6🐥

945 112 98
                                    

Tüm gece abimin eve gelmesini beklerken koltukta uyuyakalmıştım. Sabah uyandığımda ise evde yalnızdım. Telefonumu kontrol edince abimin mesajını gördüm. İşinin uzadığını ve onu beklemememi söylüyordu.

Elimle yüzümü sıvazlayarak kumandaya uzandım. Dün geceden beri aralıksız çalışan televizyonu kapattıktan sonra arkama yaslanarak ofladım. Sessizlik beni huzursuz ediyordu, bu yüzden açmıştım televizyonu.

Hazırlanıp evden çıktım. Yalnız oturmaktansa insan içine karışmak her zaman daha iyiydi. Her ne kadar psikolojik olarak yorgun olsam da, insanlarla muhattap olmak istemesem de hayat devam ediyordu.

Hayat... devam ediyordu.

Ne garipti gerçekten. Evet, herkesin hayatı devam ediyordu. Nasıl yapıyorlardı bunu? Neden geçmişi aşamayan tek kişi bendim ki?

Otobüsten indikten sonra yol üzerinde kendime kahve ve araştırmalık bir şeyler alarak yürümeye devam ettim. Havalar sıcak olduğu için soğuk kahve almıştım, bir yudum içtikten sonra diğer elimdeki sandiviçten bir ısırık aldım.

Ofise girdiğimde her zamanki gibi karmaşa karşılamıştı beni. Kenarda durmuş birnirleriyle kavga eden Hyunjin ve Minho'yu izleyen Felix beni fark eden tek kişi oldu.

"Selam." diyerek masama geçtiğimde, "Selam." diyerek yanıtladı.

Masamın üstündeki dosyaları sertçe masaya vurarak diğerlerinin dikkatini çektikten sonra, "Sabah sabah yine çok enerjiksiniz." demiştim.

Kısa bir an oluşan sessizlikten sonra, "Ne sabahı? Saatten haberin yok mu be?" diye çemkirdi bana Jeongin. Sonra da bir şey olmamış gibi kavgalarına devam etmişlerdi.

Gözlerimi devirdim. Ne olmuş yani öğleden sonra ikide işe geldiysem? İş yaptığımız falan da yoktu zaten, boş boş oturuyorduk. Hem Chan bana kızmazdı.

"Hop hop durun!"

"Ooo, abartmayın be!"

Kahvemden bir yudum daha alarak ne olduğuna baktığımda birbirlerine silah çektiklerini görüp şok içinde ayağa kalkmıştım. Elimdeki kahve yeri boylayıp etrafa seçilirken sandalyem, hızla kalktığım için gürültüyle yere düşmüştü.

Hiçbir zaman silah dahil olmamıştı ki kavgalarına. Hep yumruklarını kullanırlardı.

Silah görmekten nefret ediyordum, hele ki dün yaşadığım olaydan sonra. Hâlâ hassastım, diken üstündeydim.

"İndirin şunları." dedi Chan sinirle.

Minho ve Hyunjin ise gözlerini kırpmadan birbirlerini bakışları ile dövüyorlardı. Gözlerim ikisinin de tetikte olan parmakları arasında gidip gelirken, "Bırakın silahları." dedim güçsüz bir sesle.

Tetikteki parmaklar hareketlenip de ikisi aynı anda tetiği çekince oluşacak gürültüye ve görüntüye karşı ellerimi kulaklarıma bastırmış, gözlerimi ise sıkıca kapatmıştım.

Ama ses çıkmadı.

Onun yerine kahkaha sesleri duyunca gözlerimi aralayarak ne olduğuna baktım. İkisinin silahının ucundan da ufak bir alev çıkmış, usulca salınıyordu.

Silah şeklindeki çakmaklardandı bunlar. Gerçek silah olmadığını daha yeni idrak ediyordum. Muhtemelen şoktan dikkat edememiştim.

"Nasıl yediniz ama puahahahaha!"

Hyunjin ve Minho ikilisi silahlarını, daha doğrusu çakmakları, tokuşturup gülmeye devam ettiler.

Birkaç saniye kıpırdayamadım. Kendimi zorlayarak yutkunurken boğazımdaki yumru ve yanmaya başlayan gözlerimle, "Hey." dedim. Laftan anlamayan bu piçleri ancak bir şeyle derdimi anlatabilirdim.

Sunshine | FelixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin