Part : 4

113 16 3
                                    

Not: Multimedia Şubat.

"Ne , sen ... Nasıl?"
" İyi bir gözlemciyim." dedi ve elini ensesine götürüp kaşırken gülümsedi.

Telefon numarasını girip "ara" tuşuna dokundu. Rüzgar'ın cebinde olduğu belli olan telefonu titremeye başladı. Ben hâla olayın etkisindeydim. İyi bir gözlemciyim derken ? Ne yani 10 dakikada beni çözmüş müydü? Ben bile daha kendimi çözememişken. Düşünüyorum tanışmış mıydık acaba? Yani daha önceden olabilir miydi? Düşün, düşün, düşün... Siyah saçlar, koyu renk gözler, kemikli yüz yapısı, gamzeleri.... Yok yani görsem unutmam, unutamam. Fotografik bir hafızaya sahibim. Bu da bir kez gördüğüm kişiyi bir daha unutmayacağım anlamına geliyor. Ee peki şifreyi nasıl bildi?

Sonunda kendime gelip tedirgin bir gülümsemeyle "Benim burada inmem lazım, müsaadenle." dedim. Oda rahat geçebilmem için ayağa kalktı ve eliyle prenslerin araba kapısını açıp leydilerini indirirken yaptıkları hareketi yapıp bekledi. Bende oturduğum yerden kalkmadan , sarı üzerine kırmızı renkli olan butona bastım. Ayağa kalktım ama hızlı olan otobüs yüzünden tam Rüzgar'ın üstüne düşecekken butonun bulunduğu direğe tutunmamla o klasik sahne yaşanmadı. Hani kız dengesini kaybeder oğlanın üstüne düşer sonra aralarında bi çekim faln oluşur çok romantiktir falan filan. Yaşanmadı neyseki.

Sağ kolumda asılı olan sırt çantamı düzelttim. Otobüsün durmasıyla son kez Rüzgar'a baktım. Bana bakıyordu, gülümsedim ve indim.

*****************

Her zaman geçip gittiğim, aşinası olduğum sokaktan geçerken Rüzgar'ı düşünüyordum. Saçları, ten rengi, yüzünün her bir santimetrekaresinin belli bir orantıyla dizilmiş olması. geniş omuzları büsbütün hayallerimdeki çocuktu. Ama çocuğu tanımıyordum sırf yakışıklı diye bir çocuğu sevemem.Karakteri peki karakteri nasıldı?
Bu düşüncelerle iki katlı, beyaz, küçük bir bahçesi olan evimin bahçe kapısını açtım. Bahçeden geçerken alt kattaki komşumuz Mukaddes teyzenin köpeğinin havlama seslerini duydum. Anlaşılan yine kedi görmüştü.
Apartmanın kapısı açıktı, direk girdim ve merdivenlerden yukarı çıktım. Cebimdeki anahtarı çıkardım, anahtarlığımı görünce Londra'yı ne kadar özlediğimi farkettim. Anahtarlığım iki katlı kırmızı otobüstü. Derin bi iç çekip kapıyı açtım. Biricik kedim Şubat beni bekliyormuş gibi koşarak yanıma geldi.

Şubat, aslında ölen kedimin adıydı. Onu şubat ayında, karların içinde bulmuştum. Soluk alıp verişi çok yavaştı, hemen eve getirmiştim. Yaklaşık bir yıl kadar birlikte yaşadıktan sonra ansızın öldü. Mezarı İngiltere'de. Türkiye'ye gelince maalesef onu da bıraktım orada. Meğer burda beni bekleyen başka bir Şubat varmış. Yaklaşık bir hafta önce saat gece 3 civarındayken Boncuk'un(Mukaddes teyzenin köpeği) havlama sesleriyle sıcacık yatağımdan kalkıp pencereye koştum. Hırsız olabilirdi sonuçta. Boncuk'un bahçe duvarlarına karşı havladığını görünce dikkatlice duvarı inceledim. Duvarın kücük bir tuğlası eksikti. Oradan iki parlayan göz bana bakıyordu. Beni görünce miyavlamaya başladı. Üstüme gri ceketimi alıp aşşağıya koştum. Boncuğu kulübesine geçmesini sağladıktan sonra yavaş yavaş duvara yaklaştım. Ufacık bir kedi yavrusu buldum. Korkudan tir tir titriyordu. Kucağıma alıp onu sakinleştirmeyi denedim ve başarılı oldum. Eve götürüp karnını doyurduktan sonra bana bakmaya başladı. Mavi gözleriyle bana bakarken onda Şubat'ı gördüm. Elimi ona doğru uzattığımda kendi kafasını gelip elime sürtmeye başlayınca;

"Selam kedicik. Burda benimle kalıp sana bakmamı ister misin? "

İSİMSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin