Küçük bir sandalyeye bıraktım kendimi. Yine yorgunum. Ne ben taşıyabiliyorum omuzlarımda ki görünmez yükleri ne de bir başkasına yükleyebiliyorum. Şaşırıyorum kendime. Ben beni taşıyamazken oturduğum küçük sandalye ben taşıyabiliyor.
Acıyorum sonra. Bir tahata parçası kadar sağlam olamadığım için. Güçsüzlükle sarılı kalmayı kabul ettiğim için.
Kendime ne desem boş aslında. Ben hiç güçlü olmadım ki. Hep savaştım ama hiç güçlü olmadım.Hani var ya o, düşünce daha güçlü ayağa kalktım, diyenler. Tümüyle bir yalan, inandıkları. Kendilerini kandırarak kalkıyorlar o yerden. Daha doğrusu kalktıklarını sanıyorlar. Kaybediyorlar onlar da benim gibi. Ama tek bir farkla. Onlar kendilerini kandırarak kalktıklarını sanıyorlar, ben de yenildiğimi kabul ederek bir çıkış yolu aramıyorum. Bilmiyorum belki bu da benim kendimi kandırma şeklim. Ama ne yaparsam yapayım, ya da yapmayayım yenildiğimi biliyorum. Ve artık kazanmak için değil hayata kalmak için savaşıyorum.
Yorgunluğum artıyor. Vücudum acıyıyor. Ben daha çok acıyorum kendime. Ve daha fazla yeniliyorum. Kaybediyorum hayatımı. Kaybediyorum.
.
.
.