Şıp, şıp, şıp. Bu sesle kaldırdı başını yastıktan. Etrafına merakla bakmaya başladı. Karanlık odada gözleri seçemiyordu ne olduğunu. Şıp, şıp, şıp. Pencereden dışarıya bakmak istedi fakat apartman boşluğu olduğunu hatırladı bir anda. Kalktı ayağa. Lambaya doğru uzandı. Şıp, şıp, şıp. Sinirleri iyice gerilmişti. Lambayı yaktığı anda tavandan damlayan suyu gördü. Ne yapacağına karar vermekle uyanmaya çalışmak arasında boğuşurken kapısının çalmasıyla irkildi. Kapıyı açmak için elini uzattığı anda çırılçıplak olduğunu hatırladı. Yatağının yanında adeta terk edilmişçesine uzanan havlusunu beline sardı. Kim olduğunu merak etmeyen bir düşünceyle kapının pas tutmuş kilidini zorlukla kendine çekerek açtı. Sarı çizmeli adamı bekliyordu ama karşısında yirmili yaşların sonuna henüz gelmiş, çiftçi tulumunu andıran bir elbise giyen, saçlarını at topuzu yapmış kızı görünce heyecanlandı. Üzerinde sadece bornoz olduğunu düşününce yanakları kıpkırmızı oldu. Genç kız, gördüklerini hiç umursamaz, biraz da alışmış olduğunu belli edercesine elindeki kovanın içerisindeki poşeti kenara bırakıp, kovayı su damlayan yerin altına koydu. Arda, kızın elindeki kocaman mavi kovayı fark etmemişti bile. Genç kız, kendini mecbur hisseder bir şekilde konuşmaya başladı;
-O şerefsiz tesisatçıyı bu sefer doğrayacağım! Su borusu nasıl her altı ayda bir patlar anlam veremiyorum! Alçak bunlar alçak. Ekmek düşmanı. Bu odanın tavanını daha kaç defa kıracağız merak ediyorum. Neyse, genç Robin Hood pencereye koyduğun kıyafetlerinin hepsi aşağıya düşmüş. Şansın var ki bu gece ben çalışıyordum. Katladım hepsini poşetin içine koydum. Haydi giyin gezme böyle ortalıkta. Bu konfeksiyonda çalışanlar seni böyle görseler sana bile göz dikerler.
Genç kız, Arda'nın hiçbir cevap vermesini beklemeden kapıyı kapatarak odadan çıktı. Olanların şaşkınlığını üzerinden atamayan Arda önce tavana baktı. Su sesi en azından artık eskisi kadar sinir bozucu değildi. Poşetin içini boşaltarak kıyafetlerini kontrol etti. Hepsi yerli yerindeydi. Yüzündeki tebessümü gizleyemez şekilde yatağa oturdu. Saati merak ediyordu fakat hiçbir zaman bir saati olmamıştı. Saate pek ihtiyaç da duymamıştı işin açıkçası. Birden işe gitmesi gerektiğini hatırladı. Geç kalmış olma düşüncesi tüm benliğini kapladı. Adeta vücudu alev alıyordu. Kapıyı açarak pansiyonun koridoruna fırlayıp ''SAAT'' diye bağırdı. Genç kız, iki elini beline koyarak kafasını hafifçe yana çevirdi. Dudaklarını büzerek düşündüğünü belli edercesine konuştu;
-Ne bağırıyorsun Robin Hood. Saatini çaldılarsa ona bir şey yapamam. Saati merak ediyorsan odadan çıktığımda 5.30'du. Şu an en fazla 5.40 olmuştur. Hem ben sana böyle gezme demedim mi? Bak gözlerini sana dikerlerse elimi sürmem haberin olsun.
Genç kız, arkasını dönüp merdivenlerden umarsızca aşağı inerken Arda'nın içi rahatlamıştı. Odasına çekildi ve kıyafetlerini giydi. ''Eğer otobüse binersem bir saate orada olurum'' diyerek kendisini teselli etti. Odadan çıkmadan önce aynada son kez süzdü tüm benliğini. Sakalları çok uzamıştı. Saçı da birbirine karışmıştı. Eğer kendi dükkânı olsaydı bu şekilde bir çalışanının olmasını istemeyeceğini düşündüğü için bir sigara yakarak erkenden çıktı odasından. Resepsiyona inerek genç kıza anahtarı teslim etti. Genç kız ise arkasından ''Kıyafetlerinle de güzelsin Robin Hood yine gel'' diyerek kıkırdadı. Arda, bunun bir iltifat mı yoksa dalga geçme mi olduğunu anlayamadığı için teşekkür etmekle yetindi. Otobüs durağına çok uzak sayılmazdı. Pansiyonun ara sokaklarında yürürken önce cebindeki dükkânın kartvizitini kontrol etti. Daha sonra kalan parasını hesapladı. Dün aldığı günlüğünü harcamadığı için 80 TL'si olduğunu görünce içini güzel bir huzur kapladı. Otobüs durağına gidene kadar şehrin tüm kedilerini selamladı. Uyumakta olanları ile yanlarından geçerken parmaklarıyla okşamaktan geri kalmadı. Durakta kısa bir bekleyişten sonra gelen otobüse bindi. O şimdi Beyoğlu'na değil, yeni hayatının ilk gününe gidiyordu. Kafasını yasladığı otobüs camından dışarıyı seyrederken artık çalışan insanlara bir başka bakmaya başlamıştı. Otobüs kırmızı ışıkta durunca yan arabanın camından dışarıya bakan küçük kız çocuğuna takıldı kahverengi gözleri. Elindeki küçük balonla ne kadar da mutluydu! Belki bir gün benim de böyle bir çocuğum olur diyerek iç çekti ve hayallerine ulaşacağı durağa varmak için sabırla yolculuğuna devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ KÜÇÜK KOL DÜĞMESİ
RomanceÜzgün sokaklar, evsiz bir genç, iki küçük kol düğmesi. Yarım kalmış bir sigara ve hayallere dokunan gemiler. Arda'nın hayat öyküsünü hayalinizden çıkartıp gerçekliğin kendisi yapıyoruz! Bir smokin ve bir isli mum. Eğer yetişebilirse şimdi balonun ta...