ARAFTA (DÜZENLENDİ)

210 15 11
                                    

"Bu hayatta hiç bir şey ters gitmemeli. Zira siz Zarar görmekle kalmazsınız, herkese Zarar verirsiniz."

Güneşin askıda kaldığı o gün, Gözlerimde yaşlar belirdi. Boğazımda beliren bu tarifsiz duygunun anlatmak istedikleri acı doluydu. Tarifsiz hayatımın tarifsiz açıları ... fakat bitmişti artık. Her şeyin sonunda yeni hayatımın başındaydım.

Ben MERCAN ALTUN. Yeni hayatıma Yeni Bir sayfa açmaktayım. Bu yolda ya benimle yürüyecek ya da karanlığınızda boğulacaksınız Çünkü ben güneşsiz günlerime geri dönmeyeceğim. Aydınlığa kavuşmuşken her şey yolundayken, herkes bana inanmışken pes etmeyeceğim. Bunu kendime, aileme arkadaşlarıma Yapamam.

Bir Zaman Geçmişte ...

24 Kasım 2014 pazartesi

Kapının çarpma sesiyle uyandığımda okula Geç kaldığımı anlamıştım. Hızlıca üstümü giyerken ablamın sesini duydum. Pek umursamadan hazırlanmaya devam ettim. Saçımı makyajımı düzelttikten Sonra odamdan çıktım. Okula Gitmek için hazırdım. Çantamı sol omzuma almıştım ki annemin bağırışıyla çantamı yere fırlatıp, ne olduğunu anlamak için odasına gittim. Odanın kapısını açtığımda ablamın ağladığını, anneminse Telefonla konuştuğunu gördüm.

Kalbimin ritmi değişti Birden. Tam karşımda duran turuncu perdenin rengi kahverengi olmuştu sanki. Elimde tuttuğum telefonum şimdi yerdeydi. Kulaklarım sağır olmayı arzuluyordu. Beynim gerçeklik ve rüya Arasında araftaydı sanki. Bedenimdeki ürpertiyle kendime geldim. Annem ve ablamla göz teması kurarak "babam şaka yapıyor." Yalandan Bir gülümsemeyle "hep yapar." Dedim. Ayakta durmakta zorluk çeken bedenimi yatağın için üstüne fırlatarak...

****

Bütün gün kendimi Bir oraya Bir buraya savurarak geçirdim. Yaktığım Sigaranın haddi hesabı Yoktu. Geçirdiğim şokun etkisiyle sersemlemiştim. Nöronlarım hareketsizdi. Onların hareketsizliği Sağlıklı düşünmem ve  mantıklı hareket etmemi engelliyordu.

"Mercan görmelisin Babanı. Bu onu son görüşün olacak."

"Biliyorum. Onu hep o Haliyle hatırlamaktan korkuyorum."

"Haklısın ama ..." söyleyecek söz bulamamıştı Ayşe. Ne söyleyebilirdi ki. Böyle durumlarda ne Yapılır Oda bilmiyordu. "Babam bu sefer En Büyük şakasını Yaptı." Diyebildim. Ortamdaki kan Donduran sessizliği bozarak. "Bundan Sonra 'ben geldim. Kapıyı Açın.' Diyen biri Olmayacak. Saatlerce KAPIDA Beklediğimiz adam, bir daha hiç gelmeyecek. " Sağ gözümden akan yaşı elimin tersiyle sildim. Masada duran sudan bir yudum alarak,

"sabahları yanağımı dişleyerek uyandıran Bir babam Olmayacak. Sırf ondan korktuğum Için hata yapmamaya çalıştığım bu hayatım şimdi hangi bilinmezliğe sürükleniyor acaba?"

"Mercan'ın sus lütfen. Kendine Zarar veriyorsun. Yapma."

"Ne yapayım Büşra. Elimden Bir Şey Gelmiyor."

"Çık Dışarı. Bağır, çağır. Fakat burda düşünerek kendine Zarar verme." Sigara paketimden Bir dal alarak dudaklarımın arasına koydum. Elimi siper ederek sigaramı yaktım. Dumanı savururken dışarı "ne fark eder ki. Benim sorunum kendimle." Bir duman Daha çektim içime. "Kalk hadi" diyerek şahlandı Ömer.

"Ya Ömer bırak kolumu. Nereye gidiceğiz ki". Dedim, sigaramı kül tablasının kenarına sıkıştırırken.

"İlyasın dediğini YAPMAYA." Diyerek kolumdan tuttuğu gibi Dışarı çıkardı beni. Kafe Ortamı kafamı şişirmişti.

"Dünya Varmış."

"Atlayın arabaya."

"Nereye gidiyoruz ki?" Dedi Büşra. Ömer cevap vermeyince dediğini yapıp arabaya bindik. Ömer arabayı çalıştırdı. Bilmediğimiz yollaran geçerek ana yola çıktı. Nereye gittiğimizi bilmiyorum. Bildiğim tek şey yorulduğum du. Çok geçmeden İzmir'in en iğrenç semtinin en güzel manzarasına bakıyorduk. Kimsenin olmadığı dağlık Bir alana getirmişti Ömer bizi. İşte o semt ayaklarımızın altındaydı.

"Buraya elli defa gelmişimdir ama bu manzarayı görmemişimdir."

"Ömer farkı oğlum."

"Ne yapacağız burada."

"İzle ve gör ettik." Dedikten Sonra ileri atıldı Ömer. "Hey koca Şehir. Senden nefret ediyorum. Biliyor musun? Çok iğrençsin. Senin Kadar pislik Bir Yer görmedim. AYRICA bilgeye söyle o beni terk etmedi ben onu terk ettim." Arkasından Ayşe "AYRICA yılbaşında kar istiyoruz." Atılarak Da İlyas "ben aşk istiyorum. Ecemi getir bana ödemiş." Yapmaya çalıştıkları Şeyi anlamıştım. Onlar gibi bağırmamı istiyorlardı. Yapamazdım. Fakat onların bağırması bana cesaret vermişti. Beynimi boşaltıp duygularıma yöneldim. " Ben babamı istiyorum." Anlamsızca gülümsedim. Rahatlamıştım. "Belki babamı bana geri getiremezsin ama bana mutluluğu verebilirsin. Tek isteğim ..." İlyas, Ömer, Ayşe ve Büşra'ya göz teması kurdum. Elimle onları İşaret ederek "Bunları benden ayırma". Hepsi Birlikte bana sarıldı. "Ulan tosba biz ayrılmaz saplarız." Dedi İlyas. Huzurluydum. Huzurluyduk.

****

Akşam olduğunda Babamın cenazesini görmek için yola çıktık. Emin değilim. Ne yapmam gerektiği Hakkında bir fikrim Yoktu. Korkuyorum.

Ne tuhaf. 10 Yıldır buradayım, milyonlarca kez bu sokaktan geçtim Fakat morg'un burada olduğunu hiç farketmemiştim.

Çelimsiz bacaklarımla morg'un Kapısından içeri girdim. Babamı gördüğümde yıkılmıştım Fakat ayaktaydım. Ağlıyordum Fakat gözümde tek damla yaş Yoktu. İçim yanıyordu. Her saniyede kül oluyordum.

Kimsenin deviremediği, benim kahramanım Olan Büyük adamı; çaresiz, nefessiz, savunmasız ve yıkılmış görmek... İşte sonu gelmeyen bir cümle... Ne hissedeceğini bilememek.

Babamın o bembeyaz tenine dokunmak istedim Fakat buna cesaretim Yoktu. Korkaklık yapıp geri attım kendimi. Ablam babamı görür görmez yıkılmıştı. Annemse Babamın yüzüne dokundu. Yıllardır bakmaya doyamadığı yüzüne son bir öpücük kondurdu. Morgdan Dışarı attım kendimi. Ayşeye koştum. Sarıldım. Sesim kısılana Kadar ağladım.

Ablamın sesini duydum kulaklarımda "bu ölüm sana yakışmadı Hüseyin usta. Ne kazalar geçirdin, ne zorlukları yendin ... Küçük Bir kalp krizinde pes edemezsin." Diyordu.

Peki, ne olacak şimdi? Babamsız bu hayatı nasıl geçirecektik? Cevabı olmazmış Bazı Soruların ... Ben bu gece bunu anladım.

Gözyaşlarımı yutup Ayşe'nin kollarından ayrıldım. Bedenimi ablama ve anneme çevirdim. Bir bank'a oturmuş ağlıyorlardı. Yanlarına Gidip sarıldım.

Etrafımızda toplanmış yakın dostlarımız vardı.  Hepsinin Gözünde hayal kırıklığı ... Biliyorum, hepsinin canı acıyordu. Nasıl acımasın ki? Babam, Sayılan sevilen insanlardandı. Onun gibi biri zor bulunurdu. ONUN ölümü sadece Bizim Acımız Değil, bütün İnsanlığın acısıydı.

Oturduğum banktan kalkıp Ayşe'nin yanına Gitmek istedim, Fakat Ayşe bıraktığım yerde değildi. Etrafa bakındım ama Yoktu. Gözden kaybolup ara sokaklara baktım. O Sırada Birinin bana seslendiğini duydum arkamı döndüm ve,

"Ilgaz."

Koşar adımlarla ılgaza doğru ilerledim. Ona sıkıca sarıldım.

"Duyunca gelmek istedim. Seni yalnız bırakamazdım." Dedi Ilgaz. Arkasında Ayşe duruyordu. Demek ki Ayşe haber vermişti.

"Onu şimdiden özledim." Dedim. Kan donduran sesimle. Ilgaz bunu duyunca Daha sıkı sarıldı. Hiç bırakmayacakmış gibi Korkma dermiş gibi.

"Ben varım şirine'm. Seni asla yalnız bırakmam. Bu Zamanları beraber atlatacağız." Dedi. Ağlıyordu. Benim için üzülüyordu. Aşılmayan duvarları Olan ama Hassas Bir kalbi Olan adam. Benim sevdiğim adam.

"İyi ki varsın." Dedim. Daha sıkı sarıldım.onun varlığı içimi rahatlatmıştı. Bir nebze olsun acılarım dinmişti.

Günümüz -eylül sonları-

Ayaklarımı masaya uzatmış, bir elimde kumanda Diğer elimde şeftali suyumla keyif yapıyordum. Ayşe koşarak yanıma geldi. çok telaşlı görünüyordu.

"Mercan, Ilgaz geldi." Dediği anda şeftali suyunu yere düşürdüm.

"N-nasıl? Ilgaz nasıl bulmuş burayı." Diyerek ayaklandım.

"mercan bilmiyorum. Saklan Bir Yerlere ya da kaç Bir Şeyler yap. Seni görmemeli." Dedi Ayşe. Benden Daha Çok korkmuştu. Ilgaz sadece benim korkulu Rüyam değildi artık. O herkesin nefretini kazanmış biriydi. ONUN varlığı sadece bana değil, herkese Zarar veriyordu.





ARAFTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin