GERÇEKLER

20 0 0
                                    

Mehaba arkadaşlar, uzun süredir yoktum ama hikayeye kaldığım yerden devam ediyorum. Diğer bölümlerde bir kaç düzenleme yapacağım. Beğenip yorumlarsanız sevinirim.

Senin tarafından terkedilmekti aşk. Birden bire yok olmaktı yada birden bire, seni kaybetmenin verdiği korkuya dayanarak, sensizliğin verdiği hissizlikle ölmeyi dilemekti.

Aşk, karnınızda uçan kelebekler yada hızlanan bir kalbin açıklaması değildir. Aşk yoktur. Aşk sadece sevgi varsa vardır. Sevgide ancak onunla yaşadığınız güzel anıların, kulağınıza çalan o tok sesinin, güldüğünde parlayan gözlerinin tesiridir.

Aşk, mutlu sonla biterse aşk olmaz. Ne hikayeler yaşandı, ne destanlar gömüldü, ne ferhat kavuştu şirinine nede leyla vardı mecnununa. Hep kanla bitti sonlar yada mesafeler girdi sevdaya. Hep acı çekildi, gözler sel oldu aktı, yürekler darma duman oldu, geceler kavuşamadı sabah'a ve adına aşk dendi. İşte aşk, sonsuzluğa karışmaktı, ebediyet olmaktı.

Aşk, bedenlerle yaşanmazdı. En iyi ferhat bilir bunu...

DURMA! KOŞ! SINIRLARINI ZORLA.

Anca o zaman yaşarsın hayatı. İste o zaman anlam kazanır fani bedenler.

Depresyon mu denir bilemem, belkide bir şey denmemeli. Ben bu hayatta kelime oyunu yapmaktan sıkıldım, kısaca 'bok gibiyim.' Demek varken...

Kalbim kime ait? aklım nerede? Neden insanlardan kaçıp odama kilitliyorum kendimi? Neden saatlerce ağlıyorum? Neye ihtiyacım var? Bu sorular cevap bulamadı aylarca, bulamayacak. Ben içten içe ölürken sorularımda cevap bulacak.

'Boşver, hayat iki kelimeyle açıklanamaz. Sen koş!'

Koşuyorum, koşuyorum, koşuyorum... zafer nerede?

"Benim kollarımda, senin ölmene izin yok küçük." Zavallı... bana kalbini kaptıran bir aptal. Bilmiyor ki ben yangın yeriyim, yaklaşanın canını yakarım.

"Oysa benim kaderimde böyle yazmıyor."

"Alın yazında yazıyor ya aptal." Dedi. Oysa ben ona geç kalmıştım bunu bilemedi. Her şeyi bilen adam bunu bilemedi. Kalbine dokundum bu adamın, dengesiz atışları olan bu kalp bana acıyı hatırlattı.

"Seni kim üzdü?"

"Kimse." Kaçırılan iki çift göz, yalanın belirtisi değilmiydi?

"Hadi ama en mal insan bile anlar bunu, yalan söyleme bana." Dudaklarını emdi, gözlerini bana kenetleyerek, "sen üzme, gerisinin bir önemi yok." Dedi. Sevmeyi denedim. O an gerçekten ılgazdan başkasını sevmeyi denedim. Kalbime dokundu çünkü, bakışıyla ses tonuyla hareketleriyle... her şeyiyle yaralı bir ceylan gibiydi, ben gibiydi. Bu birbirimizi anlamamıza sebep miydi?

Evdeyiz, fetihin aşkının ilanından tam 1 hafta sonraki ilk görüşme. Artık deli bakıcım değildi, benden uzak durmamasını istediğim yalancı çobandı.

"Denerim." Benim odam, benim yatağım ve fetih. Sizcede bir sorun yok muydu? Ayağa kalkıp fetihe yaklaştım.

"Şimdi, yer değiştiriyoruz. Yalandan doktorculuk oyununa ben devam edeceğim sende uyacaksın."

"Yalan sayılmaz ama...."

"Kalk!" Diye bağırdım fetih'e. Bu sıralar yeterince dengesizim. Hayatın deyimiyle 'depresyon' belirtisi. Fetih benim yatağıma oturup eliyle buyur işareti yaptı. Ustaca koltuğa yayılıp elimi çeneme dayadım. Büyük bir bilmişlikle "sorununuz nedir?" Diye sordum.

"Dünyanın en güzel kızına vuruldum, kalbini nasıl kazanacağımı bilmiyorum."

"Boşver" dedim elimi havada sallayarak.

ARAFTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin