12. Bölüm

63.3K 3.4K 295
                                    


Beyaz Nenenin yatağa bağlanmasıyla normalde onunla gittiği eş dost ziyaretlerine, düğünlere cenazelere giderken yalnız kalan Emine Hanım Elvan'a birlikte gitmek istedi. İlk bir kaç sefer gittiler, ancak Elvan'ı hiç açmamıştı bu ziyaretler. Cahil gördüğü insanlarla muhatap olmak, dedikodu yapmak çok gereksiz geldi. 

Emine Hanım'da gelininin gittiği yerlerdeki kibirli tavrından rahatsız olmuştu, sonuçta küçümsenen o insanlar kendi seviyesinde ve kendi insanlarıydı. Gelini onu da küçümsüyordu belki... 

Bir zamanlar Zehra'ya aynısını yaptığını hiç aklına getirmedi. Yanında Zehra'yı götürmeye başladı. İlk geldiğinden bu yana elleriyle eğittiği Zehra'nın mütevazılığı, becerikliliği ve sevimliliğiyle gittikleri yerlerde gönülleri fethetmesi, herkesin içinde kendisini onure etmesi koltuklarını kabarttı. 

Başta damadının kız kardeşi olarak tanıttığından bir gün yanına yanaşan Ayşe Hanım Ağa,

"Maşallah, pek bir güzel, pek bir ahlaklı kızcağız, anası babası kimlerden?" diye sordu. Kızın fidan boyu, edalı halleri ve oturması kalkması çok hoşuna gitmiş, Ağa'sı Elvan'la evlendiğinde bu yana yüzük takmayan kızı bekâr zannettiğinden küçük oğluna yakıştırmıştı.

Zehra'yı halen evlerine geldiğindeki biçimsiz kız olarak düşünen ev ahalisi gibi Emine Hanım'da aklına bu ihtimali hiç getirmeyerek "Anası babası öldü, biz himayemize aldık" dedi. Ses etmeyen diğer kadın biraz uzaklaşarak telefonla konuştu.

Emine Hanım müsaade isteyip kalkınca oda kalktı, kapıda vedalaşacaklarken annesi tarafından çağırılmış olan genç yağız delikanlı yanlarına geldi. Ayşe Hanım, Emine Hanım'a "Buda benim küçük oğlum Serhat, askerliğini bitirdi, ağabeyleriyle birlikte çalışıyor" diyerek tanıştırdı, "Beni almaya gelmiş sağ olsun, sizi de bırakalım isterseniz" diyerek az ötedeki lüks aracı işaret etti.

Emine Hanım bu anlamsız tanıştırmaya ve iltifatlara bir anlam veremeyerek "Yok sağ olun, Bizi almaya gelecekler, yoldalar" dedi. 

Normalde annesinin ısrarına dayanamayarak gönülsüzce gelen Serhat selam vererek yanlarındaki kızı alıcı gözle süzdü. On yedi yaşındaki buğday tenli Zehra bir altmış sekiz fidan gibi boyu ve incecik ancak kıyafetlerinden anlaşıldığı kadarıyla abartılı olmayan kıvrımlı vücudu, yay gibi kaşlarının, gür kirpiklerinin altındaki çikolata kahvesi badem gözleri, dolgun geniş dudakları, uzun kahverengi saçları ile güzel, ancak güzellikten öte seksi bir kız olmuştu artık.

Kıza usulca "Merhaba" dedi Serhat, kız hafif bir gülümseme ile selamı alıp başını Emine Hanım'a çevirdiğinde kıvrılan dudakları Serhat'ın çok hoşuna gitmişti. İnsanın o incecik bele sarılası, o dolgun dudakları öpesi geliyordu.

Kızı gördükten sonra sık sık Haznedar konağının etrafında dolaşan genç adam, iki üç gün sonra Elvan'la birlikte alışverişe çıkan Zehra'yı o gün boyu uzaktan takip etmiş ancak Ömer Ağa'nın karısı olarak bildiği bayanın yanından hiç ayrılmayan kızın karşısına çıkamamıştı. 

Yine de o gün kot pantolon giymiş, atkuyruğu yapılmış saçları nazlıca salınan gencecik kızın hiç etrafıyla ilgilenmeyen edepli tavrını beğenmişti. Annesine rızasını verince son çocuğunu evlendirme telaşına düşen Ayşe Hanım bir öğleden sonra kahve içme bahanesiyle evlerine geldi.

Konak halkı bu habersiz ziyarete şaşırsa da misafirlerini içeri buyur etti, evin gelini olarak Elvan'da aşağı çağırıldı, selamlaşmanın ardından Elvan eline aldığı telefonuyla uğraşırken Zehra'nın hizmetlileri ustalıklı yönetimiyle ikramlar hazırlandı, sunuldu.

Yapılan hoşbeşin ardından Beyaz neneye bakmak için yanlarından ayrılan Zehra'yla birlikte Ayşe Hanım konuyu açmak istedi,

"Maşallah, güzel bir kız. Bahtı da güzel olur inşallah" dedi,

"Amin" dedi Emine Hanım.

"Benim oğlan, Serhat, geçen tanışmıştınız hani, Zehra kızı beğenmiş" Emine Hanım'ın pörtleyen gözlerini Elvan'ın telefondan kalkan başını ve etraflarındaki hizmetlilerin dikilen kulaklarını fark etmeden...

"Sizin de rızanız olursa gelip isteyelim diyoruz münasip bir zamanda" diye niyetini anlatınca herkes bir sustu önce, Emine Hanım kızardı bozardı

"Zehra evli."

Şaşaladı Ayşe Hanım "Nasıl yani, parmağı boş bu kızın, bir yüzük alacak parası mı yok kocasının? Kiminle evli? Deyince Emine Hanım mecburen "Oğlum Ömer'in ilk karısı" dedi suçunun farkındalığıyla.

Ayşe Hanım'da bozuldu, başka bir ağanın karısına talip olmuşlardı bilmeden. Yıllar önceki evlilik mevzusunu hatırladı hayal meyal. Çoğu kişi unutmuştu bile ortada görünmeyen Zehra'yı.

Vaktinde Ömer Ağa'nın koynuna sokulmadığı dedikoduları dolaşmış ilk gelin buydu demek? Kendi gelini olması için çok heveslendiği, aile halkı yanında el pençe divan duran bu nazlı kızın bir kenara atılırken asıl gelin sayılan kadının kibirli, görgüsüz tavrını görünce içi acıdı.

"Madem gelininiz Allah'ın emriyle kıyılan nikâhın ayıbı olmaz, göğsünüzü gere gere söyleyin kim olduğunu, en azından bir yüzük takın bari. Sonra başınıza iş alırsınız, bana benzemez herkes" diye Emine Hanım'ı paylayarak izin isteyerek kalktı oturduğu yerden.

Hırsla Zehra'yı çağırttı Emine Hanım, karşısına geçen kıza sert bir tokat attı, şaşkınlık utanç ve acıyla suçunun büyümek olduğunu bilmeyen kızın eli yanağına gitti.

"Senin yüzüğün nerede?!" Zehra başını çevirip bu eve geldiğinde Zehra'nın yüzüğünü çıkarttıran Elvan'a baktı medet umarak. Elvan ses etmedi korkusundan.

Ev ahalisi yıllar sonra ilk kez Zehra'ya alıcı gözle baktı, maalesef büyümüştü kız. Olaya şahit olan herkes fark etti, Elvan'da fark etti...

Odasına giden Zehra sesinin duyulmaması için hep yaptığı gibi banyoya gidip musluğu açarak ağladı. Hem musluktan aktı su hem Zehra'nın gözlerinden.

Bu yaşananlar evin erkeklerine hiç duyurulmadı, konunun aslı Zehra'ya da söylenmedi. Yüzüğü tekrar parmağına geçirildi. Emine Hanım'da o günden sonra kızı yanına aldığında ilk gelini olarak tanıttı.

Artık Büyüdüm! (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin