i know we didn't choose to change

131 9 14
                                    

"Hyung..."

"Hmm..."

Jungkook'un sıkıntılı bir şekilde nefes vermesi hangi konuyu açacağını belli etmişti bile. "Ne zaman söyleyeceksiniz? Lütfen ben dayanamıyorum. O bana gülerken bunu sürdüremiyorum. Neden engelleyecek bir şey yapmıyoruz?"

"Yapamayız Jungkook bu konu bizi alakadar etmez."

"Neden peki?!" diye bir hışımla kalktı Jungkook yerinden. "Korkuyorsunuz..."

"Yine insanların sözlerinden, bakışlarından, asla susmayan o çenelerinden korkuyorsunuz değil mi?" Sessizliğin ardından devam etmişti.
"Bana karşılık vermemenizin sebebi de insanlar mı? Yargılanmaktan bu kadar mı çekiniyorsunuz? Beni sevmenizi engelleyecek kadar."

"Jungkook...lütfen sus artık."

"Hayır susmayacağım. Neden beni sevmiyorsunuz? Neden? Çok mu çirkinim yoksa. Ya da çok mu konuşuyorum. Susabilirim, sizin için susabilirim ben. Asla konuşmam yemin ediyorum. Lütfen beni sevin, beni kırmayın. Gözlerime şefkatle bakıp ağzınızdan beni yaralayacak sözler çıkarmayın."

Gözleri dolu dolu olmuştu ve Taehyung eğik başını kaldırdığında yeni görmüştü çocuğun parlayan incilerini. "Jungkook... Tanrım ağlıyor musun? Neden ağlıyorsun?" Ellerini yanaklarına götürmek için hareketlendi ancak Jungkook çok çevik bir hareketle onun elini ittirdi. "Bana dokunmayın artık. Madem beni sevmiyorsunuz, madem bana hiçbir zaman karşılık vermiyorsunuz, dokunmayın!" dedi ve evin upuzun merdivenlerinden indi ve bir süre sonra kapıyı çarpıp çıktı. Evet sana dokunmuyorum artık. Sıcacık kalbin benden uzakta. Nasıl dokunabilirim ki sana?

"Bebeğim..."

"Efendim Jimin Hyung."

"Neden apar topar eve gittin. Daha eğlenecektik."

"Biraz midem ağrıdı hyung ama çok önemli bir şey değil. Merak etme lütfen beni."

"Peki o zaman bunu sonra konuşalım. Şu an Yoongi çağırıyor."

"Hyung bekle..."

"Evet Jungkook?"

"Bay Kim hâlâ orada mı?" Meraklı bir ses tonuyla sormaktan çekinmedi.

"Aslında hayır. Sen gittikten kısa bir süre sonra o da gitti." Gider tabii.

"Peki hyung. Sonra yine görüşürüz. İyi eğlenceler."

"Görüşürüz bebeğim." dedi ve arkasından telefon kapandı.

Beni kırdıktan sonra tabii ki gider.
Kafasını yastığına koydu ve uyudu Jungkook.

-Kim Taehyung-


Zor olmuştu onu reddetmek.

En başından beri böyle olmuştu Kim Taehyung için. Parlayan gözleri, zarif elleri, minik vücudu, güzel yüzü ile onu reddetmek Taehyung için hayatının en büyük sınavı haline gelmişti hatta. Neden bu kadar sevgisine aç olduğunu bile bilmiyordu. Neden kendisini sevdiğini de...
Oysa ben pislik bir adamım. Beni çok seven oldu ama ben onları hep reddettim aynı seni reddettiğim gibi. Ve sevilmeye değer birisi miyim onu bile bilmiyorum. Dünyaya bir yararım yok. Her zamanki asık suratım, elimden hiçbir zaman düşmeyen sigaram ve dengesiz hareketlerim... Neden nefes alması bile dünya için yararlı olan bir insan beni sevsin ki? Neden Jungkook benim gibi birisini sevsin? Bunun gençlik heyecanından başka bir açıklaması yoktu, olamazdı. Hevesini aldıktan sonra beni elbet bir gün bırakacak ve gülüşü daha güzel olan birisine gönlünü kaptıracaktı. Benden daha gencini, benden daha güzelini bulması çok olasıydı.

Lakin onu kırmış olduğum gerçeği yüreğimi asla rahat bırakmıyor, kendisine benim yüzümden zarar verme olasılığı beni telaşlandırıyordu. Onun yanına gitmeliyim diyordum ama ne ayaklarım ne de bedenim buna uyuyordu. Sadece arabanın ön kısmına  oturmuş etrafı inceliyordum. Korkum öne geçtiği an arabaya binip gidecektim bunu biliyordum. Sadece, sadece birazcık daha zaman geçmeli. Onu biraz daha düşünmeli ve öyle gitmeliyim. Çünkü şu an gitmeme ne gururum izin verir ne de etrafıma sarmış olduğum duvarlarım. On dakikanın ardından gün yüzüne çıkan endişem ile arabaya bindim. Ona ne almalıyım diye kafamda kendi kendime sorup durdum. Belki bir çicek almak güzel olabilirdi. Saçları gibi kokan güzel bir çiçek...
Bir yerde durup çiçeği aldıktan sonra yan tarafıma koydum incitmekten korkar bir şekilde. Artık ya ona adım atmalıydım ya da kendi benliğimi tamamen kaybetmeliyidim.
Arabam bir süre sonra onların evinin orada durduğunda saat geç vakitlerde idi. Ailesinin uyuduğunu umarak odasının penceresinin altına yaklaştım. Şimdiden bile içim huzur dolmuş bir an önce onu görmek istemiştim.

Balkonunun açık olduğunu gördüm ve sessiz bir şekilde içeri girdim. Sadece ay ışığının aydınlattığı kadarıyla odasını görebildim. Girdiğim balkonun hemen karşısında onun yatağı vardı ve mışıl mışıl uyuyordu. Üzeri hafif açılmış,saçları yastığa dağılmıştı. Üzerindeki kıyafeti ince gözüküyordu ve üşümüş olmalı diye geçirdim içimden. Yaklaştım. Elimdeki papatyaları yatağının hemen yanındaki komodine bıraktım. Üzerini örttüm ve saçlarına öpücükler kondurdum. Işık yüzünün sol kısmını aydınlattığı için yanağındaki yara izini görmüştüm. Ne kadar çekingen olsam da oraya da bir öpücük bıraktım. Gözlerim yüzünü son bir kez turladıktan sonra ayrılma zamanımın geldiğini biliyordum. Ona yeterli bir cevap verdiğime emin olduktan sonra evime gidip güzelce uyku çektim.

🌺

your power,, taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin