YETİMHANE

2.2K 39 5
                                    

Bugün mutluydum her günün aksine. Buna neden olan 18 yaşımı doldurmuş olmamdı. Artık bireydim , en önemlisi özgürlüğüme kavuşmuştum . ben kim miydim ?

Hayatın en acımasız yüzünü gören , insanlar tarafından itilip kakılan ve bir ailesi bile olmayan Tuana Ekin'dim.

İnsanların acı dolu bakışlarına maruz kalan ve bundan nefret eden Tuana Ekin'dim.

Ben karanlık odalarda ağlarken ses çıkarmamaya çalışan ve en ufak bir hıçkırık sesinde 'ağlamak güçsüzlüğün temsilidir' diyen insanlardan sabaha kadar dayak yiyeceğimi bilen Tuana Ekin'dim.

Ben hayata 1 adım geri başlayan ve her zaman mağlup olarak kalacak Tuana Ekin'dim.

Son hazırlıklarımı yaparken yıllarca ayakta kalma sebebim olan Rüya'nın sesiyle düşüncelerimden ayrıldım.

-Tuana artık hayallerini gerçekleştirebileceksin, bu iğrenç yerden ve bir o kadar iğrenç kalpli insanlardan kurtulacaksın. Neden hala üzgün görünüyorsun?

Rüya benden 1 yaş küçüktü bu yüzden 1 yıl daha yetimhanede kalması gerekiyordu.

-Haklısın Rüya fakat ...

Cümlenin devamını getiremeden bir hıçkırık kaçtı ağzımdan. Bu halimi gören Rüya'nın deniz kadar mavi gözleri hüzünle kaplandı. Ne diyebilirdik ki ? rüya benden her zaman daha güçlüydü. Olaylara olumlu yönden yaklaşır, sorunlarını halledebilirdi. Oysa ben tam bir umutsuz vakaydım. Karamsar düşüncelerim hayatımı aydınlatmakta pek yardımcı olmuyordu

-Hoşça kal Rüya. Seni asla unutmayacağım.Sen benim aksime her zaman güçlüydün birçok şeyin üstesinden gelebilirsin sen . Her zaman öyle ol.

Birbirimize sımsıkı sarılırken rüyanın olmadığı bir hayatın ne kadar berbat olabileceğini düşünüyordum. Deniz kadar mavi gözlerine son kez baktıktan sonra kapıya yöneldim. Artık ayrılık vaktiydi...

Soğuk hava yüzüme çarparken saçlarım uçuşuyordu. Rüzgarı her zaman severdim. Belki ilginçti ama rüzgarla kendimi özgür hissederdim , bu beni iyi hissettirirdi.

12 yılımı geçirdiğim kasvetli binaya son bir kez daha baktım. Sanki tüm kara bulutlar bu binanın üzerinde toplanmış, gökyüzü onun aksine gökkuşağı ile donatılmıştı. Hayatın her yerinde acımasızlık olduğunu bilen ben bu düşüncem ile kazandığım tecrübe ne kadar da ironiydi böyle.

Yetimhaneden ancak 18 yaşımızı doldurduğumuzda çıkabilirdik. 12 yaşımdan bu yana hayaller kurmuş ve elime geçen paraları biriktirmiştim. Yanımda yüklü bir miktar olmasa da beni 1 ay idare edebilecek kadar param vardı. Öncelikle kendime kalacak bir yer bulmam gerekiyordu.

Yaklaşık yarım saat sonra ufak bir yer bulabilmiştim. Belki insanlardan yardım alsam aynı fiyata daha düzenli ve güvenli bir yer bulabilirdim fakat acıyarak bakan gözleri üzerimde hissetmemek için bu fikirden vazgeçmiştim.

Yamalı bavulumu koltuğun üzerine bıraktım. Bu ev kesinlikle güvenli değildi. Sokağın yan tarafından duyduğum ayyaşların sesleri bu düşünceme destek çıkıyordu. ' şuan yapabilecek hiçbir şeyin yok Tuana , hem sen ne zaman güvenli ve sıcak ortamlarda oldun ki , şimdi böyle bir yeri yadırgıyorsun ? ' diyen acımasız iç sesime hak verdim.

Soğuktan kıpkırmızı olmuş parmak uçlarımı hareket ettirmekte zorlanıyordum. Bavulumun içinden çıkardığım battaniyemi üzerime örttüm. Bir battaniyenin ne kadar değeri olabilirdi ki bir insan için ? önemli olan sıcak tutması değildi sadece benim için. Yetimhanede kaldığım günler onu sadece ısınmak için değil , hıçkırıklarımı bastırabilmek için kullanırdım. Anılar aklıma bir bir dolarken yanaklarımdan süzülen sıcak sıvıyla ağladığımı farkettim. Ne zaman kurtulacaktım bu anılardan ? geceleri bana zehir eden kabuslar gibi mi olacaktı onlarda ? hiç gitmeyecek miydi aklımdan?

Düşüncelerim kapının kırılırcasına çalınmasıyla dağıldı. Hemen gözyaşlarımı sildim ve gözlerimi kuruladım. Bu yetimhaneden kalan bir alışkanlıktı sanırım. Kapıya doğru yavaşça ilerlerken bu saatte kimin gelmiş olabileceğini düşünüyordum. Aklıma hiç kimse gelmeyince iç sesim devreye girmişti ' kimin var ki ' maalesef yine haklıydı.

Kapıyı açtığımda karşımdaki adamın alkol aldığını belli eden kokusuyla yüzümü buruşturdum. Yaklaşık 35-40 yaşlarındaki adam dağılmış sarı saçları ve üzerindeki yırtık kıyafetlerle oldukça kötü görünüyordu.

-"ş-şey ne istemiştiniz"? Evet , korktuğumda kekelerdim.

-"bu evden çıkacaksın''! Duyduklarım bedenimde şok etkisi yaratırken cevabım gecikmedi .

-''Anlamadım bir yanlışlık oldu galiba ''

-"duydun işte ya defolur gidersin ya da benimle kalır birlikte eğlenceli şeyler yaparız " birlikte kısmına vurgu yaparken yüzündeki sırıtış saçlarıyla aynı renk olmuş dişlerini göstermesine neden olacak kadar artmıştı.

Elbette bu evden çıkmayacaktım. Benim olan bir şeyin elimden alınmasına izin verdiğim günleri yetimhaneyle birlikte arkamda bırakmıştım. Derin bir nefes aldım :

-" sen ne hakla bu saatte kapıma dayanıp evimden çıkmamı söylüyorsun ? bu yaptığın bir suç , şimdi gitmezsen sonun karakolda biter." Artık hem bağırıyor hem de tehditler savuruyordum. Fakat adamın pek ciddiye aldığı söylenemezdi. Yüzünden silinmemiş sırıtışı buna en iyi kanıttı.

-" bak minik kız , burada karşıma geçip bana bağırırken aklından neler geçiyor bilmiyorum ama senin gibilerini tanırım. Söylediklerine daha kendin bile inanmazken beni kandırmaya çalışman seni komik duruma düşürüyor. Daha ailen bile yoktur eminim , kendini pazarlayarak hayatta kalmış küçük bir kızsın sen . şimdi karşımdan çekil ya da ikinci seçeneği düşün, tercih senin ." sonlara doğru yüzünde iğrenç bir gülümseme oluşmuştu . duyduklarımın etkisiyle yerimden kıpırdayamıyordum . her şeyi anlardım .kapıma bir sarhoş dayanmasını , hakaretler etmesini , iğrenç sıfatlar yapıştırmasını . fakat karşıma geçip ailem ile ilgili hayatımı sorgulaması benim için fazlaydı.

Yine sessiz kaldım . Verecek bir cevabım yoktu çünkü. Gözüme gelen yaşları geri göndermeye bile çalışmadan içeriden bavulumu ve battaniyemi elime aldım . Dışarı çıkarken duyduğum ses ile sinirlerim tavan yaptı.

-"senin için oldukça iyi bir seçim ."

Hayatta her zaman önümde seçenekler vardı. Asla birden fazla şeye sahip olamıyordum. Yetimhaneye geldiğim gün artık kalacak bir yerim olmuştu fakat orada asla sevgi ve şefkati görmemiştim.

O zamanda şimdikinden farksızdı : ' bir şeye sahipsen bir şeyin eksiktir ' kuralı her zaman hayatımda yer edinmişti. Düşüncelerim daha fazla ağlamama sebep olurken düşüncelerime eşlik eden iç sesime hak verdim ' neden hala yaşıyorsun ki , neden bu acılara katlanıyorsun .'

Kaldırımdan inip yola yaklaştım. İntihar etmenin birçok yolu vardı aslında. Kendini asmak , silah kullanmak veya damarını kesmek . benim için şuan önemli olan tek şey ölümdü. Sonunda ölüm olan her şey seçenekti .ve ben yine seçimimle bir şey kaybedecektim . belki acılarım dinecekti fakat sahip olduğum hayatla bedel ödemiş olacaktım. Bir an aklıma Rüya geldi. Belki yanımda olsaydı bunlar olmazdı . sarhoş adamın beni yok edecek sözler söylemesine izin vermezdi belki de. Fakat o yoktu .yine yalnızdım .

Caddeye bir adım daha yaklaştım . artık arabalara çok yakındım . son adımın beni ölüme götüreceğini bilerek gözlerimi sımsıkı kapadım . ne kadar acı çekecektim bilmiyordum fakat sonunda kurtulacağım için bunları daha fazla düşünmem anlamsızdı . Gözüme yansıyan ışığın ölmeden önce görülen beyaz ışık mı yoksa arabadan yayılan farın ışığı mı olduğunu kestiremeyen beynimin tek algıladığı , ela rengiydi. Bilincim kapanmadan önce son duyduğum ses yerle buluşan bedenime aitti .

KARANLIĞA DOKUNMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin