|7|

827 104 111
                                    

Arabayı uçurumun kenarına çeken Jisung ile Minho etrafına baktı. Bomboş bir alandı. Yoldan uzak sessiz ve rüzgarlı bir yerdi. Minho kendisinden başka kimsenin sürmesine izin vermediği arabasını, Jisung'a vermiş ve buraya gelmişlerdi. Minho kemerini açıp arabadan indi ve uçuruma yaklaştı. Gördüğü manzara onu tatmin etmişti. Tüm şehir ayakları altındaydı. Arkasına dönüp Jisung'a baktığında arabanın kaputunda bacak bacak üstüne atmış, ellerinden destek alarak arkasına yaslanmış onu izlediğini gördü.

"Nasıl? Burayı çok severim."

Minho gözlüğünü düzelterek manzaraya bakarak konuştu.

"Manzarası güzel olan herşeyi izlemeyi severim. "

"Çok seviyorsun değil mi arabanı?"

Ayağa kalkıp Minho'ya yaklaştı. Ellerini ensesine çıkarıp kulağına yaklaştı. Minho ise içten içe eriyordu. İnler gibi konuşması ile bittiğini hissetti.

"Arabayı çok güzel sürüyorsun. Ama ben seni daha güzel sürebilirim."

Bunu söyledikten sonra kulağı ile boynu arasındaki ince deriyi öpüp emmeye başladı. Yavaş yavaş arabaya yürümeye başladılar. Arabaya ulaştıklarında Minho, Jisung'u arabanın ön kısmına yatırıp çekilip ona baktı. Yanakları kızarmış, saçları dağılmış ve derin nefesler alan bir Jisung vardı karşısında.

"Siktir. Şu güzelliğine bir bak."

Jisung kıkırdayarak Minho'nun kolyesini uzandı ve parmağını içine geçirerek kendine çekti. Çenesi hafifçe kaldırıp dudaklarını öpüyordu. Minho'nun elleri ise rahat durmuyor ve Jisung'un her yerine dokunuyordu. Jisung başını geriye atarak inledi. Minho'nun o an aklından böyle bir güzelliği her zaman yanında istediği geçiyordu. Flörtü, sevgilisi... ve belki daha ileri kim bilir? Ama yanında istiyordu. Herkese ona sahip olduğunu göstermek istiyordu. Tüm varlığının tek bir kişiye ait olduğunu herkese duyurmak istiyordu. Aynı şekilde kendisi de onun olmak istiyordu. Jisung'un koluna girmek ve bu gereksiz şatafatlı, saçma Dünya'nın içinde ışık saçmasını istiyordu. Onun sevgisine karşılık vermeliydi. Görüştüğü herkesten daha özeldi. Onunda aynı şeyi düşündüğü belliydi. O Han'ın Minho'suydu.

"Lee Minho'nun Han Jisung'u..."

Söylediği şey ile Jisung derince inledi. Böyle düşünmesini sevmişti. Aklında yer edinmeyi sevmişti. Jisung'un kafasının içi Minho ile doluyken, karşısındaki kişinin de onu düşünmesi güzel olurdu. Aklına ve yatağına girmişti. Şimdi ise kalbi ve hayatının geri kalanı kalmıştı. Onu elde etmek zordu ama Jisung bunu yapabilecek kadar zeki ve inatçıydı.

"Burada mı yapacağız?"

Minho hafifçe kıkırdadı ve çekilip Jisung'a baktı. Minho'ya göre bence de yapmalıydılar ama şöyle bir şey vardı ki, kim aç ve şevhetli bir bebekle uğraşmak istemezdi.

"Yapmak mı istiyordun?"

Jisung şaşkınlıkla ona baktı. Ciddi miydi o? Onu bu şekilde mi bırakacaktı. Tabi ki de onunla oynadığını anlamıştı. Onun aklını her zerresine kadar çözmüştü. Eğer o oynuyorsa, Jisung'ta oynayacaktı. Üzerindeki sweati düzeltip yavaşça Minho'yu kendinden itti.

"Saçmalama her öpüştüğüm adamla yatacak olsaydım yürüyemezdim."

Kıvırtarak arabanın kapısına gitti ve açıp eşyalarını aldı. Proje için göze güzel gözüken ve yüksek güvenlikli sütunlar tasarlamalıydı. Minho ise ona bakıyordu. Fazla cesurdu. 'Beni bile dize getirebilir." dedi içinden Minho.

Finifugal - MİNSUNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin