KİN

17 0 0
                                    

Nefret duygusu her yanını kaplamış insanların gözleri hiç bir şey görmez. Samimiyetle atılan bir adımın altında planlanmış bir düzenek ararlar.

Babam, onu memleketinden kovan, doğmamış bebeğini öldüren, eşine türlü laflar söyleyen ve bir çatının altında barındırmayan adamları bile "affedin." Demişti. Oysa onlar babamı kardeşlikten silmişti. Onlar biyolojik olarak benim amcalarım. Hiç unutmam bir bayram sabahı, babam bizi zorla amcalarımızın yanına gönderip bayramlarını kutlamamızı istemişti. Babamın bana öğrettiği en güzel şeydi bu; kimseden nefret etmemek, kimseye karşı kin gütmemek.

Yinede bir karar vermeli insan, bana acı veren birinin gözlerine bakabilecek miyim? İnsanlığım tüm bu iğrençliği kaldırabilecek mi?

"Bir karar vermek zorundasın." Dedi enes. Cevap veredim. Bütün geçmişimi gözden geçiriyordum.

Sevinmeli miyim? Beni öldürmek isteyen adam ılgaz değilmiş. Yazdı ya bütün gerçekleri bir kağıt parçasına, geçti bütün yaralarım (!).

"Ne kolay anlatmış dimi." Damla damla yaş aktı gözlerimden. Sonra gözlerim sel oldu. "Hemen ılgazın kollarına atmalıyım kendimi." Elimin tersiyle göz yaşlarını sildim. Burnumu çekerek, "ne de olsa o yapmamış dimi." Ayağa kalktım aniden. Odadaki herkesle göz teması kurdum. Kimsenin gözü kirpik atmıyordu. Herkes dikkat kesilmiş beni izliyordu. Yavaşça kapıya yöneldim. Kapının eşiğinde durup elimi cama vurdum. Cam parçaları kırıp elimi kessede aldırmadım.

"Kimse bana ılgazı savunmasın tamam mı? Kimse ama kimse bana ne yapacağımıda söylemesin." Avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Fetih yanıma koşup kanayan elimi sarmaya çalışıyordu. "BIRAK! Bıktım artık. Ilgazın her defasında bu camlar gibi beni paramparça etmesinden bıktım." Sesim git gide kısılıyordu. "Yalan söylüyo işte" gözlerim git gide kapanıyordu. "Hep söyler." Ve fetihin kollarında bayılmışım.
Gözlerimi açtığımda bir hastane odasındaydım. Kolumda bir serum takılıydı. Yavaşça doğrulup serumu çıkarmak istedim ama fetih engelledi. Yanıma oturup,

"Nasılsın?" Diye sordu.

"Rüzgarın uğultusuna eşlik eden yağmur damlaları gibiyim. Özgür olacağımı sanıp, attım kendimi yeryüzüne. Uçmayı bilmiyordum. Çakıldım yeryüzüne. Rüzgarın oyuncağı olup, sağa sola savruldum. Bir hiçim artık. Özgür olacağım diye yeryüzünün yemi oldum."

"Yanılıyorsun. Sen artık toprağa karıştın. Filizlenicek olan yeni umutsun artık." Bir insan bu kadar umut dolu olabilir miydi gerçekten? Hiç pes etmez miydi?

"Ilgaz'ı görmek istemiyorum." Elimi tuttu."kimse seni zorlayamaz."

"Sen ne yapardın?" Derin bir nefes alıp yanıma uzandı. "Gerçek ne olursa olsun, yalan yada doğru... giderdim." Göğsüne dayadım başımı. "Bu gece benimle kal fetih, korkuyorum." Sol eliyle saçlarımı okşadı. Gözlerimi kapattım, geçmişi düşündüm. Gerçekler ılgazın dediği gibiyse eğer çok şey değişirdi. Mesela, bu onu iyi bir insan yapardı. Bunun dışındada başka bir şey değişmezdi. Bütün bu yaşadıklarımı geri almazdı. Her şeyi geçtim yeniden onu sevemezdim, bakamazdım gözlerine. Ne kadar haklı olursa olsun sesi, gülüşü, sıcaklığı her şeyi doğmayan bir bebeği hatırlatacaktı bana. Geçmişim ılgazın üstüne sinmişti artık.

"Her ne karar verirsen ver yanındayım."

"Ellerimi bırakmazsan eğer gerçeklerle yüzleşebilirim." Ağlamıyordumda artık. Ilgaz için dökülecek bir damla daha yaş kalmamıştı.

"Seni seviyorum." Dedi fetih. Dudaklarından dökülen bu güzel kelimeleri duyamadan uyuya kalmıştım. Sabah uyandığımda o uyumuyordu. 'Korkuyorum' dedim ya ona, oda nöbet tuttu başımda yada saat baya geç olmuştu, benden önce uyanmıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 30, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ARAFTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin