bunlar nasıl gerçekleşiyor bilmiyorum ama bir şeyler oluyor. sen beni dairene çağırıyorsun, bir sürü abur cubur yiyip üstüne tavukla bira almak için beş sokak aşağıdaki markete gidiyoruz, sohbetler ederek açtığın programı izliyoruz, onu yorumlayarak gülüyoruz, harika biri olduğumu söylüyorsun ve ben kızarınca yanaklarımı sıkıştırıp gülüyorsun.
bir şeyler oluyor, taehyung ve ben sana daha çok kapılıyorum. öyle ki artık bu ne sevgi ne de aşk. adını bulamıyorum ama buna tapınmak diyebilirim sanırım. sana gerçekten tapıyorum ve duygularım bunun üstüne çıkamaz dedikçe öyle bir şey yapıyorsun ki, diyorum; bunun üstü yok.
bunun gerçekten üstü yok.
iki gün önce evine çağırdığında, aşağıya inmekle uğraşmak yerine sende kalmamı teklif ettin ve yatağın tek kişilik olduğu için salonunun yumuşak mavi koltuklarında karşılıklı uyuduğumuza hala inanamıyorum. bu hala hayal gibi geliyor. yatağın çift kişilik olsaydı eğer birlikte uyuyabileceğimizi söylediğin için ikimiz de uykuya dalana kadar heyecandan saçma sapan konuştum üstelik. yine de ne olursa olsun gün doğana kadar ettiğimiz o muhabbetten dehşet derecede keyif aldım. senin hakkında daha çok şey biliyorum mesela, aslında bilmediğim bir şey kaldı mı merak da ediyorum.
uyurken bir şeylere sarıldığını o gece öğrendim. koltuğun silindir şeklindeki yastığına sıkıca sarılırken fazlasıyla tatlıydın, sabah olduğunda bunu sana diyememem biraz içimde kaldı fakat sorun değil. sorun değil çünkü uyurken yere tekmelediğin örtüyü üzerine örtmeye geldiğimde, yastığı bırakıp koluma sarılman ve "burada kal, gguk." demen, her olumsuz duyguyu siliyor.
tanrım, taehyung, adımı niye söylediğini bile bilmiyorum. ilk başta beni başkası sandın diye düşünmüştüm fakat gerçekten de bana sesleniyordun. hayatında başka bir 'gguk' yoksa ve her gguk'a aynı yumuşacık tonla seslenmiyorsan o 'gguk' gerçekten benim. 'burada kal.' dediğin kişi...
bu fazlasıyla garip ve alışık olmadığım bir his. bu yüzden sen uykun arasında öyle mırıldandıktan sonra yere, hemen dibine çöküp saatlerce kılımı dahi oynatmadım, oynatamadım. saatlerce seni izledim, bu öncekiler gibi değildi. arada evine bir şey bırakmaya veyahut şu basit 'temizlik' bahanelerim yüzünden geldiğimde seni uyuyorken görüp izlerdim birkaç dakika ancak bu öyle değildi. saatlerce izledim seni; sen koluma sıkıca sarılmışken, parmaklarını benimkilere dolamışken ve bana "burada kal." demişken...
aradaki fark öyle büyük ki, aramızdaki bu büyü veyahut herhangi bir şey bozulacak diye ödüm kopuyor.
sana zarar vereceğim diye içim içimi yiyor ama yine de kendimi sana bakarken buluyorum.
içimde korkunç bir aşk büyüyor, taehyung. ne yapacağım böyle?
ne yapacağımı bilmiyorum ama tam şu an, seninle kaldığım günün sabahında birlikte kahvaltı hazırlayışımız ve seni iş yerine bıraktığım aklıma düştü. o günün akşamında kapıma bir pasta ve beyaz şarapla gelişin ve gece yarısını geçene dek ettiğimiz sohbetler de aklımdayken, şu an, telefonuma gelen bildirimlere bakıyorum.
dark paradise 🍓
beş dakikaya iniyorum aşağı ama hangi küpeyi takacağıma karar veremiyorum bir türlü ufavuç dolusu küpelerimden birini seçeceksin, tamam mı? zevkine güveniyorum
kaplanlı da çok şekermiş aslında
YOKSA ÇİÇEKLİYİ Mİ TAKMALIYIM???geliyorum bekle
kendim takamadım ayrıca
yardım et 😔birlikte, sirk hayvanlarının özgürlük hakları için yapılan eyleme katılacağız ve inan bana, hala bir rüyada olduğumu düşünüyorum. gerçekten bir rüya veya hayallerimin ortasında olmalıyım, gerçek olamayacak kadar mükemmel çünkü her şey. şu yazdıklarına ve şirinliğine bir bak; küpeni seçmemi ve takmamı istiyorsun. canıma kastın falan olmalı.
geliyorum, yanına,
bir gün sarılarak uyumamız dileğiyle, seni seviyorum, tatlı çiçeğim.
taehyungun agzini yuzunu yiyomusum