9. Bölüm: Gerçek

72 12 9
                                    

''Büyülü yayı nereden biliyorsun?'' dedi okçu sesini yükselterek. Okçu odağını Lana'dan çekmiş, bana odaklanmıştı. Sandığı açmam onu kızdırmış olmalıydı. 

''Ya da neyse ben koşmaya devam edeyim.'' diyerek tam arkama dönüp koşmaya başlamıştım ki okçu beni kolumdan tutup kendisine çekti ve ''Anlat!'' dedi. Aklıma babamın bana bağırdığı zamanlar gelmişti. 

''Özür dilerim.'' dedim yutkunarak. Lana da bu durumdan korkmuştu. Bu büyülü yay okçu için neden önemliydi? Bu tepkisinin tam olarak sebebi neydi? Alt tarafı gizlice sandığı açmam bu kadar tepki verilecek bir şey değildi. Bir daha açmazdım olur biterdi.

''Anlat!'' diyerek sözünü yeniledi okçu. Bende derin bir nefes alarak dünki rüyadan başlayarak tek tek yaşadığım şeyleri anlatmaya başladım. Okçu pür dikkat beni dinliyordu. Söylediğim her kelimeye dikkat ettiğini biliyordum. Bu bir ilkti ve benim hoşuma gitmişti. Ben her şeyi anlattıktan sonra okçunun göz bebekleri resmen büyümüştü. 

''Lana bugünki çalışma bu kadar.'' dedi okçu ve hiçbir şey söylemeden mağaraya girdi. Lana bana tuhaf bir şekilde bakıyordu. Ne olduğunu anlamamıştı ve benimde kafam bir o kadar karışmıştı. Benim böyle tepki vermem normaldi ama okçuyu heyecanlandıran çok fazla şey yoktu. O sadece öfkeli bir adamken az önce onu oldukça tedirgin bir halde görmüştüm.

''Abi büyülü yay nedir?'' dedi Lana.

''İnan benimde öğrenmek istediğim soru bu.'' dedim. Akşama kadar bu konu hakkında düşündüm. Tekrardan mağaranın derinlerindeki sandığa gitmek istedim ama okçu orada gizli saklı bir şeyler kurcalıyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Davranışlarında bir tuhaflık vardı. Okçu akşam yemeğine de gelmemişti. Kız kardeşimle beraber daha önce okçunun avladığı balıkları güzelce pişirip hava kararınca uyuduk. 

Bana bir türlü uyku gelmiyordu. Kız kardeşim çoktan uykuya dalmıştı. Okçu da henüz yanımıza gelmemişti. Normalde mağaranın ağzında üçümüz uyurduk. Mağaranın derinliklerinden ufak bir ışık ve ses geliyordu. Bu yeni bir rüya mıydı? Hemen elimi cimcikledim. Acıyı hissetmiştim. Bu acı gerçekti veya aşırı gerçekçi bir rüyanın içindeydim. 

Ayağa kalkıp mağaranın dibine doğru gitmeye başladım. Mağaradan içeri girdiğimde okçu bir tane okçunun çizili olduğu duvarın önünde çevresini mumla kaplamış bir şekilde bir şeyler mırıldanıyordu. Sanırım dua ediyordu. Yavaş adımlarla onun arkasından yaklaştım. Kendisinin beni normalde duyması lazımdı. Ancak hala mırıldanmalarına devam ediyordu. Onu rahatsız etmemek için arkasında mum çemberinin biraz dışında bağdaş kurarak oturdum ve merakla onu izlemeye başladım. Kendisi kırk beş dakika boyunca yaptığı şeye devam etti. Onun anlamsız mırıldanmalarından hiçbir şey anlamadım.

''Merakına yenik düştün değil mi?'' dedi okçu.

''Evet efendim. Bilmediğim önemli şeyler olduğunu düşünüyorum. Sizi ilk defa böyle gördüm.'' dedim. Okçu eline bir ok aldı ve okunu mumlardan bir tanesinin ateşine değdirdi. Okun ucu alev aldı ve bakışlarım arasında okçu, okunu tepeye doğru fırlattı. Onun ne yaptığını anlamamıştım ama bir anda mağaranın en tepesindeki kocaman bir meşale yanmaya başladı. Bütün oda ışıl ışıl olmuştu. 

''Woww.'' dedim şaşkınlıka. Bütün şekiller pırıl pırıl parlıyordu. Sabah gözüyle hiç görünmeyen semboller şuan oldukça net bir şekilde gözüküyordu. Sembollerin anlamlarını birleştirmeye çalışıyordum ama kafamda canlandıramıyordum. Çeşitli insan figürleri bulunuyordu.

''Tüm bunlar ne anlama geliyor.'' dedim.

''Bunca yıllık hayatım boyunca kendimi büyülü yayı korumaya adadım. Tam kırk senem bu mağarada bir kağıt parçasını korumakla geçti.'' dedi okçu.

''Gördüğüm harita.'' dedim. Başını evet şeklinde salladıktan sonra bir binanın çizildiği duvarı işaret parmağıyla gösterdi.

''Senin yaşındayken basit bir öğrenciydim. Usta Lee tarafından küçüklüğümden beri kardeşlerimle beraber özel eğitildim. Ustamız bize her zaman hayatımızın özel bir amacı olduğundan bahsederdi. Ona uygun disiplinde yetiştirildik. Ustamız yaşlandığında bir gün beni yanına çağırdı ve bana kendi mirasını büyülü yayın haritasını verdi. Bana büyülü yayın gücünden bahsetti ve bu silahın bütün dünyaya hükmedilecek bir güce sahip olduğunu ve kesinlikle hayatım pahasına korunması gerektiğini söyledi. O gün büyülü yayın haritasını korumaya yemin ettim. Ancak bütün konuşmalarımızı sınıf arkadaşım James duymuştu. James büyülü yayı bulmak ve hükmetmek istiyordu. Bir gece kendisi saldırıya geçti. Onu ustam, öğrenciler ve ben zorlukla yenmeyi başardık. Onu ülkenin en korunaklı hapishanesine kapattık ve yıllarca orada hapis kaldı. Birkaç sene önce hapishanede bir ayaklanma olduğunu ve onun kaçtığını duydum. Ve sonrasını biliyorsun. Kendisi bir şekilde kendi buyruğunda bir ordu kurmayı ve ülkeyi istila etmeye başladı.'' dedi okçu.

''Yani tüm bu askerler aslında seni arıyor.'' dedim. Okçu başını evet şeklinde salladı. Her şey bunun içindi. Bütün bu savaş, bu yıkımlar bir silah için yaşanıyordu. Tüm bu askerler okçuyu arıyordu. Dolayısıyla kız kardeşimle beraber askerlerden kaçarken kendimizi hedef tahtasının tam ortasında bulmuştuk. Askerler bizi bulana kadar durmayacaklardı.

''Peki neden büyülü yayı sen bulup Dünya'yı daha iyi bir yer haline getirmiyorsun?'' dedim. 

''Söylenene göre büyülü yay sadece onu okuyabilen kişi tarafından bulunabilir. Onu yalnızca sen görebilirsin. Bizim kağıtta gördüğümüz anlamsız semboller senin gözünde bir anlam kazanıyor. Bu yüzden planımız değişti.'' dedi okçu.

''Planımız mı vardı?'' dedi okçu.

''Plan ortalık durulduktan sonra sizi başımdan atmaktı. Artık seni ve kız kardeşine gerçek bir eğitim vereceğim.'' dedi okçu. Göz bebeklerim büyümüştü. Okçu beni eğitecekti. Bu adam son derece dürüsttü. Sözleri düşünmeden gayet dürüst bir şekilde söylüyordu. İlk cümlesini duyduktan sonra kalbim tam kırılacakken onun bizi eğiteceğini söylemesinden sonra yüzümde gülücükler açmıştı.

''B-b-be-ni eğitecek misin?'' dedim.

''Kardeşinin yanına git ve iyice dinlen. Bundan sonra gerçek eğitim başlıyor.'' dedi okçu. 

''Tabii usta!'' dedikten sonra koşarak oradan uzaklaştım. Resmen sevinçle hoplaya hoplaya gidiyordum. İşte şimdi gerçek bir savaşçı olacaktım. Hemen Lana'nın yanına yatıp huzurla mağaranın tavanını izlemeye başladım. Önemli biri olduğumu dürüstçe, benimle bir bağı olmadan ilk defa birisi söylemişti. Şu zamana kadar o enerjiyi alamamıştım fakat bugün okçudan bir güven hissetmiştim. Beni gerçekten eğitecekti.     

Büyülü Okçu : İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin