6

78 9 4
                                    

hoş geldiniz yepyeni bir bölüme heheh bu bölüm aşırı tatlı olacak bence 🥺 heyecawn neyse boş yapmayayım ben İYİ OKUMALARRR <3

Evden çıkarken heyecanlıydım. Limana geldiğimde daha da heyecanlandım. Gemilerin isimlerini ağzımda geveleyerek okumaya başladım ve mektupta yazan gemiyi gördüm. "Heh. Buldum seni pikachu." dedim ve ağır ağır gemiye yürüdüm. Gemiye ilerlediğimde duyulan tek ses ayakkabılarımın sesiydi. Gemiye binince de bir şey değişmedi, hala çıt yoktu. "Merhaba ? Kimse yok mu ?" tarzı şeyler söylemeye başladım. Ben bunları söylerken gemi hareket etti. "Has siktir ! Noluyor be ?! Durdursanıza şunu ! Yanlış gemiye mi bindim lan ben !" diye kendime söverken bütün bedenimi başka bir beden kapladı. Hızla arkamı döndüm. "Ced ! Ödümü koparttın." "Hoş geldin güzellik." dedi gayet sakinlikle. Gülümsedim "Hoş bulduk." Beni süzmeye başladı. "Hey, neden öyle bakıyorsun bana ?" Pişkin pişkin sırıttı. "Tahmin ettiğimden daha da yakışmış." Açıkçası utanmıştım ama gururum okşanmıştı bir yandan. "Bana diyene bak. Aynaya baktın mı sen hiç ne kadar yakışıklı olduğunun farkında mısın ?" dedim ve güldüm. "Şu an üzerine atlasam kim ne yapabilir ?" dedi. "Hop hop aslanım ağır ol. Üstüme atlayacakmış tövbe tövbe. Saatlerdir işkence çektiriyorlar bana hemen üzerime atlayacakmış." İşaret parmağımı gözümün altına koyup derimi çektim. Benim konuştuğum süre boyunca sırıtıyordu. "Pışııık yağlı kaşık üstüme atlarsın vallahi saatlerdir yüzümü Pansy, Ginny, Hermione denen üçlüye zımparalatıyorum. Ayrıca Pansy öğrenirse bu makyajın bir dakikada boşa gittiğini ikimizin de çekeceği var-" Lafımı yarıda kesip beni öptü. Alnını alnıma dayadı. "Biraz daha konuşacak mısın yoksa gerçekten üstüne mi atlayayım ?" Nutkum tutulmuştu. Sanki küçük dilimi yutmuştum. Alnını alnımdan çekti ve elini uzattı. "Hadi gel. Üst kata çıkalım." Uzattığı eli tuttum ve beni merdivenlere yöneltti. Önce ben çıktım hemen ardımdan da o çıktı. Koltuğa oturduk. Gemi ağır ağır ilerliyordu. Bizim yaptığımız tek şey ise denizi izlemekti. En azından benim yaptığım şey denizi izlemekti. "Ne bakıyorsun öyle ?" dedim uzun süredir bana bakan Cedric'e. Önüme gelmiş olan saçı kulağımın arkasına atarken konuştu. "Yüzünü izlemek hoşuma gidiyor." dedi ve gülümsedi. Ben de gülümsedim ve yanağına bir öpücük kondurdum. "Sen kaç gündür niye yoksun ? Meraktan ölecektim. Benden ayrılacağını düşünmeye başlamıştım !" "Siktir oradan ! O ne demek senden ayrılmak ? Kim aklına sokuyor lan böyle şeyleri senin ?!" Cedric çoğunlukla sakindi. Ama ağzına küfür aldığında çok hoşuma gidiyordu. Genelde ciddiyken küfür etmezdi ama çok tatlı ve komik oluyordu. Fantezime sokayım. Gülümseyip elimi Cedric'in yanağına götürüp okşadım. "Kimse sokmuyor beyefendi. Sadece işte her gün konuşuyorduk. Garip geldi benden soğuduğunu düşünmeye başlamıştım ama yok öyle bir şey ağzımı dahi açmam." dedim Cedric'in paşa gönlünü mesut etmek için. Anlaşılan başarılı olmuştum. Bana sarıldı ve boş boş oturmaya devam ettik.

Bir süre sonra "Acıktın mı ?" dedi. "Soru mu bu ?" Kafasını öne eğip güldü. Ah be yapma şunu zalımın oğlu kalp var bende. "Anlaşıldı aç olduğun. Gel o karnını doyuralım." dedi ve elimden tutup beni alt kata çekiştirmeye başladı. Aşağı indiğimizde gördüğüm şey müthişti. Deniz manzarası, çift kişilik bir masa, üzerinde gül yaprakları ve tabii ki bir sürü yemek. Cennete düşmediğime emin miyiz ? Ben genelde odun olsam da, birçok kadın gibi böyle ortamlardan çok hoşlanıyordum. Özellikle sevdiğim insanlaysam. "Vay, vay, vay.." Masaya yaklaştım, elimi masanın etrafında gezdirmeye başladım. O ise kollarını kavuşturmuş beni izliyordu. "Beğendirebildim mi Bayan Black ?" dedi ve sırıttı. Oyun mu istiyorsun ? Hadi oynayalım. "Yaaanii şimdi Bay Diggory... Bilemiyorum manzara daha güzel olabilirdi. Üstelik bu yemekler de hoşuma gitmedi. Şarabı kırmızı seçmişsin, beyazı tercih ederdim ve evet daha sonra..." Cedric'e döndüğümde ağzı beş karış açık bana bakıyordu. Bir kahkaha attım. "Lan şaka yapıyorum gel şuraya müthiş bir yer burası neresini eleştireyim kafayı mı yedin sen." dedim. Suratındaki şaşkın ifade silindi bir anda. Masada karşı karşıya oturduk. Yemek yerken ansızın "Gerçekten beyaz şarap mı tercih edersin ?" diye sordu. Yine güldüm. Ah saf sevgilim... Gerçi o saf değildi, ben çok iyi yalan söylüyordum. "Hayır kırmızıyı severim. Beyaz da fena değil ama kırmızı daha güzel bence." deyip kendimi açıkladım. "Şu yalan mevzusunu konuşmalıyız. Her seferinde kendine inandırmayı başarıyorsun." dedi ve o da güldü. Yemeğimizi yemeye devam ettik. Bitince tekrar yukarıya çıktık. Merlin aşkına burası harika ötesi. Cedric'in omzuna kafamı yasladım. Öyle huzurluydum ki... Yine normal konulardan konuşup gülüşüyorduk. "O gün Ginny hepimizi dövmüştü. Merlin tanıdığım insanların biri bile normal değil." deyip güldüm. Cedric bir an durgunlaştı. "Sence çok güzel olmaz mıydı ?" dedi. Ne dediğini anlamadığımı söyledim. Evet gerçekten anlamamıştım. "Evlilik." dedi. Hipnotize olmuşçasına onu izliyordum. "Yani... Bütün arkadaşlarımız evlendi öyle değil mi ? Hatta biri şimdiden hamile. Çok güzel bir aile olacaklarına eminim." dedi. Sadece kafamı salladım onu onayladığımı belirtmek için. Bu konular hakkında biraz daha konuştu. Gıkımı çıkartmayıp onu dinliyordum. "Yani... demeye çalıştığım şey..." Diz çöktü. Merlin aşkına..! "Demeye çalıştığım şey." Ceketinin cebindeki kırmızı kadife kutuyu çıkarttı. "Benimle evlenir misin ?" dedi. "Cedric... Sence de..." "Çok hızlı değil miyiz biz ? Bu karar uygun mu.. Bilemiyorum ben.." Ayağa kalkıp merdivenlerden inmeye başladım. Cedric sesini dahi çıkarmamıştı. Gülüp tekrar yukarıya, Cedric'in yanına çıktım ve kollarına atladım. "SEN CİDDİ OLAMAZSIN YA AMA DEĞİL Mİ ?" dedim sarılırken. Ne olduğunu anlamamışa benziyordu. Kafamı kaldırıp Cedric'i dudağından öpmeye başladım. Yeterince açıklayıcı bence. Dudağımdan ayrılıp bana baktı. "Şimdi.. Şimdi bu evet mi demek ?" dedi. Merlin aşkına surat ifadesi çok tatlıydı. Kim böyle bakan birini reddedebilir ? Gülüp kafamı salladım. Gözlerim dolmuştu. "O zaman ben şunu usulüne göre yapayım." dedi ve tekrar koltuğa yönlendirdi beni. Koltuğa oturdum ve yine diz çöktü. "Lara Black benimle evlenir misin ?" dedi gülümseyerek. Gözlerimdeki yaşlara engel olamayıp kafamı salladım ve elimi uzatım. Kafamı yukarı kaldırıp bağırdım. "Hangi ele takılıyor ki ben bilmiyorum." dedim bir yandan gülüp bir yandan ağlarken. Cedric'de güldü. Kaşlarını kaldırıp kafasını iki yana salladı. "Açıkçası güzelim ben de bilmiyorum." İkimiz de gülüyorduk ama ben bir yandan ağlıyordum. "Sanırım sağ, evlendikten sonra sol." dedim kafamı Cedric'e çevirip. "Boş ver. Değilse de diğer eline takarsın." deyip gülümsedi ve yüzüğü taktı. Bu yaşadıklarım gerçek değilse beni rüyamdan uyandıranın yedi ceddini sikerim.  Yüzüğüme baktım. Çıldırmamak elde değildi. Cedric'e tekrar sarıldım. Bu sefer sakindim. Yavaşça sarıldım, kokusunu içime çektim. Hayallerim gerçekleşecekti. Sevdiğim adam bana evlenme teklifi etmişti. Bir anda kafamda bir ampül yandı. Sarılmayı bırakıp ellerimi omzundan sarkıttım. "Sen o yüzden mi kaç gündür yoksun ortalarda ?" Başını öne eğip güldü. "Evet o yüzden." dedi. Bir süre birbirimize baktık sadece. "Eve gidelim mi ? Babanlara büyük haberi veririz." dediğinde kendime geldim. Kafamı salladım. "Olur, olur umarım kalp krizi geçirmez." dedim ve güldük.

Sadece BizWhere stories live. Discover now