Chan, yeni gelen çocuğa doğru yürüyerek elini uzattı. Yüzündeki zorlama tebessümle, "Hoş geldin. Ben Chan, ekip lideriyim." dediğinde Felix, elini çoktan sıkmıştı.
"Memnun oldum." dese de olmadığı belliydi ama kimse bunu dile getirmedi, buraya zorla gönderildiği barizdi. Onun yerine herkes tek tek ismini söyleyerek kendini tanışmıştı.
"Yang Jeongin, bıçakların efendisi."
"Hahaha, alem çocuk ya. Ben de Seo Changbin, arabaların efendisi."
"Böyle mi tanıtacağız kendimizi? Bana uyar. Ben Hwang Hyunjin, her türlü silahın efendisi."
"Ben de Han Jisung, yumrukların efendisi."
Ciddi ciddi böyle tanıtıyorlardı kendilerini. Chan gibi ifadesiz yüzüme izledim onları.
"Onu ben diyecektim! Neyse, ben de Lee Minho. Ben de kafa atmanın efendisiyim o zaman."
"Aynen hyung, sen kafa atınca zaten adam direkt öbür tarafa gidiyor."
Komik bir şey söylemiş gibi kahkaha atmaya başladıklarında Felix kaşlarını çatmış sessizce bekliyordu.
"Ben de Kim Seungmin. Aramıza hoş geldin." Seungmin'in kendini tanıtma şekline anında itiraz etmişlerdi.
"Düzeni niye bozuyorsun lan?"
Seungmin gözlerini devirerek, "Tamam tamam." dedi. "Bilgisayarların efendisiyim ben de." Diğerleri memnun bir şekilde gülümserken sıranın bana geldiğini fark ettim.
"Kang Rayeon." demekle yetinmiştim. Bizimkiler bana baksa da Seungmin'e yaptıkları gibi mızmızlanmalarına fırsat vermeden devam ettim sözlerime. "Hiçbir şeyin efendisi değilim, bomboş gelip gidiyorum işte."
Birkaç saniye sessizlik olduktan sonra bizimkiler kahkaha atmaya başladılar. Chan, Felix ve ben hariç herkes öyle bir gülüyordu ki kulak zarım için endişelenmeye başlamıştım.
Minho gözünden gelen yaşı silerken zar zor konuştu. O kadar gülmüştü ki -gülmeye de devam ediyordu- nefes nefese kalmıştı. "Sen... mi?"
Jisung dudaklarını büzerek birini öper gibi bir ses çıkarınca yüzümü buruşturup, "Pisleşmeyin. O bir seferlikti." dedim. Elbette buna daha fazla gülmüşlerdi. Dalga geçmek için hiçbir fırsatı kaçırmazlardı.
"Anlamadım." dedi Felix.
Gülmekten yere düşen Jeongin anlatmaya başladı. "Bak şimdi biz görevdeyiz tamam mı? Noonanın görevi de güvenlik görevlisini oyalamaktı. Ay anlatamayacağım puahahahahahahahaha!"
Kollarımı göğsümde bağladım ve bitirmelerini bekledim. Ne zaman susacaklardı acaba?
Hyunjin hemen anlatmaya devam etti. "Dur ben devam edeyim. Bu salak güvenliği görünce bir dibi düştü görmen lazım. Görevi unutup adamla öpüşmeye dalınca peşinde olduğumuz adamı kaçırdık."
Changbin kahkahalarının arasından, "Öpücüklerin efendisi Kang Rayeon!" diye bağırdı.
Chan ile göz göze geldiğimde ne kadar bıkkın olduğunu fark ederek, "Chan susmanızı bekliyor." dedim. Neyse ki Chan'ın bakışlarını fark edip kendilerini hızlıca toparlamışlardı da uzamamıştı mevzu.
Ortam yine sessizleşince Chan derin bir nefes alarak konuşmaya başladı. "Bize uyum sağlamak senin için zor olacak farkındayım ancak senden bir şey için söz vermeni istiyorum."
Felix elindeki koliyi en yakınındaki masaya bıraktıktan sonra, "Nedir?" diye sormuştu.
"Emirlerimi sorgulamadan uygulayacaksın. Kafana buyruk hareket edersen çok sert cezalandırırım. Anladın mı?"
