"hey! kalk. beni duymuyor musun? siktir."
genç oğlan uykusundan uyanır uyanmaz yanında mışıl mışıl uyuyan kardeşini dürtükleyince diğer yandan kendi dengesini sağlayarak ayaklanmaya çalışıyordu.
"hey! yong-sook, abini duymuyor musun yoksa?"
bu onların her zamanki gibi günlük konuşmasıydı. jeongin ara sıra okul günlerini asarak kardeşinden habersiz dışarlarda geziyor, geceleri ise kendinden geçmiş bir şekilde direkt yatakta sızıyordu. bu duruma alışık olan kardeşi ise onun değişmeyeceğini bildiği için sesini çıkarmayıp daha fazla olay çıkmaması adına onun dediğini yapıyordu.
kardeşi uykulu olmasına rağmen sesini çıkarmadan bıkkınlık ile yataktan bedenini doğrultarak kendini parkeye atıp usulca tavanı izleyen abisine göz attı. "sorun ne?"
jeongin kardeşinin sesini duyar duymaz gövdesini parkeden kaldırıp dolaba yasladı ve kafasını kucağına bakacak şekilde aşağı indirdi. küçük kardeşi jeongin'in nihayet yanına varınca ona seslendi. "abi..."
"ah, o kadın kim... ona hemen gitmesini söyle!"
abisinin söylediği bu anlamsız sözlerin ardından ufak bir tepki bile verememiş, sadece onun bu acınası halini izlemekle yetinmişti. çünkü biliyordu ki jeongin kendisiyle bütünleşmiş bu depresif halinden asla çıkamayacaktı. asla küçük bir kardeşi olduğunu hatırlayıp, kardeşine iyi bir abilik yapamayacaktı.
jeongin ne dediği hakkında en ufak bir fikri olmamasına rağmen ağzında gevelediği laflarla kardeşini sıkıyor, onun ne tepki vermesi gerektiğini bilemiyordu. "unut gitsin, işe yaramazın tekisin zaten."
kardeşine acımasızca söylediği bu lafların ardından en ufak bir pişmanlık belirtisi olmadan kahkaha atmaya başlamıştı jeongin. bu duruma çoktan alışan kardeşi ise derin bir nefes alarak kafasını sağ tarafa, pencerenin dışındaki gökyüzünün maviliğine bakınmıştı.
"biliyor musun sook? annem gibi olmaya başlıyorum sanırım."
eğlenerek söylediği bu sözlerden sonra eliyle kafasına sert bir şekilde vurarak yerinde tepinmeye başladı. "benim istediğim bu değildi ama. güzel bir abi olacağıma söz vermiştim. yoksa seni yine hayal kırıklığına mı uğrattım? lütfen... lütfen terk etme beni sook..."
yong-sook bu cümleleri her gün en az beş kez duyuyordu. ve ikisinin de üzerinde bıraktığı bu kötü etki birbirlerine karşı olan güvenini zedeliyordu. özellikle jeongin... jeongin sadece ebeveynleri tarafından dışlanan küçük bir çocuktu. küçük kardeşinin de bu durumu yaşamaması için çok çabalıyordu fakat her defasında ailesine karşı olan öfkesi yüzünden kendine yenik düşüp kardeşini sürekli üzüyordu. bunun gayet farkındaydı... fakat elinden kendini düzeltecek bir şey de gelmiyordu.
jeongin kafasına daha da şiddetli vurmasına rağmen sesi çıkmıyor, en ufak acı belirtisi bile göstermiyordu. onun yerine daha fazla dayanamayıp bu duruma el koyan küçük kardeşi ise jeongin'in ellerini sımsıkı bir şekilde tutup kafasını göğsüne yaslamıştı. jeongin bu duruma karşı gelmeden usulca gözlerini kapatarak kardeşinin kalp atış-verişlerini rahat bir şekilde duyabiliyordu.
"için rahat olsun, seni asla annem ve babam gibi terk etmeyeceğim."
cümlesinin sonlarına doğru boğazında oluşan yumru yüzünden sesi giderek kısılmış, gözleri dolu bir şekilde abisine olabildiğince en iyi teselliyi vermeye çalışıyordu. jeongin'in bilinci yerinde olmamasına rağmen bir kez daha kendinden nefret ederek oracıkta, kardeşinin koynunda tekrar uykuya dalmıştı.
-
selamlaaar! bu fic bolca depresyon icerir. ama kendi ruh halime gore ve dogaclama yazacagim bir fic olacak gibi gozukuyor.
iyi okumalar 💌 <33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
really meant | hyunin
Teen Fiction🚫 bu fic kötü alışkanlıklar ve +18 barındırır, ona göre okumanız tavsiye edilir. 🚫 hayatını çoktan kendi kafasında bitiren jeongin ve onu rahat bırakmayan hyunjin.