Hiç bedenen veya zihnen kendinizi kaybettiğiniz zamanlar oldu mu? İnsan doğuştan kötü şeyler yapmaya meyilli bir varlıktır. Bazen öyle bir an gelir ki normal şartlarda asla yapmayacağınız hareketler yaparsınız. Bir anlık kontrol kaybı ile geri dönüşü olmayan eylemlerde bulunursunuz. İnsanların kalbini kırabilirsiniz, hırsızlık yapabilirsiniz, cinayet işleyebilirsiniz veya daha kötüsü benim gibi ruhunu şeytana satıp Dünya'nın sonunu getirebilirsiniz.
''Büyülü Okçu, Çin Halk Cumhuriyeti adaletine teslim ol! Aksi takdirde hükümet tüm askeri gücünü sana karşı kullanmaktan çekinmeyecek!'' Bu uyarıyı yapan elinde megafon olan sıradan bir polisti. Karşımda sadece üç tane polis arabası ve bir kaç polis vardı. Elbette bana karşı hiç şansları yoktu.
Polislerin karşısında duran kişi de benim. Ben Jackson. Binlerce yıldır büyülü okçu olarak biliniyorum. Benim için birkaç yüzyıl fakat dünya için binlerce yıl. Artık zaman kavramımı kaybediyorum. Büyülü okçu ismimden dolayı insan olmadığımı düşünmeyin. Sadece kullandığım yay beni büyülü yapıyor. Ben sadece ruhunu şeytana satan aptal bir insanım. Çok ama çok uzun bir hikayem var. Anlatmayı çok isterim. Yani şuan yapacak başka bir işim yok ve anladığınız üzere üzerimdeki kontrolü her geçen gün gittikçe daha da kaybediyorum.
Şuan ise çevrede insanlar can havliyle kaçışıyorlardı. Arabalardan bazıları alev alev yanıyor, yerlerde çevredeki binaların kırık cam parçaları vardı. Etrafta benden kaynaklanan bir kargaşa hakimdi. Önümde ise silahlarını bana doğrultmuş polisler vardı. Yüzümde sinsi bir sırıtış, ama aynı zamanda içimde insanlara zarar verme korkusu vardı.
Ani bir hareketle yanan arabalardan birisinin arkasına doğru geçtim. Arkamdan polisler bana ateş etmeye başladı. Ok sepetimden aldığım oku yayıma taktım ve polislerden birisine doğru okumu fırlattım. Attığım ok havada kendini klonlanarak bana ateş eden tüm polisleri vurdu.
Bir kaç saniye geçmeden ''Ateş!'' diye bir ses duydum. Bir tank mermisi sesi duymam ile birlikte yakınımda patlamalar oluştu. Kalkan tozlar, havada henüz düşmemiş molozlar ve oluşan dumanların arasından zıplayarak çıktım ve bana doğru gelmekte olan tankların geçeceği asfalt zemine doğru bir ok fırlattım. Attığım ok ile birlikte asfalt erimeye başladı. Tanklar erimekte olan yola doğru batmaya başladı.
''Artık dur! Masum insanlara zarar vermeyi bırak.'' diye bağırdım içimden. Her şeyi bilinçli yapıyordum fakat beni kontrol eden güç benden bile güçlüydü. Tüm bilincimle kontrolü ele geçirmek için savaşıyordum ancak bu beden artık benim kontrolümde değildi. Ben sadece bu bedeni hayatta tutan bir kukladan ibarettim. Ne yazık ki eğer ben bu içimdeki savaşı kazanamazsam Dünyanın sonu gelecekti.
''Anlaşmamız böyle değildi. Yalvarırım insanları rahat bırak. İstediğiniz her şeyi yapacağım.'' dedim tüm benliğimle haykırarak. Ruhen öyle acı çekiyordum ki gözümden bir damla yaş aktı. Beni kontrol eden şeytan eliyle göz yaşımı silip eline baktıktan sonra ''Savaşmayı kes Jackson! Kız kardeşini kurtarmak için her şeyi yapacağını zaten söylemiştin. Şuan anlaşmanın sana düşen tarafını yapıyorsun, yapıyoruz, yapacağız.'' dedi.
Uçak seslerinin gelmesi ile birlikte gökyüzüne doğru baktım. Bana doğru bir hava saldırısı olacaktı. Füzelerin ateşlenmesi ile üzerime doğru gelen füzelere karşı okumu vakit kaybetmeden yayıma takıp fırlattım. Bu aldığım yayın maddesel yapısı kristal kadar sertti. Okumu fırlatmamla birlikte attığım ok füze ile çarpıştı ve füze bana ulaşamadan patladı. Havada bir çok uçak vardı ve sürekli bana ateş ediyorlardı. Her bir bombayı imha etmek için hızlı bir şekilde onlara makine gibi ok atıyordum. Büyülü yay sepetimin okları binlerce yıldır anlayamadığım şekilde hiç bir zaman boşalmıyordu. Bu onun çok güzel bir özelliğiydi.
''İnsanoğlu tüm gücünüz bu mu!'' diye bağırdı beni kontrol eden şeytan. Ardından elime hiç kullanmak istemediğim bir ok aldım. ''Hayır hayır bunu kullanma!'' diye içimden tüm gücümle bağırdım. Okun gök yüzüne doğru fırlatılmasıyla birlikte ok bulutların arasında kayboldu. Bu boşlukta bana çarpan füzelerle birlikte bulunduğum yerde kocaman bir krater oluştu.
''Parti şimdi başlıyor.'' dedi içimdeki şeytan. Bulutlar doğal olmayan sebepten kararmaya başladı. Havada bir anda yağmur bulutları oluşmuştu. Bundan sonra olacakları biliyordum. Artık burada savaş bitmiş demekti. İçten içe kendimi bırakarak vicdan azabı duymaya başladım. Yağmur haberi veren gökyüzünden kısa süre içerisinde sağanak bir şekilde ok yağmaya başladı. Yağan ok yağmuru ile birlikte bölgedeki insanlar hayatlarını kaybederken, havadaki uçaklar teker teker düşmeye başladılar. Son derece dehşet verici bir vahşet yaşanıyordu. İnsanların bağırışları artık dinmiş, etrafta sadece ok sesleri ve patlama sesleri duyulmaya başlamıştı. Gök gürlemesi ile birlikte devasa büyüklükte şimşek şeklindeki bir ok resmen savaş uçağının bir ucundan girip diğerinden çıkarak uçağı ikiye ayırdı.
Ben sadece bu bedenin her bir hareketini sanki sinema salonundaki seyirci gibi izliyordum. Sadece filmi izlemem zorunluydu ve oturduğum yerden kalkamıyordum. Bu artık sonun başlangıcıydı. Ben kontrolümü elime alamadığım sürece her şey daha da kötü olacaktı çünkü şeytanların büyük bir planı vardı. Beni kontrol eden varlık planlarını bana göstermiyordu ancak bildiğim tek şey eğer planları gerçekleşirse bu insanlığın sonu demek olurdu.
Devam Edecek!!!
Büyülü Okçu kitabı benim çocukken ilk kurguladığım kitaptır. Büyülü Okçu karakterini ilk orta okuldayken(10 küsür sene önce) kurgulamıştım. Çok eski bir kurgu ve aradan yıllar geçtikten sonra tekrar, modern kafayla kurguya döküyorum.
Kitap 1000 yıl kadar önceki bir zaman diliminde geçiyor. Ve bu zamana kadar olanlar Jackson'un gözünden anlatılacak.
En son 6 sene önce yayımlamıştım bu kitabı. Bakalım bu kitabı tutturabilecek miyim?
Tahmini Bölüm Sayısı: 20
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyülü Okçu : İntikam
FantasyJackson çok eski zamanlarda adı sanı bilinmeyen köyde yaşayan hayatı eziyetle geçen zayıf bir gençtir. Bir gün köyü saldırıya uğrar. Köyden sadece kendisi ve kız kardeşi kurtulur. Onları usta bir okçu eğitir fakat kısa süre sonra ustaları ölünce Jac...