blood cart

1.3K 189 217
                                    


We're running in the moonlight
We're dancing in the open waves
You're hangin' for a good time
Something that'll make you stay

Gece saat on bir, açım ve korkuyorum.

Ne olduğunu anlayamadan Minho'nun dediğini yaparak arka bahçeden içeri girmiş ve Jeongin'in konuşmasına bile izin vermeden çekiştirerek arabaya sokmuştum. O sırada telefonum hâlâ açıkken bir yandan da Minho'a yetişmeye çalışmıştım.
Olayı bilmediğimden ötürü Jeongin'e de hiçbir şey anlatamamış ve Minho'nun yapmamızı istediği şeyi yaparak gidebildiğimiz kadar uzağa gitmiştik.

Şimdiyse ikimiz de nerede olduğumuzu bilmiyorduk fakat haritada okuduğumuza göre neredeyse Seoul'ün sonuna gelmiştik, Busan'a ulaşmamıza nereden baksak beş saat falan vardı, epey yol katetmiştik.
Hâlâ arabanın içindeyken ve gecenin kör edici karanlığında arabada ilerlerken  hoparlördeki sese seslendim.

"Minho, daha ne kadar gideceğiz?"

"Tam olarak neredesiniz ve arkanızda sizi takip eden bir araba var mı?"

Cidden korkuyordum ancak emin olabilmek için arka cama doğru yöneldim, karanlık ve düz yolda sadece Jeongin ve ben vardık. Tamamen yapayalnızdık.
Ancak hâlâ nerede olduğumuzu bilmiyorduk, haritanın gösterdiğine göre bir otobandaydık.

"Takip edilmiyoruz ve bir otobandayız, bomboş burası. Şimdi her şeyi anlatabilir misin?"

Jeongin arabanın hızını azalttı ve kısa bir süre sonra durdurdu, araba durduktan kısa bir süre sonra Minho da konuşmaya başlamıştı.

"Yeri, cezaevinden çıkmış ve onu tuzağa düşürdüğümüz için dördümüzü de yakalamayı plânlıyor. Chaer ve ben şu an evdeyiz ve sağlamız ancak üçü de sizin peşinize düşmüş gibi."

"Yakalarsa ne olur ki?"

"Bir tahminim yok ama sinirinin ikiye katlandığını düşünürsek cinayete bile başvurabilir."

Vücudumun titrediğini hissettim, ölüm; şu an için istediğim bir şey değildi. Çok fazla hayalim vardı ve henüz sadece bir tanesini gerçekleştirebilmiştim, ölmek hatta öldürülmek için küçük olduğuma inanıyordum.
Düşüncelerimi görünmez bir kasvet boğmaya başladığı sırada yanağımda hissettiğim parmaklar beni gerçekliğe döndürdü. Şu anda olduğum gerçekliğe, Jeongin'in yanına.

"Korkacak bir şey yok, ben seni koruyacağım. Her zaman olduğu gibi, sevgilim."

Yanağımı usulca okşayan parmakları ve kısık ses tonuyla birlikte söyledikleri bir miktar içimi rahatlatmıştı, elbette biliyordum ki Jeongin benim için kendi canından bile vazgeçerdi fakat ben bunu istemiyordum. Ya ikimiz de birbirimize sahip çıkacaktık ya da ikimiz de Yeri'ye kurban gidecektik. Benim gözümde başka bir yolu yoktu.

"Hâlâ orada mısınız?"

Jeongin elini yanağımdan çekip bacağımın üstüne koydu ve konuşmaya başladı.

"Burada böylece duruyoruz, nereye gidecegimize dair en ufak bir fikrim yok, yardımcı ol biraz Minho."

"Düşünüyorum ama Yeri'nin zihnine asla hâkim olamıyorum, mesela neden ilk önce bana ve Chaer'e gelmek yerine size geldi? Halbuki bizi rehin alsaydı siz zaten gelecektiniz. İşleri daha da zorlaştırdığının farkında değil mi?"

Hadi ama Yeri'den bahsediyorduk! Birkaç günde onun ne kadar kinci bir insan olduğunu anlamıştım, kinciliğinin yanı sıra bunu kullanarak çok akıllıca davranıyordu fakat unuttuğu bir şey vardı.
O tek bir beyindi, Yeonjun ve Yeji sadece onun köleleriydi ama Jeongin, ben, Minho ve Chaer birbirimize kenetliydik.

psychopath - hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin