Gelinliğimin eteğini hızlıca toplarken genç adam da bindiğim kapıyı kapattıktan sonra sürücü koltuğuna yerleşti. Yanında bulunan genç ve hamile kadın dikkatimi çektiğinde evli olduklarına emin oldum. Kemerimi taktıktan sonra " Lütfen hızlı olalım, çok korkuyorum, " dediğimde " Sakin ol, kurtulacaksın, " dediğinde çok da içim ferahlamamıştı açıkçası yine de.

Kafamı olumlu anlamda sallayıp aynadan bakışları ile beni süzen genç kadına gözüm kaydı. Araba çoktan hareketlenmeye başladığında genç kadın arkasını dönüp yüzünü bana çevirdi. Gerçekten çok güzel bir kadındı. Konuşmak için dudaklarını araladığında onu dinlediğimi belli eden bakışlar attım.

" Tatlım, merhaba. Neler olduğunu bize anlatacak mısın? "

" B-ben ş-şey, " deyip cümleye başlamaya hazırlandığım sırada sürücü koltuğunda oturan genç adam bana doğru elindeki dolu su şişesini uzattı ve ardından " Önce su iç ve biraz sakinleş, " dedi. Suyu elinden alıp teşekkür ettim. Şişenin kapağını açmaya çalıştığım sırada genç kadın genç adama " Erdem, karnım biraz ağrıyor. Arada da tekmeliyor benimki baksana hiç rahat durmuyor. İlk benzinlikte bir mola verelim olur mu? " derken adının Erdem olduğunu öğrendiğim adam da " Tamam, olur abla, " dediği sırada boğazımdan geçen suyu püskürtmemek için zor tuttum kendimi.

Abla mı demişti o yoksa benim bu şahane kulaklarım mı yanlış duyuyordu?

Sudan bir kaç yudum aldıktan sonra konuşmak için hafifçe boğazımı temizledim ve içten içe sorduğum soruyu dışarıya da yönelttim.

" Abla mı? Kardeş misiniz? "

Erdem aynadan gözlerime bakıp " Maalesef evet, " cevabını verince gülmemek ve gülmekten patlamamak için kendimi zor tuttum. Yanındaki ablası olduğunu öğrendiğim genç kadın somurtup cevabını yapıştırınca bu sefer Erdem somurtup söylenmeye başlamıştı.

" Hiç olmazsa senin gibi evde kalmadım Erdem bey. "

" Ben biraz geç büyüdüm o kadar abla, abartma istersen."

Bir kaç cümle ile daha karşılıklı atışmalarının devamını getirirlerken onların bu atışmalarını kulak ardı edip camdan gökyüzünün güzelliğini incelemeye başladım. Bu sırada elbette derin düşüncelere de dalmıştım.

Kimsem yoktu artık.

Sahi, gerçekten kimsem yoktu.

Kafamı cama yaslayıp gözlerimi kapattım akan göz yaşım ile beraber ve kendimi yorgunluğumu atmak üzere uykuya teslim ettim.

Vote vermeyi unutmazsanız ve bol bol yorum yaparsanız çok sevinirim, umarım kurguyu beğenirsiniz.
instagram ve tiktok hesaplarım: rabiadursun98



KAÇAK GELİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin