merhaba çileğim! istisnasız şu geçirdiğim iki hafta, hayatımın en iyi haftalarıydı. hala korkularım ve yapıp yapmama konusunda düşündüğüm şeyler olsa da şu an mutluyum ve birkaç dakika içinde seninle, tan'a arkadaş olması için bana bir köpek sahiplenmeye gideceğiz. şu durumda mutsuz olmamın imkanı bile yok çünkü biz gece yarısına kadar birbirlerimizin evinde takılsak ya da dışarıda dolansak bile yataklarımıza kurulup uyuyana kadar telefonla konuşuyoruz.
bu öyle güzel ki; uykulu, mayışmış halin, uyuşuk çıkan kelimelerin ama yine de sohbete devam etmek için arada yatakta yuvarlanışların -bunu hem duyuyorum hem de söylüyorsun- uyuduktan sonra alıp verdiğin tatlı nefesler, farkında olmadan mırıldandığın kelimeler... öyle güzelsin ki, sanırım sen uyanana kadar nefes seslerini dinlediğimi itiraf edebilirim.
işin tatlı yanı, uyandıktan sonra çağrının hala devam ettiğini görüp neşeyle, "günaydın, gguk gguk! kalk hadi, kahvaltıya bana gel." demen ve bizim, ben senin dairene gelene kadar konuşup durmamız. dün sabahki aramayı sonlandırdığımda on saati geçik olduğunu görmem de bir hayli alışık olmadığım bir şey fakat öyle bir büyülüyorsun ki beni, fark etmeden önceden yapmadığım her şeyi yapıyor olarak buluyorum kendimi.
ne var ki hiç de şikayetçi değilim bu durumdan, hatta öylesine mutluyum ki içim içime sığmıyor. sanki her gün doğum günümmüş ya da çocukmuşum gibi.
sen olmasan, şu an balkonundan sarkıp bana saçma çocuk şarkılarını söylemesen, bana kitaplar okumasan, birlikte şehri dolaşıp eğlenmesek, yeni yerler keşfedip 'burası bizim' demesek ve dinlediğimiz şarkıları bize ait kılmasak ben ne yapardım?
muhtemelen seninle tanışmadan önceki gibi, eski karımı kaybettiğim için bedenime yüklenen vicdan azabıyla yaşar ve yüksek ihtimal hayatıma bir şekilde son verirdim. gerçekten sen olmasan yaşamanın bir anlamı, tadı yok. nefes alıyorum ya, tüm hücrelerim 'taehyung' diye zikrediyor çünkü o aldığım nefesin sensiz bir anlamı yok. sensiz benim bir anlamım yok.
işte bu yüzden ellerimden kaçıp uçacaksın diye çok korkuyorum zira ölümü arzulayan ben, artık ondan korkuyor. hayatı öğrendim çünkü. yaşamak nasıl bir şey, kalbinin tutkuyla atması, aldığın her nefeste şükretmen, yağan yağmura, kara, açan güneşe çocuk gibi mutlu olman, içten bir şekilde gülümseyebilmen... ben bunları biliyorum. ben seni biliyorum. eğer bir gün gidersen elimde avucumda ne kalır?
bu yüzden gitmeyi düşündüm, sana çok kapılmadan gitmeyi düşündüm ama bir baktım ki, ben çoktan deli divane aşık olmuşum.
şu anda da bu konuda yapacak bir şeyim, düşünecek kelimelerim yok çünkü kapını kapattığını duydum ve acilen evden çıkmalıyım. seni hemen görmek istiyorum çünkü. beni bırakmayacağına emin olana kadar sıkıca sarılmak istiyorum. önceden sana dokunmaya kıyamazdım bile kirli hissettiğim için ancak sen... sen öyle yüce bir varlıksın ki, kendimde sevmediğim ne var ne yok silip süpürdün. minnetimi nasıl anlatabilirim inan bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum.
sanırım sana o çok sevdiğin çilekli suyu almaya devam edeceğim bu yüzden.
sonsuzlara dek birlikte olmamız dileğiyle, seni seviyorum, küçücüğüm.
bu bolumu sevmiom ama 10da bitirmek icin gecis bolumu sartti