|6|

932 111 61
                                    

Duyduğu şeyleri daha yedirememişken Chan'ın azarını işitiyordu. Başını geriye atıp ofladı. Gerçekten sinirleniyordu. Onları da anlıyordu. Jisung'u korumak ve onun mutluluğu için uğraşıyorlardı. Her şeyin farkındaydı. Ama bu onu azarlayabileceği anlamına gelmiyordu.

"Ya bak ben seni anlamaya çalışıyorum tamam mı? Jisung onu seviyor diyorum ama seni üzemez. Hiç kimse seni üzemez anladın mı? Ben ve Felix senin tek bir gözyaşının düşmesini istemiyoruz. Tüm gece senin için üzülüyoruz ve senin moralini düzeltmeye çalışıyoruz. Sonra bir bakıyoruz sen gitmiş o şerefsize sarılmışsın. "

"Bak gerçekten aniden oldu anlamıyor musun? Bu kadar kolay affeder miyim ben? Hem ayrıca anlıyorum seni. Beni düşünüyorsun kırılgan olduğumu biliyorsun. Bunun için minnettarım ama lütfen bana zaman ver. Sen nasıl Felix'ten vazgeçemiyorsan bende ondan vazgeçemiyorum. "

Seminer salonun içindeki verdiği nefes  yankılanırken ellerini saçlarına atıp karıştırdı. Jisung gidip sarıldı ona.

"Ben iyiyim. Tamam mı? Hatta o kadar iyiyim ki gidip projemi bitireceğim."

Chan'ın göğsünden kafasını çekip geri geri yürümeye başladı. Bir yandan da el sallıyordu. Chan onu gülümseyerek izlerken aklına gelen şeyle gözlerini kocaman açtı ve ellerini dudaklarının iki yanına koyarak bağırdı.

" Bugün perşembe. Eve erken gelmen gerektiğini biliyorsun."

Jisung hatırladığı şey ile elini yumruk yapıp havaya savurdu. Aile gecesiydi bugün. Ebeveynler- ki bunlar Chan ve Felix oluyordu-ve çocuk gecesiydi. Film izler, pizza yapar ve yemek yerlerdi. En sevdikleri kısımsa mutfak tezgahına oturup Felix'in kurebiye hamurunu kaşıklayarak yemekti. O gün evde herşey biterdi. Dünyadan soyuntlanır ve kendi gezegenlerine girerlerdi. Jisung ise sandalyeler ve koltukların yarımı ile, yorganlarla çadır yapardı. Sırf o çadır için bir sürü büyük yastık ve ışık almıştı.

Elini dudağına koyup Chan'a öpücük attı. Böyle anlaşıyorlardı. Chan onu korumak ister ve ona gelecek olan her zararı engellerdi. Bazen kızardı, bağırır ve sinirini gösterirdi. Sonra ise şirinlik yapar ve neden böyle yaptığını açıklardı. Hepte haklı olurdu.

Flashback

Üçü bir kavga da tanışmıştı. Felix fazlasıyla kırılgan bir çocuktu. Bunu bilen bazı zorbalarda Felix'in eşcinsel olduğunu ortaya atmış kendilerine 'eğlence' olarak adlandırdıkları bir oyun bulmuşlardı. Yine bir gün Felix ile uğraşırken, Jisung olanları görmüş ve çocuklardan birine küfrederek yumruk atmıştı. Sonra ise Jisung'a laf atmıştı. Felix, Jisung'un ne kadar tehlikeli olduğunu burada görmüştü.

Jisung yavaşça çocuğa yaklaşmış çekici bir şekilde ellerini boynuna koymuştu. Felix dehşetle Jisung'a bakmıştı. Küfretmiş ve yumruk atmıştı. Şimdide adamlarla mı flörtleşiyordu? Felix bunları düşünürken Jisung çocuğu boynundan tutmuş ve çocuğun kafasını dizine vurmuştu. Çocuk aldığı darbe ile kanayan  burnunu tutuyor az önce yumruk yediği için kanayan dudağı ile nefret dolu küfürler ediyordu. Felix bu sırada arkadan gelen kişileri fark etmiş ve Jisung'u dürtmüştü. Gördüğü manzara ile küfrederken önlerine gelen kişi ile ikisi de şaşkına baktı. Geniş omuzları, kahverengi ve sol tarafı örülmüş saçları ve çizik kaşı ile bir çocuk önlerinde duruyordu. Gömleğinin kollarını yukarı çekerken konuştu.

"Yardım edinde şunların hetero götlerini sikelim!"

Jisung duyduğu şey ile başını yukarıya çevirip heyecanla bağırdı. Felix ise pantolonu yukarı çekiştirdi. Chan şaşkınlıkla yanındaki sarışın afete baktı. Felix ise karşılık olarak başını 'Ne var?' dercesine salladı.

" Yardım edeceğinden emin misin? Sana birşey olsun istemem."

"Yalnızken o kadar adama birşey yapamazdım. İzin verde hünerlerimi gösteriyim."

Chan ona doğru koşan adama yumruğunu savururken bağırarak onu onayladı.

Jisung ise deli gibi gülüyor ve karşısına gelene vuruyordu. 3 kişiye karşı 5 kişi. 'Onlarla biraz zor olabilir.' diye düşünen Chan, şuan her kavgaya onlarla gitmeyi düşünüyordu. Felix ona yaklaşan adamın bel boşluğa dönerek tekme atmış ve adamı düşürmüştü. Öğrencilerden bazıları öğretmenlerden yardım isterken diğerleri izliyordu. Adamlar pes ederken üçü birbirine baktı. Sessiz ve gergin bir ortamken Jisung yerde karnını tutan çocuğun üstüne tek ayağını koydu, uluyan kurtlar gibi başını kaldırdı ve bağırdı.

"DOUBLE KİLL!"

Flasback End

Sınıfa gidip eşyalarını toplarken telefonuna gelen bildirim ile irkildi. Telefonunu eline alıp bildirime baktığında sırıtarak etrafına baktı. Kapıya baktığında koridorda onu gördü ve gülümsemesi daha da büyüdü.

Lee Know
Nereye gittiğini sorarsam çok mu meraklı olurum?

Bu kadar mutlu bir şekilde gittiğin yeri bilmek istiyorum.

Belki de sana yazmamalı ve seni takip etmeliydim.

O zaman takip et.

Muhteşem bir yere gidiyorum.

Görmen gerek.

Mesajı atıp telefonunu cebine koydu ve toplanmaya başladı. Eşyalarını toplayıp sınıftan çıktığında Minho'yu sırtı ona dönmüş şekilde koridorda dururken gördü. Yavaşça omzuna çarptığında Minho konuştu.

"Beni takip et."

Bunun üzerine Jisung ceketini bilerek yere düşürürken Minho önden yürümeye başladı.

ㅅㅅㅅㅅㅅㅅㅅㅅㅅㅅㅅㅅㅅㅅㅅㅅㅅㅅㅅ

Naber? Nasılsınız? Evet bu bölüm biraz sakin oldu. Ufak tefek işlerim yüzünden bölümü hemen atıyorum. Umarım beğenerek okursunuz. Kingdom için çok heyecanlıyım. Sonuçları görünce neden bu kadar şaşırdılar çok merak ediyorum.

Sizleri seviyorum! Kendinize iyi bakın! 🏳️‍🌈

Finifugal - MİNSUNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin