Episode'1

997 76 131
                                    

"Seungmin! Kulaklığını unutmuşsun."

Uzun sayılabilecek yolculuğuna çıkmadan önce babasının sesiyle son kez evine döndü ve huysuz adımlarla kulaklığını çantasına attı, gözleri gideceğinde ulaşmayı planladığı başarı için parlarken evinden uzaklaşacağı için damlalar akıtıyordu. Asla pişman olmayacaktı bunu biliyordu, yalnızca adımlarını sağlam yerlere atması gerekiyordu.

Otobüse binince çalma listesinden sevdiği bir şarkıyı açarak dört saatlik yolculuk için gözlerini kapattı, belki kimine büyük gelmeyebilirdi fakat en fazla alışveriş merkezine gitmiş biri için büyük bir adımdı.

Otobüs durup anons geçince bavulunu eline alarak kalabalık ve işlek şehirde göz gezdirdi, büyüleyici gözüküyordu. Şehri gezmeyi düşüncelerinin gerisine kovalayıp anlaştığı pansiyonlardan birine gitti. Eşyalarını yerleştirmesi henüz bitmişken babasından gelen aramayla gülümsedi, gerçekten iyi anlaşıyorlardı.

"Evet baba geldim, bavulumu da şimdi yerleştirdim."

"Gece kapının kilidini kontrol et Min, kalabalık yerlerde kimseye güven olmaz." Babasının dedikleriyle hafifçe kıkırdadı, söyleyişi çok sevimliydi.

"Tabii ki dikkat edeceğim, şimdi gidip alışveriş yapmam lazım kapatmalıyım!" dedi ve telefonu yatağın üzerine fırlatıp esnedi, belki de alışverişi ertelemeliydi. Yarın yapacağı gergin iş görüşmesi için bir kombin hazırlayıp pikenin altına kıvrıldı, kısa sürede yol yorgunluğuyla uykuya teslim etmişti kendini.

Sabah evden çıkmadan önce aynanın karşısına geçip mırıldandı. "Güzelsin be Seungmin, nazar değmesin."

Şirkete geldiğinde önce bir süre süzdü geniş binayı, lüksün güzel bir seviyesiydi. Asansördeyken avuç içlerinin terlediğini hissetti, heyecanlanmıştı. Belki birkaç yıl sonra göreceği o yüz için, belki de işe başlayacağı içindi. Asansörün karşısındaki resepsiyona yaklaşıp mavi saçlı çocuğun önünde durdu, çocuğun sevimli suratının ona dönmesiyle odak noktasını değiştirdi.

"Merhaba ben Seungmin, Bang Chan'la görüşmek için gelmiştim."

"Pekâlâ, randevunuz var mı?" dedi defterdeki tarihlerin arasından bir şey ararken. "Sanırım yok, kim diyeyim?"

"Seungmin derseniz anlayacaktır."

Adını demin söylemesine rağmen hatıtlamamasını yorgunluğuna yorup koltuklardan birine oturdu, asıl gergin ortam tam olarak şimdi oluşacaktı.

Sıkılmaya başlamak üzereydi ki mavi saçlı çocuk seslenip önüne geçti. "Chan bey sizi üçüncü kat terasında bekliyormuş, asansörle çıkabilirsiniz."

Başını eğip teşekkür etti, terasa çıktığında rüzgarda kahkülleri uçuşan kişinin yanına geçti. Kendisini fark etmemiş değildi de, konuşmaya gücü yetmeyecek gibiydi. "Sana ne söylemeye yüzüm var ki? Benden ne gibi bir şey söylememi bekliyorsun bilmiyorum." diyerek gözlerini boş şehir manzarasından çekti.

"Hiçbir şey, umrumda bile değil artık. Ardında bıraktığın harabeyi harabenin tam ortasındaki kişi olarak topladım bile, başka bir şey konuşmaya geldim."

"Seungmin, ben..." diye başlasa da devamını getiremedi, her şeyi kendi mahvetmişti ve toparlanamazdı, bunu biliyordu. "Tamam devam et, ne için gelmişsen artık."

"İş için geldim Chan, senden bir torpil istemiyorum ama engel olmamanı istiyorum, bunu yapabilirsin değil mi?" Bir süre düşün yaşça büyük olan, karşısındaki gencin çok daha rahat bir işte çalışabileceğini biliyordu. Bu kadar koşuşturmaya gerek var mıydı?

"Bak anlıyorum heveslisin fakat senin gibi kırılgan birisi bu sektörde fazla dura-"

"Kırılgan ve hevesli öyle mi? Bir şeye hevesli başladıysam en azından sonunu getiririm, senin gibi kaçıp gitmem! Kırılgan olsaydım da bu kadar süre dayanmazdım, gelip seni paramparça etmeye bu kadar meraklıyken hem de, adi piç. Senden bunu bile istemiyorum, öyleyse senin ruhun bile duymadan şirkete gireceğim. İzle ve gör, uzun sürmeyecek." Dudakları iki yana kıvrılırken büyüğün gözlerine hırs dolu gözlerle baktı, o da biliyordu ki istediği şeyi elde etmesi asla uzun sürmezdi, kendini bile.

........

"Chan! Bir kere olsun bana düzgün bir asistan bul! Bir kere ya!" Sinirle toplantı odasından çıkıp patronunu odasına girdi genç alfa. "Yine istifa etti, sadece üç hafta dayandı inanabiliyor musun!?"

"Belki de çok üstlerine gidiyorsundur Minho, altı ayda yedi asistan değiştiren tek menajer sensin."

"Bir kere olsun işini yapmaya istekli birisini işe almadığından olabilir mi, ne dersin?" dedi ve elindeki stres topunu karşı duvara attı. "Sürekli işlerim bölünüyor, bir defa bile şu sikik iş merkezinde düzenli iş yapamıyorum."

"Sakin ol Minho..." deyip elini tedbirle omzuna attı birkaç senelik arkadaşının. "Şirketteki diğer çalışanların da etkilenmemesi için kendine hakim olmalısın. Haftaya olacak işe alımlarda seni de çağıracağım görüşmeye, tamam mı? Şimdilik Jisung sana yardım etsin."

"Tamam Hyung, tamam."

Siniri hala çıkmamışken stres topunu alıp odadan çıktı, Seungmin de o sıralarda şirketi gezip nasıl bir yer olduğuna bakıyordu. İçinden 'gitmesine değecek işler' yapmışsa kendince diye söylendi. İkinci kattaki odada sesler yükselince kulak misafirliği için birkaç dakika dinledi, fırsat ayağına gelmişti adeta, bu fırsatı kullanabilme şansıysa ondaydı.

İlk bölüm kısa olur çünkü bu bir 🧸 adetidir!
Yazarken eğleneceğim ve sizin de eğlenmenizi umduğum bir ficle karşınızdayım bu sefer, umarım batırmam 🙈
Oy ve yorum bırakmayı unutmayın~
Sizi seviyorum, kendinize iyi bakın.
🧸❣


Manager [Skz-B×B]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin