Danny kalktığında saat sabah dördü çeyrek geçiyordu. Uzun zamandır bu saatlerde uyanıyordu. Dün gece de uyuyamadı. Silah sesleri hiç susmadı. Yedinci Cadde Askerleri'yle Şafak Kardeşliği iki blok aşağıda kapıştı. İki patlama sesi duyuldu. Siper olarak kullandıkları arabaları patlattılar diye düşündü. Gerizekâlılar duvarları kullanmayı akıl edemiyorlardı. Geçen hafta da Bay Deacker'ın '67 Ford Shelby'sini havaya uçurmuşlardı. Zavallı Bay Deacker. Daha alalı bir hafta olmamıştı. Neyse ki kendi arabası yoktu. Ama bir Mustang almayı düşünmüyor değildi.
Her sabah bankadaki işine otobüsle giderken de diken üstündeydi. 25. Caddeden geçerken Şafak Kardeşliği üyelerinden birinin unuttuğu bir mayın yüzünden otobüsün havaya uçma ihtimali vardı. California Polisi de çeteler tarafından sindirildiği için onlardan da bir umut yoktu. Ufak tefek hırsızlık olaylarıyla ilgilenmekten öteye gidemiyorlardı.
Çatışma devam ediyordu. Onlar bitirene kadar kendine kahvaltı hazırlamaya karar verdi. Bir bardak kahve ve iki dilim kızarmış ekmek. Silah sesleri nihayet azaldığında Danny kahvaltısını bitirmiş siyah takımını giyiyordu. Aslında gri çizgili olanı giymek istedi ama o, yaşlı Bayan Gittman'dan daha kırışık olduğundan siyah olanda karar kıldı. Yalnız yaşamanın en büyük zorluğu temiz ve ütülü kıyafet bulamamaktı.
Çatışma nihayet bittiğinde çoktan hazırlanıp saçlarını taramıştı. Çıkarken yanına tabancasını almayı unutmadı. Ne olur ne olmaz. Kapıdan çıkarken başını yavaşça çıkarıp sokağı kolaçan etti. Bunu alışkanlık haline getirmişti, çünkü kendini bilmez bir gangsterin rastgele sıktığı kurşunların kurbanı olmak istemiyordu. Nihayet sokağın, dışarıya çıkılabilecek kadar güvenli olduğuna ikna olunca dışarı çıktı. Sokağın karşısındaki kırmızı banliyö evinin önünden Janette ona el sallıyordu:
-Günaydın Dan.
-Sana da günaydın.
-Ölmediğine sevindim.
-Ben de öyle.
Çok güzeldi. Bal rengi gözleri ve koyu kahverengi saçlarıyla bir tanrıçayı andırıyordu. Uzun saçlarını at kuyruğu yapmasına bayılıyordu. Ki bu sabah da öyle yapmıştı. Ancak Janette'e imrenemeyecek kadar geç kalmıştı. Hemen bir otobüs ... Tabii ya. Lanet çatışma yüzünden otobüs şehrin bu tarafına gelmezdi. Ya 20 blok koşacaktı ya da bir taksi çağıracaktı. Cüzdanındaki paraya baktı. 20 doları vardı. Lanet olsun. Bu parayla üç blok ancak giderdi. Yapılacak tek bir şey vardı:
-Bay Huppel! Beni ofise bırakabilir misiniz?
-Tabii ama bana borçlusun, dedi gülümseyerek.
Bay Huppel ve Cadillac'ına şükürler olsun, mesaiye on dakika kala bankaya yetişti. Ona gerçekten borçlanmıştı. Yaşlı patronu Bay Slitcher, onu kemik gözlükleriyle karşıladı. Lanet herif bu kadar olayın arasında ona kızmayı başarıyordu. Yine kollarını kavuşturmuş onu bekliyordu.
-Günaydın Bay Slitcher.
-Geç kaldınız Bay Catter.
-Hayır, daha yediye on var yani on dakika erken geldim.
-Yeni bir saat alın Bay Catter, çünkü kırk beş dakika geç kaldınız.
Danny gişedeki çalışma arkadaşlarına göz ucuyla baktı. Hafifçe başlarını sallıyorlardı.
-Bu hafta üçüncü kez oluyor Danny, eğer bir daha olursa seni kovarım!
-Tabii efendim, bir daha olmayacak.(pislik herif)
-Umarım.
Gişedeki yerine geçti.
-"eğer bir daha olursa seni kovarım!"
-Bay Slitcher'ın katı olduğu doğru ama bu sefer haklı dostum, dedi arkadaşı Stuart.
-Yemin ediyorum evrak çantamla yüzüne vurmamak için kendimi zor tutuyorum.
Bu sırada Bay Slitcher, yanında Yalaka Phill (ona bu adı takmışlardı) ile içeri girdi.
-Arkadaşlar, Bay Fedder gösterdiği yüksek başarı (yalan) ve üstün çabasından (yağ çektiğinden) dolayı yeni müdür yardımcınızdır. Hepinize iyi mesailer, işinize dönebilirsiniz.
-Şuna inanabiliyor musunuz, dedi Stacy.
-Biz burada çalışırken o Slitcher'a yağ çekiyor ve müdür yardımcısı oluyor, dedi Stuart.
-Bu gün daha kötü gidemezdi herhalde, dedi Danny
Bir anda kapı çarpılarak hızla açıldı ve dört maskeli ve silahlı adam içeri girdi ve bağırdılar:
-Kimse kımıldamasın. Bu bir soygundur! (Hadi ya, ciddi olamazsın)
Güvenlik götevlisi Paul silahına davrandı ama soyguncular daha hızlıydı. İçlerinden biri onu bir anda etkisiz hale getirdi. Paul yerde hareketsizce yatıyordu. Danny içinden yüksek sesle şöyle dedi:Hassiktir