012: Jung Wooyoung suçlu değil

622 66 17
                                    

≪Hatalarını kabullenmek cesaret isterHatalı olduğunu kabullenmeksedaha fazla cesaret ister≫

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Hatalarını kabullenmek cesaret ister
Hatalı olduğunu kabullenmekse
daha fazla cesaret ister

Wooyoung göğsündeki acı verici ağırlıkla ve zihnini alt üst deşen düşüncelerle birlikte uyuşuk bir halde uyandı.

Telefonunun alarmının sabahın beşini gösterdiğini görünce alarmı kendi kurmasına rağmen inledi. Dün gece notlarını gözden geçirip ardından internette dolaşırken gereğinden daha fazla zaman geçirmişti. Ama ikisi bugünün planını yaptıktan sonra San ve kendisi için kahvaltı hazırlayabilmek için erkenden uyanmanın verdiği ağırlığı omuzlarından savuşturdu.

Ya San fikrini değiştirdiyse? İnatçı ses yine Wooyoung'un zihninde belirmişti. Çocukken arada sırada izlediği hava durumunu sunan kadının sesine benziyordu; tamamen gerçekçi ve özdü. En sinir bozucu sesti. Ya San çoktan eşyalarını toplamış ikinizi de Seul'a götürmek için hazırsa?

Wooyoung o düşünceleri umursamadı –en azından umursamamaya çalıştı— çünkü gittikçe göğsü o kadar çok sıkışıyordu ki bayılacak gibi hissediyordu.

Çığlık atan bacaklarına rağmen yataktan kalktı, mahmur gözleriyle komodinin üzerine gelişi güzel atılmış lenslerin kutusunu buldu. Kutuya bakarak bir iki kere gözlerini kırpıştırdıktan sonra ayaklarına terliklerini giydi ve bir gözüne lensini takmadan odadan çıkarken bir eliyle ensesindeki saçlarını düzeltti.

Wooyoung çok yorgundu, bu kadar erken kalkmanın verdiği bitkinlikten bahsetmeye gerek bile yoktu. San'ın kapısını tıklattıktan sonra içeri girdi ve adamı hiçbir yerde göremeyince banyoya gitmiş olabileceğini düşündü

Wooyoung'un bakışları yatağın üzerine döndü, yerinde olmayan yastıkları ve dağılmış pelüşlerle kırışmış çarşafı fark etti ve kendisine engel olamadan hepsini yerine koyarak düzeltti. Bunu neden yaptığını bilmiyordu –ya da belki de biliyordu, çünkü utanç içini kemiriyordu. Dün gece olanlardan sonra özellikle her şeyin felaketle sonuçlanabileceğini düşünürken San'la nasıl yüz yüze geleceği hakkında hiçbir fikri yoktu.

San'ın yatağı artık toplu haldeyken Wooyoung komodinin üzerindeki ilaç şişelerini gördü. Vicdan azabı anında daha da artmıştı. En başından buraya asla gelmemeliydi ama işte burada, San'ın izni olmadan odasını istila ediyordu.

Hissettiği daha fazla suçlulukla hızla odadan çıktı. Dar koridora adımını atar atmaz burnuna tatlı, hoş bir koku geldi.

Wooyoung yürümeye devam etti ama mutfaktaki ocakta bir şeyin cızırdadığını duyunca duraksadı. Bir anda panikledi, çünkü sabahın beşinde bir şeyler pişirmek için eve başka biri girmediği sürece mutfaktaki kişinin San olduğuna oldukça emindi. Fakat her iki senaryonun da pek hoş olmayan sonuçları vardı. Siktir.

Wooyoung oradan geri dönüp odasına koşmayı düşündü. Ödlek olmayı kes. Er geç San'la yüz yüze gelmek zorunda kalacaksın, dedi kadının sesi tekrar zihninde belirerek. Dişlerini gıcırdattı çünkü biliyordu ki ses haklıydı –ya da kendisi haklıydı çünkü düşünceler onun kendi düşünceleriydi. Bu durumdan gerçekten nefret ediyordu.

WHO WE ARE | Woosan (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin