Part : 3

121 16 1
                                    

Hiç bozuntuya vermedim, vermemeye çalıştım,. Kalbim yerinden çıkacaktı. Elim ayağım boşaldı. Titremeye başladılar. Derin nefes alıp vererek sakinleşince elimi bozuk olan kulaklığıma götürdüm ve çıkardım.

"Efendim?" dedim gülümseyip, kafasını önüne eğdi. Yamuk bir gülümsemeyle;

"Pardon, kulaklıklarını fark etmemiştim." dedi. Fark etmemesi normaldi. Siyah ağırlıkta olan kıyafetlerimin içinden siyah kulaklığı seçmek zordu.

"Baştan alalım." dedi ve ayağa kalktı, bir kaç adım geri gitti. Ardından tekrar geldi oturdu.

"Selam ben Rüzgar!" dedi ve elini uzattı. Elini tutup

"Selam ben Emma'" dedim. Elleri benim ellerimin aksine daha sıcaktı. Bende kansızlık vardı. Genellikle ellerim, ayaklarım soğuktu yani.

"Emma ! " dedi, neşeli bir ses tonu vardı ve devam ettirdi;" yabancı uyruklu musun ?" "Evet.." dedim ama Rüzgar "Hangi ülke?" der gibi başını sallayınca " İngiltere'den geldim." diyerek devam ettirdim. Anladığını belirterek kafasını salladı. "Aksanından belli aslında." dedi Rüzgar. Bende önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına atıp gülümsedim. Bir kaç dakikalık sessizlikten sonra Rüzgar:

"Ne dinliyordun?"

"BonJovi." diye cevapladım.

"Hiç duymadım, dinleyebilir miyim? "

"Tabii." diyip tereddütle çalışan kulaklığımı verdiğimi düşünerek kulaklığımın bir ucunu Rüzgar'a verdim. Bir süre sessiz kalınca "Yanlış kulaklığı mı verdim acaba?" diye içimden geçirdim. Rüzgar yalnızca dudaklarını kıpırdatarak "Wow." dedi. Bana doğru döndü.

"Müzik zevkine bayıldım." dedi. Önüme düşen saçlarımı geriye atarak :

"Müzik zevkimin değil BonJovi'nin güzelliği o" dedim.

"Hayranlarısın galiba ?" dedi ve gülümsedi. Hem de nasıl ." diyerek devam ettirdim. Ve gülümsedik.

********************************

Rüzgar deri ceketinin ceplerini karıştırıp bir şeyler mırıldanıyordu. Bende çocuğun her hareketini inceleyip nasıl biri olduğunu yada sadece dudaklarından dökülen kelimeleri seçmeye çalışıyordum. Gözlerimi ondan alamıyordum. İnsana çekici gelen bir yüzü ve samimiyeti vardı. Tamam yakışıklıydı ama beni ona çeken daha farklı birşeydi.

Göz ucuyla bana baktı ve gülmeye başladı.

"Noldu ?" diye sorduğumda ;

"Gözlerinle hareketlerimi takip edince , lazer tutulan kedilere benzedin." diyince "Bu bir iltifat mı yoksa.."

"Ta-tabiki iltifat.'' kekelemeye başladı. Neydi bu şimdi ? Niye kekelemişti? Sorun şu ki kekeleyen insanlar bana çok sevimli gelir. Neden sorun olsun ki diyorsunuz ama bu çocukta ters bişiler var. Ya gerçekten utangaç yada aşşağılık bir ikiyüzlü insanlardan biriydi. Çözemiyordum, bu çocuğu çözemiyordum.

Gülümsedim.

Rüzgar sonunda aradığını bulmuş gibi AHA! dedi. Ceketinin iç cebinden küçük bir not defteri çıkarıp, göğsünün üstündeki cebinden de bir kurşun kalem çıkardı. Telefon numarası olduğunu düşündüğüm 11 haneli, rakamlardan oluşan numara yazdı.

Bana uzatıp , biraz bekledikten sonra ;

"Telefon numaram ... istersen arayabilirsin." dedi.

"Arayacağımı nereden biliyorsun ?" diye saçma bir soru sordum.

"Haklısın bilmiyorum." dedi ve elimde tuttuğum telefonu alıp tuş kilidini açmaya çalıştı. Birşeyler yazdı, açılmayınca ani bir hamleyle telefonu geri aldım. Sesimi bilerek yükselterek:

"Ne yapmaya çalışıyorsun?" dedim.

"Arayacağından emin olmaya çalışıyorum." dedi. Birşey diyemedim. Diyecek bir şeyde yoktu zaten. Ne diyebilirdim ki "Tamam"desem umursamaz gibi gözükür, "Bir daha yapma! " desem çok kaba gözükürdüm. Ne yazıkki ikisi de değildim.

Rüzgar'a döndüm , gülümsedi. Bana da pek fazla bir şey kalmıyordu. Bende gülümsedim.

Elimdeki telefonu tekrar aldı. Yine tuş kilidini açmaya çalıştı. Açamayacağını bildiğim için dokunmadım. Kızmadım. Sinirlenmedim.

Bana döndü ve dişlerini göstererek diğer bi adıyla Piç gülüşüyle güldü. Tuş kilidini açmıştı.

"Ne ... sen .... nasıl ?"

İSİMSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin