Neler Oldu?

9 9 0
                                    

Soygundan Birgün Öncesi

Kuzey, Ahmet ile planları tartışıyordu.
Barış, evinde oturuyordu.
Şule, Hayal'i öpmüştü
Hayal, Şule'yi evden kovdu. Şarkısını kaydettiği için İstanbul'a geri dönecek.
Okan, Evde oturuyordu. Ankara'da işi kalmadığı için Afra ile Ankara'da gezip İstanbul'a döneceklerdi.

Soygun
Saat 17:00

Kuzey ve Ahmet dükkanda ki adamı yaraladı ve parayı alıp kaçmaya çalışırken bir tuzağın içine düştüler. Bir araba Ahmet'e çarpıp paraları alıp kaçtı diğer araba Kuzey'e çarpıp paraları alıp kaçtı. 17:15'de sinyali bulunamayan bir telefondan bir çocuk sesinden soygun ihbarı alındı.

Saat 17:20

Telsiz yine konuşmaya başladı. Tam yeni rahatladığımı zannettim ama yanılmışım. Ankara'nın ıssız sokaklarında bir soygun ihbarı. Burada insanlar mı yaşıyor ya? O kadar ıssız. Nerede para buldular acaba orada? Neyse bir gidip bakalım. Ekip aracına binip yola çıktık. Araçtaki herkes yorgundu ama kimse bunu çaktırmıyordu. Neden? Çünkü biz polistik. Olay yerine vardık. Dehşetti.
"Hemen 112'yi arayın" yerde yatan kişi iki tarafından kurşunlanmıştı. Ölmüşmü diye kontrol ettim ve ölmüştü.
"112'yi arayın bir ölü ve birde yaralı." Diğer yaralının da yanına gittim. Onda fazla birşey yoktu. Burada ne oluyordu? Anlaşılan biraz garip bir mesele. Ambulans geldi.
- Ben Başkomiser Elif Bayrak, yaralı kelepçeli bir şekilde sedyeye alınsın. Sorgulanacak.
Ambulans ile adamları teslim ettik. Yeri incelemeye aldık. Etrafta kimse yoktu. Telefonun sinyalini ve arayan kişinin tespit edilmesini istedim. Ölünün ismin Ahmet Haşim olduğunu, yaralının ise Kuzey Sönmez olduğunu öğrendim. Kuzey'in uyanması lazımdı. Uyanır uyanmaz sorguya alıp burada neler olup bittiğini öğrenmem lazımdı. Burada ki işlerimi hallettim. Emirlerimi verdim. Şimdi cevapları alınca işime geri döneceğim. Bu vakaya ben bakacağım. Zevkli gözüküyor. Bir cafeye geçip dinlenmek istiyordum.

Saat 22:00

Cafede kafamı az da olsa dinlendirdim. Mustafa mesaj atmış. "İşin ne zaman bitecek" heralde yemek yaptırmak için merak ediyor. Kocam olur kendisi ve aramız hiç iyi değil. Peki neden evlendim? Ahhh genç aşkı işte. Herşeyin o şekilde mutlu kalacağını düşünüyorduk. Tabii öyle olmadı. Evlendik, iş sahibi olduk ve birbirimizden epey uzaklaştık. Bebek yapsak birbirimize yakınlaşırmıyız diye düşündüm. Sonra işlerimizin maaşlarını düşününce bir bakıcı alır ona baktırırız diye düşündüm. Hala öyle düşünüyorum yani bizim ilişkimizi çocukta kurtaramazdı. Aramızda kavga yok sadece sessizlik, resmilik ve ciddilik var. Sevgi veya aşk yok ama evliyiz işte. Bunları düşünürken yine karakoldan haberler gelmeye başladı. Kuzey denen kişiyi sorgu odasına çekmişler. Beni bekliyorlar. Hemen ayaklanıp karakola doğru gittim. Şu işin derinlerine inelim bakalım.

Sorgu

- Kuzey Sönmez, ben Başkomiser Elif Bayrak. Ailenizden hiçbirine şimdilik haber vermedik. Bizi bu işte aydınlatırsın diye. Seni dinliyorum.
- Araba, adam adam koşarak geldi, arabadan indiler, paralar...paraları götürdüler.
- Kuzey kendine gel. Güzelce anlat.
- Soygunu biz yapıyorduk. Paraları almıştık ama çaldılar bizden.
- Siz kimsiniz?
- Ahmet yanımdaydı. Sadece ikimiz.
- Kuzey, Ahmet'i öldürmüşler. Geldiğimizde birtek sen vardın.
- Evet evet adam... adam koştu. Ahmet'in elinde bir kağıt vardı. Adam onu almaya çalışıyordu. Ahmet vermiyordu. Paralar gitmişti o zaman. Sonra adam Ahmet'e sıktı ama bir sıkıntı var. O adamıda bayılttılar.
- Kafam yandı Kuzey. Sen... siz çaldıktan sonra sizden başkaları parayı aldı. Sonra adam... hangi adam?
- Dükkanda ki adam. Paraları ondan çaldık. Ahmet bacağına sıkmıştı. Seke seke geliyordu.
- Tamam. O adam Ahmet'ten birşey alıyordu ama o şey para değildi. Çünkü paralar çoktan sizden çıkmıştı. O şey neydi?
- Kağıt... Ahmet önceden bana bahsetmişti ama ben dinlemedim. İsimler yazıyor. Önemli mekanlar yazıyor.
- Tamam ona geleceğim. Sonra O adam Ahmet'e sıktı ama sonra onu da paketlediler ve kağıt ile biryerle götürdüler. Aklıma takıldı. Ankara'nın ıssız yerinde siz nereden biliyordunuz öyle bir paranın olduğunu?
- Soyduğumuz yerde biz çalışıyoruz. Kuruyemişçi. Oradan.
- Kaç para çalıyordunuz?
- Yaklaşık 40 milyon olması lazım.
- Nasıl? Bir kuruyemişçi, neden o kadar parası olsun?
- Çünkü o sadece bir kuruyemişçi değil. Asıl parayı uyuşturucu ticaretinden kazanıyor. Bizde o parayı alıyorduk.
- Ne? Bir dakika bir dakika kafam patlayacak sanki. Kim bu adamın adı. Patronunuz kim?
- Selim Açık.
- Araştırın hemen. Ben döneceğim Kuzey.
Kafam resmen yanmıştı. Bu bir soygun vakasından çıkmış uyuşturucu vakasına girmişti. Selim Açık'ı araştırdık. Şirket binasına tespit ettirdik. Narkotik birimlerine de haber gönderdik. O kağıt... Ahmet'in elinde ki kağıt. Onda büyük sırlar yazıyor olmalıydı. Şirketi basmak için bizden bir ekip gönderdim ve birde narkotikten. Ben tekrar sorgu odasına girdim.
- O kağıtı hatırlamaya çalış.
- Ahmet bana demişti ki, bu Selim'i ortadan kaldırmalıyız. Bizim başımızı yakar. Sen buralarda yokken...
- Neredeydin?
- İstanbul, birkaç günlüğüne. Sen buralarda yokken ben bu teslimatçıların elinde kağıtlar gördüm. Bizzat Selim Bey veriyordu ellerine kağıtları. Hafiften bakınca yer ve alıcı isimleri yazıyordu. Bu kağıtlardan birini polise teslim etsek. Bunları çökertiriz.
- Tahmin ettiğim gibi. O kağıdı bulmalıyız. Beynini çalıştır Kuzey. Ban burada ne kadar çok şey anlatırsan mahkemede o kadar senin yanında olmaya çalışırım. Senden paraları kim çalmış olabilir?
- Bilmiyorum.
- Soygundan kimin haberi vardı başka?
- Kimsenin.
- Kuzey iki kişi bu işe kalkışamazsınız.
- Ahmet arkadaşlarına bahsettiyse onlar biliyordur. Benim arkadaşım yok.
- Ahmet neyindi?
- Sadece orada çalışan bir kişiydi. Sosyal bir kişiydi arkadaşlarına anlatmış olabilir.
- Tamam. İkinizide araştıracağım. Yarın tekrar görüşeceğiz Kuzey. Ailene olan biteni anlatacağım. Umarım hayatın bundan sonra düzelir.

Hücre

Şuanlık tek başıma bir hücredeyim. Mahkeme ile birlikte bir yerlere gideceğim heralde. Neler oldu böyle? Ben neredeyim? Ne yapıyorum? Ahhh beynimi zorlamak ile uğraşıyorum. Polise yalan söyledim. Ahmet'in aslında hiç arkadaşı yok. Arkadaşları olan kişi benim ve herşeyi anlatan kişi de benim. Onlar mı yaptı gerçekten? Barış mı? Hayal mi? Okan mı? Yoksa hep beraber mi? Hepsinin plandan haberi vardı. Barış yapmış olamaz çok yakındık. Ufff acaba o mu yaptı? Okan bana kinli gibiydi ama iyi çocuk neden yapsın? Hayal kadın başına mı yapacak? Dur bir dakika yapanlar iki kişiydi. Ufff başım şişecek. Kimsenin benden haberi yok. Barış ile konuşmam lazım ya da herhangi biri ile. Polislerin olduğu gibi benimde cevaplara ihtiyacım vardı. Polisler arkadaşlarımı bulmadan önce herhangi bir cevaba ihtiyacım vardı. Olayı önce ben çözmeliydim. Yanımda ki arkadaşım öldürülmüştü ve diğer kişi kaçırılmıştı. Dur bir dakika sayı 3'e çıktı. Ufff neler oluyor? Acaba o kaçıran kişi de parayı çalan kişilerden mi? Öyleyse hala 2 kişi var işin içinde.

Ankara Otel

İki gün sonraya biletleri almıştım. Babam ile birlikte İstanbul'a geri dönüyorum. Şarkımın çıkmasına da 3 gün kalmıştı. Heyecanlı olmam lazımdı ama durgundum. Çünkü... çünkü aklım hala Şule'nin yaptığı saçmalıktaydı. Neden beni öpmüştü? Bana aşık olmuştu ama Barış ile çıkıyor ve... ve biz kızız. Tamam! Saygım var evet ama... ahhh insanın başına gelince ne yapacağını bilmiyor. Evden kovarak çok mu üstüne geldim? Ufff ama o da benim en mutlu anlarımda yanımda yoktu. Artık hiç olamayacak. Büyük ihtimalle artık gerçekten de hayatımın hiçbir yerinde olmayacak. Yine de kalbimde bir yerde onu hala görme isteği vardı. Son kezde olsa bunu yapacaktım. Cesaretimi toplayıp ona Whatsapp'tan sesli mesaj gönderdim.
"Iıığğ ben 2 gün sonra dönüyorum... Bir daha gelirmiyim bilmiyorum. Sondu heralde. Vedalaşmak ya da beni görmek istersen. Saat 15:00'de uçağım. Esenboğa'da olacağım. Görüşürüz..."
Belki de ona bu son sözlerimdi. Çok kötü gerçekten son sözlerim bu mu oldu ona? "Ona" diye bile hitap etmemem lazım çünkü o beni değiştirdi. O beni harika yaptı. Bana mekanlarda şarkı söyleme fikrini söyledi, bana o cesareti o verdi, bana hayatın nasıl birşey olduğunu o öğretti. Şule bu hayatta gördüğüm en mükemmel insandı. -Tabi Taylor Swift'i yüzyüze hiç görmedim ama görsemde değişmez heralde- yanıma babam gelmiş. Bana sesleniyormuş hiç haberim olmadı;
- Ne bu durgunluk hayırdır?
- Heyecandan ya şarkı için endişelendim sadece.
- Derin düşünüyordun emin misin? Bunun pek iş ile alakalı olduğunu düşünmüyorum.
- Yok ya cidden öyle.
- Hayal! Ben senin menajerin olabilirim ama unutmaki babanım da. Yani kızımın neye üzülüp üzülmediğini anlarım sen merak etme.
Bir anda gözümden göz yaşı damlası düştü. Babamın dizlerini kafamı koydum. Ağlayarak.
- Şule'yi kaybettim. Artık onunla arkadaş olamayacağım. Çok kötü birşey oldu. Onunla arkadaş olamam.
- Dur bakalım. Ağlıyorsun ama sen. Madem üzgünsün neden arkadaş olmuyorsun?
- Aramıza engel girdi. Çok büyük engel.
- Neymiş bu engel?
- Aramıza sevgi girdi.
- Haa... demek sevgi girdi ha... eee yani...
Verdiği cevaba şaşırır bir şekilde dizinden kalktım.
- Bak kızım ne olursa olsun sevgi güzel şeydir. Sevgi öyle birşeydir ki insanların kaldıramayacağı bir yüktür. Sen sevgiyi kaldıramamışsın mesela. Ne olmuş yani seni sevdiyse. Arkadaş olamazmışsın. Seven insan arkadaşda olur düşmanda ama asla senin sözünden ve dibinden ayrılmaz. Bir dediğini iki etmez. Koyar... doğru... çok koyar... yanında olursun ama o bilirki kalbinde değilsin ama sen biliyor musun? Seven insan için yanında olması bile bir mutluluk. Çünkü değerini biliyor. Kimseden vazgeçme ama herkese de şans verme. Anneni ben çok aradım. Telefon ile değil ha... bizzat sokaklarda ama yoktu. Diyeceksin sen annemi seviyordun, değerini bilmiyormuydun da gitmesine izin verdin. Değerini de biliyordum ama o beni sevmemiş ki değerimi bilsin. Sana değer veren kimseyi kalbinden atma yoksa o kalp sevgiyi unutur. Sevilmek güzel birşeydir. Sevildiğini bilmek güzel birşeydir.
Babam ile birkez daha gurur duyuyordum. Bir an onu LGBT destekçisi zannedecektim. Belki de öyledir. Babam doğru diyordu ama nasıl yapabilirdim ki?

O kadar güçlü müyüm?

Hayallerin Gittiği YerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin