Kahvesini yudumlarken etrafa göz gezdirdi. Bu nasıl bir kalabalıktı böyle! İzdiham denilebilecek yoğunluktaki insan kitleleri, dev sergi salonunun köşelerine yerleştirilmiş rengârenk stantlardaki tanıtımları merakla dinliyor, sorular soruyor ve alışveriş yapıyorlardı. Galiba bu defa babası haklı çıkmıştı. Christian babasının ürün tanıtım ve pazarlama konusundaki stratejilerini çoğu zaman onaylamaz, onun bu uygulamalarının şirketin sonunu getireceğini düşünürdü. Fakat bu sergi işini gerçekten iyi akıl etmişti.
Christian, kalabalığı süzerken gözüne biri takıldı. Kendi boylarında, kırmızı şapkalı, şapkasının altından fırlayan düz ve uzun kahverengi saçları ve incecik beliyle oldukça dikkat çekiciydi. Bir müddet yalnızca onu seyretti. Öyle derin dalmıştı ki; avucunu ısıtan kupanın içindeki kahvenin buz gibi olduğunu dahi fark edemedi. Daldığı derin hülyalardan onu çekip çıkaran, yanıbaşında yükselen kalın bir sesti. Alaycı bir tonla konuşuyordu.
"Kalabalığı görüyorsun değil mi? Nasıl da ilgiyle yaklaşıyorlar! Oysa sen bunun doğru bir karar olmadığından endişeliydin. Umarım yanıldığını anlamakta gecikmemişsindir. "
Christian, babasına döndü ve aynı alaycı ifadeyle şöyle söyledi.
- Haklısın baba. Böyle bir rağbet beklemiyordum. Fakat şurayı görüyor musun?
Parmağıyla kapı işaret etti ve:
- İnsanlar bir an önce burayı terk etmek için birbirleriyle yarışıyor. Anlayacağın, hâla tanıtımların yeterli düzeyde olduğu konusunda kaygılarım var.Christian haklıydı. İnsanlar stantlardaki tanıtımlardan pek tatmin olmamış görünüyordu. Chris ise tekrar haklı çıktığını görmekten mutluluk duydu ve "Müsaadenle babacığım, Edward'ın yanına gidip neler olduğu hakkında detaylı bilgi almak istiyorum."
Biraz sonra Edward'ın birkaç müşteriyle ilgilendiğini görünce birkaç adım geride bekledi. Tam o sırada yumuşak bir ses kulaklarını doldurdu.
"Affedersiniz, şu Blackbear yaşam kapsülleri ne kadar acaba?"
Christian, kendisine yöneltilen soruya şaşkınlıkla cevap verdi. Ürünlerin üretimini ve pazarlamasını yapan firmanın müstakbel sahibiydi, şirketin yönetim kurulu başkanlığını yapıyordu fakat ürünlerin fiyatlarından haberdâr değildi. Üstelik soruyu soran bayanın biraz önce onu hayallere sürükleyen o tatlı kız olduğunu görünce iyice nutku tutuldu. Yalnızca bakmakla yetindi. Neyse ki diğer müşterilerle işini bitiren Edward, Christian'ın yardımına koşarak "Onlar 30$ hanımefendi." cevabını verdi.Genç bayan Christian'ın tavrına bir anlam veremedi ve ürünü satın alarak hızlıca oradan uzaklaştı. Christian, mahcup bir ifadeyle ancak arkasından gidişini izleyebilmişti. Kaderin onları yeniden karşılaştıracağını bilmeksizin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR
FantasyChristian, daha birkaç ay öncesine kadar Boston'da yaşayan ve Coeviro şirketinin veliahtı olan İrlandalı sıradan bir iş adamıydı. Tâ ki, onu görene dek. Kahverengi düz saçları, kırmızı şapkası ve naif hareketleriyle Christian'ı büyülemesi zor olmam...