9/ Düşünceler

2.1K 141 27
                                    

Garip ama sanırım soğuk kar ısındı. Gözlerim kapanırken, bedenim yavaşça karın altına gömüldü. Beyaz örtü, adeta bir yorgan gibi sarıyordu beni. Soğuğun acısını hissetmeye başlamamıştım bile. Sanki bu beyaz sessizlik, içimi bir sıcaklıkla dolduruyordu. İçimdeki endişe, korku ve yalnızlık, kar tanelerinin yumuşak dokunuşlarıyla hafifliyordu. O an, sanki evimin en sıcak odasında, annemin kollarında gibiydim. Karın altında kaybolmuş gibiydim, ama bir yandan da bulunmuş hissediyordum. Bu sessizliğin içinde, kaygılarımı unutmuş, huzur dolmuştum.

Gözlerimi ağır ağır açtım, çevremi sis bulutları kaplamış gibiydi. Soğuk, keskin bir rüzgar yüzüme çarpıyordu. Bir an önce uyanmış olmalıydım, çünkü etrafımda telaşlı hareketler vardı. İki gölge belirdi, yaklaşıyorlardı. Birinin güçlü kollarında hissediyordum kendimi, bana koruyucu bir sıcaklık veriyordu. Diğeri ise ne olduğunu anlamak için etrafıma dikkatlice bakıyordu.

"Appa... Noona..." diye fısıldadım, sesim donmuş dudaklarımdan titreyerek çıktı.

"Oh!! Birisi burada!" dedi biri, hemen arkasından diğeriyle seslendi, "Ne?!"

"Sanırım bir çocuk var!" dedi ikincisi, sesi heyecan doluydu.

"Hadi onu kurtaralım!" diye bağırdı biri, ardından diğeri ekledi, "Görünüşe göre kalın karın altında saklanıyordu."

Gözlerimi hafifçe açtım ve iki adama bir bakış attım. Birinin güçlü, tanrısal kollarında yükseliyordum. Bana baktı, derin kahverengi gözleri umut doluydu ve dudakları kocaman bir gülümsemeyle yayılmıştı.

"Merak etme evlat, artık kurtuldun," dedi, sesi güven ve sıcaklık doluydu. Başımı göğsüne yasladım... O çok rahattı. Gözlerimi kapattım ve beklenmedik bir şekilde huzurlu hissettim. Göğsünde hissettiğim ritim, sanki güvenin bir melodisi gibiydi, beni yavaş yavaş sakinleştiriyordu. Bu ani huzur, bedenimi saran kabuslardan uzakta, sığındığım bir liman gibiydi. O an, tüm endişelerim ve korkularım, onun sıcaklığında kaybolup gidiyordu.

"Sorun değil. Şimdi iyiyim," dedim, sesimdeki titreme gitmişti, yerini içimi ısıtan bir sükunet almıştı. Onun kollarında, dünyanın en güvenli yerindeydim sanki. Daha önce hiç bu kadar huzurlu hissetmemiştim.

Yine o kabuslarla uyandım, ama bu sefer ne terliyor ne de nefes nefese kalmıştım. Kabuslar gerçek hayatımdaki karanlık düşüncelerimi yansıtıyordu, ama onun varlığı, bu karanlık düşünceleri dağıtıyordu. Artık yalnız değildim, artık güçlü bir destek vardı yanımda.

Gözümün kenarındaki yaşlara dokundum. Yumruğumu sıkıca kapatıp göğsüme koydum, kalbim güçlü bir şekilde atıyordu, sanki cesaretin ritmini taşıyordu.

"Sorun değil. Şimdi iyisin," dedim kendi kendime.


*****


"Yah! Jimin! Daha hızlı hareket et!"

"Evet.. Evet! Geliyorum!"

"Aishhh... Bu kadar uzun süren ne Jiminie?"

"Uhh... H-hiçbir şey Tae! Hadi!"

"B-bekle Jimin! Bu bir.... Lanet bir öpücük izi mi?!"

Jimin'in boynuna baktım. Şimdi çok olgun bir domates gibi görünürken bariz işareti eliyle saklıyor ve gözlerimden kaçıyordu. Yüzüne yayılan kızarıklık, adeta kırmızı biber gibi parlıyordu ve onu alaycı bir ışıltıyla çevreliyordu.

"Bana Yoongi'nin yaptığını söyleme yoksa sen mi yaptın?!"

"Yah! Bu değil Tae! Öyle değil!" diye hızlıca savunduğunda, gözlerindeki endişeyi fark ettim. Ancak kısa bir süre sonra dikkatimizi dağıtan bir korna sesi duyuldu ve hâlâ sormak üzere olduğum bir soru havada asılı kaldı.

SCENT / taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin