II: "DELİLİK"

24 1 0
                                    


Kalp atışlarımı dudaklarımda hissettiğim her an içimin sarsıldığını da hissederdim. Kalbim, vücudumda aşağılara inerek mideme yerleştiğinde bulantılarımın çoğalacağını ve bana sıkıntı veren bu hissin dudaklarımı titreteceğini bilirdim. Vücudumun genel tepkileri, hastalığın bana araladığı kapının ardında, tam on bir yaşımda belirmişti. Dış etkenlerle böylesine etkilenen zihnimizin cefasını yine kendimizin çektiği bu dünyada, adaletten bahsedemeyen küçük bir kız çocuğu gibi dudaklarım titriyordu. Bazen mide bulantısından, bazen kalbimin kırıklarından batan parçalar yüzünden kendimi hasta hissediyordum ve bunun bedensel sonuçları oluyordu.

Dizlerimin titremeye başlaması da, bedensel tepkilerimden biriydi. Açıkta kalan bacaklarımdan ne kadarı görünüyordu bilmiyordum ama hissetmek istemediğim herhangi bir şey başıma geldiğinde yaptığım gibi elim istemsizce kısacık saçlarıma gitti. Yumuşak dikenler gibi avuçlarıma hafif bir baskıyla batan saçlarımı sıvazlayıp mide bulantımı bastırmak istercesine baktım oğlanın yüzüne.

Kavramlara anlam yüklemek konusundaki hassasiyetim yüzüne baktıkça eriyip gidiyordu çünkü gerçekten güzeldi. Beni etkileyen bu değildi tahmin edilebileceği gibi. Güzellik, kendi kendini yiyip bitiriyordu, Oscar Wilde böyle demişti. Yine de insan beyni güzelliğin arayıcısıydı. Kimyasal etkenler devreye girdiğinde güzellik karşısında o kadar da hareketsiz kalamıyorduk. Saniye saniye değişen maskelerinden ifadesizliği takındığında omuzlarını silkti. Bu, onun imza hareketi olabilirdi.

"Beni mi takip ediyordun?" Zar zor çıkan sesim, boğazımda titrediği kadar güçsüz değildi. Net bir cümle çıkarmayı başarınca içimde köşeye sinmiş kız çocuğu perdelerin arkasından çıkıp bana daha kararlı şekilde baktı. Ruhumun yırtıkları boydan boyaydı. Tutunduğu yerden sarkan perdeler yırtık pırtık gümüş ipliklerden örülmüş ruhani bir parçalardı.

Gözleri vücudumu arıyordu. Ne zaman biteceğini bilmediğim bir açlık gördüm gözlerinde, ruhumun perdesi aralandı ve bir şey ona doğru çekildi. Nefes almak için dudaklarımı araladığımda ifadeden yoksun yüzü yine istemsizce tuttuğum bileğime kaydı. Anlamını bilmediğim ama merak ettiğim bir şekilde derin bir iç çekip nefesini geri bıraktı. Alkol kokusu, burnuma gelecek kadar yakın duruyordu. Midem tekledi. "Hı hım." Başını sallarken bir adım daha attığında bağırtım boğazıma kadar yükseldi. Midem çığlık atıyordu. Bir adım daha gerileyince bacaklarım çantamı bıraktığım sıraya değdi.

Gülmeye başladı. Gülüyordu, hem de karnını tuta tuta gülüyordu. Sessiz gülüşleri omuzlarını sarsınca kapının kolundaki elini çekip işaret parmağını bana doğrulttu. Artık dudaklarım, şaşkınlığımın izini taşırcasına aralanmıştı. Kaşlarım çatılırken, alkolün etkisiyle zaten kızarmış yanakları daha da kızardı. Aaay, diye iç çektikten ve bana doğrulttuğu parmağıyla gülerken gözünden süzülen birkaç damla yaşı sildikten sonra ciddileşmeye çalışır gibi kaşlarını çattı ama gülüşünün hayaletleri dudaklarındaki askılığa asılmıştı.

"Komik bir kızsın, aptal gibi de durmuyorsun hiç. Saf mısın yoksa?" Ciddi ciddi üzerine basarak sorduğu sorunun ardından kaşlarım, gözlerimi birbirine yapıştırmak ister gibi çatıldı. Gülsem gülerdim ama içimde bir öfke kabarıyordu. Yumruklarımı sıkıp ona doğru bir adım attım. "Safa mı benziyorum, babasının oğlu? Bir daha düşün istersen." Cümlemin, canını sıkacağını biliyordum ama hızla atılıp aramızdaki mesafeyi kapatacağını tahmin edememiştim.

Bana dokunmaması için hızla ellerimi kollarımı çekip eşyaların olduğu sırayı aramıza alınca yüzündeki gülümsemenin ciddi anlamda büyüdüğünü gördüm. Bu neydi böyle? Beni rahatsız etmesi, canımı sıkması için ne gerekiyorsa yapmaya hazır görünüyordu. Kalbim gümbürderken, midem sistem eleştirisinde bulunan pankartlar sallıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 24, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ABİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin