İyi okumalar ;)
"Bu park olmalı."
Kerem arabayı durdurduğunda düşüncelerimden sıyrılarak ona döndüm. "Civarda başka park yok."
Başımı sallayıp Kerem'i onayladıktan sonra arabadan indim. Arabadan inmem ile saçlarım hafif hafif ıslanmaya başladı. Evdeyken başlayan yağmur hala sürüyordu. Çok hızlı değildi ama ıslanmamıza yetecek seviyedeydi. İçime oturan telaşsızlık ile ruhsuzca etrafa bakındım. Şu an ne yağmuru ne de başka bir şeyi umursayacak durumda değildim. Kerem de arabadan inip etrafa bakmaya başladı.
Bende kafamı çevirip yanında durduğumuz parka göz attım. Mesajda yazdığı gibi küçük bir parktı. İçinde salıncak, tahterevalli ve kaydırak vardı. Bir anlığına mesaj geldi aklıma. Küçükken annen ile geldiğin park diyordu mesaj. İrem ve annesinin bu parka geldiği düşünü gözümün önünden silemedim. İrem'in mini boyunun salıncakta sallandığını, gülümseyerek kaydıraktan kaydığını düşündüm.
İrem'e bir aydan kısa bir sürede nasıl da bağlandığımı gözler önüne seriyordu düşüncelerim ve düşüncelerimin beraberinde getirdiği tebessümüm.
"Arka sokak diyordu mesajda."
Kerem'in konuşması ile beraber yüzümdeki tebessüm hızlıca silindi. Nerede olduğumuzu ve ne için olduğumuzu bir kez daha yüzüme çarpan sözleri içime bir titreme salarken başımla onu onayladım ve etrafıma göz atmaya başladım. Yağmur damlaları yüzüme düşüp görüş alanımı birkaç kez kapatsa da elimle silerek onları savuşturdum.
Etrafıma defalarca kez baktım ama herhangi bir şey anlamadım. Tekrar tekrar baktım, kendi etrafımda döndüm, bir noktaya odaklanıp algılamaya çalıştım... Ama hiç biri işe yaramadı. Aklım donmuş gibi hissediyordum. Bakmak hiçbir işe yaramıyordu, algılayamıyordum. Bu aynı, bir kitabın satırını defalarca okumana rağmen hiçbir şey anlayamamaktı. Gözlerim okuyordu, zihnim algılayamıyordu.
Yağmur damlalarının birikmesiyle oluşan birikintileri görüyordum. Ama o kadardı. Parkın kenarındaki ağacın eğilmiş olduğunu görüyordum. Ama ötesi yoktu. O kadardı.
"Başka ara sokak yok buraya gidelim. Diğerleri hep büyük sokaklara benziyor. Ama bu sokakta ışık dahi yok."
Bir ses duyduğumda algılarını kapatmış zihnim arkamı dönmemi söyledi. Ama bunu yapamadım. Kaybolmuş küçük bir çocuk gibi hissediyorum kendimi. Kalabalığın arasında tek başına kalmış, ne yapacağını bilemeyen küçük bir çocuk gibi...
Yıllardır ona öğretildiği gibi kaybolduğunda bulunduğu yerden ayrılmayan bir kız çocuğu... Kaybolmuştum. Annem bulur muydu beni? Bulamazdı.
"Dilan, neyin var senin? Sana diyorum."
Kolumda bir dokunuş hissettiğimde irkilircesine arkamı döndüm. Refleksten kaynaklana bu hareket kendime gelmemi sağlamıştı. Keremin endişe ile bakan gözleri ile karşılaştığımda donuk ifademe karşılık kendime gelmek istercesine kafamı salladım. Derin bir nefes aldıktan sonra da "Hangi sokak demiştin? Göremedim de," dedim. Ancak Kerem dediklerim ile ilgilenmeden "Neyin var?" diye sordu. Sorusunun cevabını bilmediğim gerçeği zihnime ulaştığında boğulduğumu sandım.
Bilmediğim her şey bir katilin sert parmakları oluyor ve boğazıma dolanıyordu. Nefesimi kesiyor ama ölmeden önce parmaklarını çekiyor ve yaşamama izin veriyordu. Amacı, ölmem değilde boğulma hissini yaşamam, boğulmaktan daha çok korkmamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSIMA ŞEYTAN
Ficção AdolescenteSekreter adlı kitabımın ikinci kitabıdır. BEN O İYİ KIZIM Zihninde yer edinen güzel kız imajının ete kemiğe bürünmüş haliyim. Masalların prensesi, seninse sevdiğin o tebessümün başrolüyüm. Başrol olan benim, beni seyreden sensin. Narin ve duygusalı...