Yorgunum bu aralar. Yorgun ve eksik. O kadar çok bağırmama rağmen kimse duymuyor. Bilmiyor. Herkez sanıyor ki her şey göründüğü gibi. Ama hiçbir şey göründüğü gibi olmuyor.
Kalbime bakıyorum bazen. Olması gerektiği gibi. Atıyor. Ama içini açtığımda kırıklarını görüyorum. O kadar paramparça ki o kırıklarla dokunamıyorum bile. Başka bir yara açılmasın diye sarmıyorum yaralarımı. Cesaretimi kaybediyorum bu yüzden. Kalbimin çaresizliği, çaresiz bırakıyor beni. Güçsüz hissediyorum. O çaresizlik yüzünden savaşamıyorum. Derdimi bilsem de ben bile çare olamıyorum. Bir kapan bu sıkıştığım. İçimde olan. Tıpkı kalbim gibi içimde her şey. Ve ben içimde sıkışıyorum. Oysa özgür olmam gerekiyordu. İçimdeki dünyada da yaşayabilir olmam gerekiyordu. Gözlerimi kapattığımda orada güneş doğmalıydı. Çocuklar olmalıydı yemyeşil bahçelerde oynayan. Cennet demeliydim ben oraya. Gözlerim dolmalıydı içimdeki huzurdan. Ama bir tek cehennem yakışıyor oraya. Ateşler içinde bir çocuk ölüyor. Sesi dâhi çıkmayan.
Bırakıyorum ben. Her şeyi, herkesi. Bırakıyorum ben kendimi içimdeki uçurumdan. Ölümse tek ödül orda.Hayat akıp giderken ellerimden kurtulmayı değil ölmeyi umuyorum.
