5🐥

1K 132 49
                                        

Yorum yapmayanın yanaklarını ısırıyorum haberiniz olsun 😌

Bizim cevap vermemize kalmadan adam, Felix'in elindeki kağıdı görmüştü. Yüzündeki ifade silinip yerini karanlık bir bakışa verince birkaç adım geriledim.

Adam hızlıca arkasını dönüp odadan çıktı, Felix de peşinden koşmuştu. Kıza bir bakış attıktan sonra odadan çıktım ve koridorda boğuşan Felix ile adamı gördüm. Odaya geri dönerek kıza ilerledim, amacım onu evden çıkarmaktı. Bu kargaşadan yeterince nasibini almıştı. Kucağıma almak için kıza uzandığımda o da kollarını bana uzatmıştı. Korkmuş görünüyordu ve bana güvenmiş olacak ki kucağıma gelmek istiyordu.

Daha kızı kucağıma alamadan patlayan silahla ellerimi kulaklarıma kapatmış ve çığlık atarak yere düşmüştüm. Kız daha da korkup boynuma sarılırken bir elimi sırtına koyarak kucağıma oturttum onu. Silah sesine yabancı değildim ama son zamanlarda en ufak gürültü bile yüreğimi ağzıma getiriyordu.

Cebimdeki telefonu çıkarıp aceleyle Chan'ı aradım, bu esnada Felix'in küfür ettiğini duymuştum. Bunu neye yormalıydım bilmiyordum, kimin vurulduğundan bile haberim yoktu. Adam çocuğa zarar vermek isterse onu koruyabileceğimden emin değildim. Tek güvencem şok tabancam-

Siktir ya. Şok tabancam ofiste kalmıştı.

"Alo?" diyen Chan ile düşünmeyi bırakmış ve telaşla, "Chan!" demiştim.

İçerden gelen boğuşma ve bir şeylerin yere düşme sesleri artınca kucağımdaki çocuğu biraz daha kendime çektim.

Chan endişeyle, "Rayeon, sorun ne?" dedi.

"Çocuğa bakan adam katillerden biriymiş! Felix-"

İkinci bir silah sesiyle telefonu elimden düşürmüş ve sanki koruyabilirmişim gibi kollarımı kendime siper etmiştim. Oysa silah burada bile değildi ama sesi... o sesi her duyduğumda aylar önceki patlama aklıma geliyor ve beni delicesine korkutuyordu.

Felix'in sesini duydum. "Rayeon, odanın kapısını kilitle!"

Evet. Evet, yapmam gereken buydu. Neden aklıma gelmemişti ki?

Çocuk hâlâ kucağımdayken ayağa kalkmış ve aceleyle kapıyı kilitlemiştim. Bacaklarım titrediği için daha fazla ayakta duramamış ve kapının hemen yanına oturmuştum.

Eskiden olsaydı illa bir yolunu bulup Felix'e yardım ederdim ama şu an tek yapabildiğim kucağımdaki çocukla titremekti. Üstelik izlendiğim hissi o kadar fazlaydı ki gözlerimi odanın her köşesinde gezdirmeme rağmen kimseyi görememek daha da korkutmuştu beni. Birisi beni izliyorsa onu görmeliydim, değil mi?

Son bir silah patlamasıyla, aylar öncesine geri döndüm.

Şiddetli patlamanın sebep olduğu yer sarsıntısı ve sıcak hava dalgası bize vurduğunda üzerime kapanarak beni koruyan Changbin'i iterek öncelikle onun yaralanmadığından emin olmuştum.

Oturduğum yerden kalkıp arabadan inince ise, alev topuna dönüşen kocaman binayı görmüş ve dolan gözlerimi elimin tersiyle silerek oraya doğru yürümüştüm telaşlı adımlarla.

"Jaein abla!" diye bağırdım. İçeri girmeli ve onu kurtarmalıydım. Jaein abla mutlaka kendini güvene almış olmalıydı. Yılların tecrübesi vardı bir kere, öylece bombanın başında oturmuş olamazdı ya!

"JAEIN!" diye bağıran Chan'ın sesine karıştı sesim, "Jaein abla!"

Kolumdan tutup beni geri çeken Changbin, "Kendinize gelin!" diye bağırmıştı. Chan'ı tutan Minho'yu ve diğerlerini görünce kaşlarımı çattım.

Sunshine | FelixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin