016: Jung Wooyoung özgüvensiz (M)

862 62 69
                                    

≪Engel olamıyorumHer şeyi sorgulamama engel olamıyorum≫

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Engel olamıyorum
Her şeyi sorgulamama engel olamıyorum

Wooyoung, vücudunu göstermenin kötü bir şey olduğuna inandırılarak büyümüştü ve zamanla vücudunu göstermekten korkar olmuştu. Hatırlayabildiği kadarıyla beden eğitimi dersinde soyunma odasına diğer öğrenciler geldiğinde kıyafetlerini onlardan ayrı bir yerde değiştirmeyi tercih ederdi, hatta plaja ya da halk havuzuna gittiğinde ve tişörtünü çıkartmak zorunda kaldığında bile sanki yanlış bir şey yapıyormuş gibi hissederdi.

Ve öğrenmişti ki bunun bir ismi vardı. Jimnofobi deniliyordu ya da diğer adıyla Çıplaklık Korkusu. Hızlı bir Google araştırması özgüvensiz olduğunu kanıtladığında Wooyoung, gelecek yıllarını vücudunun küçük bir kısmını bile olsa göstermesini gerektiren sosyal etkinlikleri geri çevirerek geçirmişti.

İlk başta kendi anne babasının vücudu için ara sıra söylediği can yakan sözlerinden dolayı olduğunu fark etmişti ama Wooyoung kısa süre sonra, vücudunu gizlemekte bu kadar kararlı olmasının nedeninin sadece kendinden nefret etmesi olduğunu keşfetmişti. Eğer kendi görünüşünü kendisi sevmiyorsa diğer insanların da büyük ihtimalle ondan iğreneceğini düşünmüştü.

Wooyoung uzun bir süre o düşünceye bağlamıştı kendisini çünkü gerçeğin o olduğunu düşünüyordu. Ona bakmak mide bulandırıcıydı, o yüzden hiç kimse ona bakmaz ve onun güzel olduğunu düşünmezdi.

Ve şimdi, San'ın bir eli saçlarında, diğeri vücudunun kıvrımlarında gezerken Wooyoung, San'ın gerçek hislerinin ne olduğunu merak etmeden edememişti.

San, üzerinde kırmızı çiçeklerin olduğu kabarık pijamasını giymişti, Wooyoung'un giydiği gökyüzü mavisine oldukça benziyordu. Ve her ne kadar Wooyoung pastel renklerin büyük bir hayranı olmasa da San'ın sıcak kolları tarafından sarılmış halde yumuşak pijamalarının içinde çok rahat hissediyordu.

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu San, çikolata kahvesi gözlerindeki içtenlik Wooyoung'un yan taraftaki pencereye kısa bir anlığına bakmasına neden olmuştu. Camlar simsiyahtı ve aşağı süzülen karı sergiliyorlardı.

"Hiçbir şey düşünmüyorum," diye cevapladı Wooyoung ama bunun yalan olduğunu ikisi de biliyordu.

San ona daha da sokuldu ve alnına bir öpücük kondurduğunda onu şaşırttı. San tam bir temas bağımlısıydı ve ona karşı her zaman sevgisini gösteriyordu fakat her ne kadar Wooyoung bunu dert etmese de kendisine bu şekilde davranılmasına değer olmadığını hissediyordu.

"Aklında bir sürü şey var," dedi San, yatak odasının loş ışığı yüz hatlarının üzerinde gölge düşürüyordu. Ama karanlıkta bile Wooyoung gözlerindeki saf açlığı görebiliyordu. "Aklının dağılmasına yardımcı olabilirim."

Wooyoung'un nabzı beklentiyle hızlandı ama şakaya vurmaya karar verdi. "Pekala, nasıl yapacaksın onu?"

San ona kocaman gülümsemesini sunarken ellerini genç çocuğun üst pijamasından içeri soktu ve tenini okşarken bu kadar yakın olmalarından dolayı içinde bir anlığına panik hissi belirdi. Ama çok uzun sürmedi çünkü San, ona bu evreni şereflendiren en nefes kesici şeymiş gibi bakıyordu.

WHO WE ARE | Woosan (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin