Merhabalar, ilk hikayeme hepiniz hoşgeldiniz. Hem bu bölümü hem de hikayeyi beğenirsiniz umarım. Genel bir giriş ve tanıtım diyebiliriz bu bölüme. Jhope fici olmasına rağmen bolca Yun(ana karakterimiz olur kendisi)'un arkadaşlık ilişkilerini ve Yoonmin de göreceğiz. İyi okumalaar <3
Hoparlörümden yükselen Jason Mraz'den Butterfly şarkısı eşliğinde önümdeki biberleri doğruyordum, yine bir kahvaltı hazırlama seansındaydım. Günün, belki de beni en çok rahatlatan ve kafamı dağıtmamı sağlayan kısmıydı, bu yüzden ev arkadaşıma erken uyanamadığı ve her gün kahvaltı hazırlama işini bana bıraktığı için kızamıyordum. Biberleri pişmesi için zeytinyağına attığım sırada bugünkü derslerimi ve yapmam gereken işleri düşünüyordum ki belimde bir çift el hissetmemle yerimde sıçrayıp elimdeki tahta kaşığı yere düşürmüştüm.
"Özür dilerim, korkuttum mu?" ensesini kaşıyarak masum bir tonla konuştuğunda elimi önemli değil anlamında salladım.
Yerdeki kaşığı aldıktan sonra genişçe gülümsemiş, "Sorun değil Minnie, duymadım geldiğini." demiştim. Dolgun dudaklarından bir kıkırtı kaçmış ve sofraya oturup kahvesini yudumlamaya başlamıştı.
"Ne düşünüyordun, aşık mısın yoksa?" dediğinde gözlerimi devirdim.
"Ah, evet. Tarihe aşığım." dediğimde abartılı bir şekilde nefesini verip, "Bölümünle aşk yaşadığını bilmeyen kalmadı zaten, bir erkeği kastetmiştim Yun." demişti.
Biberli omletlerimizi servis edip karşısına oturdum, cevapsız bırakmış olmama pek şaşırmamış ve yemeğine başlamıştı. Çocukluk arkadaşıma, görmeyeceğini bilerek, küçük bir gülümseme bahşedip yemeğimi yemeye başladım.
"Efendim, Jimin?", yaklaşık iki dakikadır beni izlemesi üzerine yumuşak bir tonla sormuştum. Söyleyeceği bir şey olduğunu ve söylemeye çekindiğini anlayacak kadar tanıyordum onu.
Gözlerini boş tabağına düşürüp yutkundu, "Senden bir şey isteyeceğim,". Kaşlarımı kaldırarak gözlerimi yüzüne sabitledim. "Yoongi beni performans sergiledikleri bara davet etti, onun arkadaşları da orada olacak ve," durakladı ve dudağını büzerek küçük bir çocuk gibi konuşmaya devam etti "ve ben yalnız kalmak istemiyorum. Benimle gelir misin?" kafasını kaldırıp göz göze gelmemizi sağlayıp "lütfen" diye mırıldandı.
Elimde olmadan sert bir tonla konuştum, "Yoongi hakkında ne hissettiğimi biliyorsun, Jimin.". Daha deminkinin aksine bakışları sertleşti, kaşları çatıldı.
"Onunla tanışmadın bile, sadece duyduklarına göre yargılıyorsun. Bir şans versen ne kaybedersin ki."
Bende onun gibi yüksek bir ses tonuyla konuştum, "Ona duyduklarım yüzünden değil, ilişkiniz iki aydır bir adım bile ileri gidemediği için önyargılıyım.". Dediklerimden sonra kafası önüne düştü, küçük parmaklarıyla oynamaya başladı.
Onu böyle görünce vücuduma bir pişmanlık dalgasının yayılmasına engel olamamıştım. Ayağa kalkıp arkasına geçtim, kollarımı boynuna dolayıp yanağına sulu bir öpücük bıraktım.
Onun böyle bir ilişkide mutlu olamayacağını bilerek konuştum, "Özür dilerim, boş versene önemli olan senin mutlu olman. Benim de artık seni mutlu eden adamla tanışmam lazım sanırım.". Anında yanaklarını gerildiğini hissetmiştim, belki de sonunda onu teselli eden yine ben olacaktım ama onu böyle gülümseten adamla vakit geçirmesine göz yumacaktım.
Tombul parmaklarını kollarımın üstüne koyup hafifçe sıkarken "Üzgünüm, sana bağırmamalıydım." demişti, "Beni önemsediğin için öyle söylediğini biliyorum.".
Doğrulup sarıya boyattığı saçlarını okşayıp minik öpücükler kondurmuştum. Onun sandalyesinin yanına sandalyemi yerleştirip ellerini tuttum, "Sadece mutlu olmanı istiyorum.". Hemen, hızlıca kafasını aşağı yukarı salladı. Onun, bu tatlı haline kıkırdayıp kafamı iki yana salladım.
Fırının üzerindeki saate gözüm çarpınca telaşla ayaklanmıştım, "Ders saati yaklaşmış ve biz hala oyalanıyoruz!" diyerek Jimin'i çekiştirmeye başladım.
...
Vee bölüm sonu... Buraya kadar okuduysanız çok çok çook teşekkür ederim. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
-Luna
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mon Coeur T'appartient | Jung Hoseok
Fanfiction"Sen Hoseok'a aşıksın Yun, hem de sırılsıklam." [Düz yazı, bxg]